Ölümü Melahat'ten öğrendim ben. Sekiz yaşındaydım ve okulda yanımda oturuyordu Melahat. Bembeyaz solgun bir yüzü, kıvırcık saçları ve mavi gözleri vardı. O dönemde uzun süre okula gelmedi Melahat. Sonra tekrar geldi. Aradan bir süre geçtikten sonra tekrar gelmemeye başladı. Sonra ara daha da uzadı ve ben kıskanıyordum okula bu kadar az gelmesini. Artık bazen birkaç günlüğüne geliyordu okula. Bir gün geldiğinde saçları dökülmüştü Melahat'in. Bir dahaki gelişinde kaşları da yoktu. Bir tek gözlerinin maviliği renk veriyordu yüzüne. Eskisi kadar oynamıyor, ağır hareket ediyordu. Çabuk yoruluyordu ve annesi ayrılmıyordu yanımızdan. Bir daha gelmedi Melahat. Ben sekiz yaşındayım ve ölüm Melahat demekti benim için. Ben sekiz yaşındaydım ve ölüm solgun bir yüz, dökülmüş saçlar, mavi bir çift göz demekti. Ben sekiz yaşındaydım ve ölüm, okula bir kez daha gelmemekti. Her ölüm biraz Melahat'ti benim için. Her ölüm Melahat'e gönderilen selamdı belki de...
Üç Palmiye
Arap ülkesinin ıssız bir çölünde Gururla yükselmedeydi üç palmiye. Aralarındaki kıraç topraktan şırıldayarak Fışkırıyordu serin sularıyla bir kaynak Yeşil yapraklardan bir örtü korumaktaydı kaynağı Güneşin yakıcı ışınlarına ve tozuyan kumlara karşı. Uzun yıllar geçip gitti böylece Uğramadan oralara hiç kimse. Hararetten kavrulmuş bağrıyla
Reklam
Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Mustafa Kemal Atatürk’ü ilk kez yakından gören Ahmet Haşim’in sözleri
Göz bebekleri en garip ve esrarengiz madenlerden yapılmış bir çift gözün, mavi, sarı, yeşil ışıklarla aydınlandığı asabi bir çehre… Yüzde, alında, ellerinde bir sıhhat ve bahar rengi… Özenle taranmış, noksansız, sarı, genç saçlar…
Bir çift mavi göz ışığında… Çanakkale geçilmez.
Reklam
Uzak Kaderler İçin
Birgün, bir yağmurla garip garip -Çoluğu çocuğu terk edeceğim.- Bir sevgiyle doymayacak kalbim, anladım Alıp başımı gideceğim. Asır yirminci asırdır, amenna Bir yanımda sevgilerim, bir yanımda sancım Neon lambaları büsbütün karartır gecemizi Uzaklar daha uzaklaşır Bir define çıkarır gibi kayalardan, Ademden beri Sımsıcak sevgilere
Ben O Ressam'ım
Ben ki şimdiye kadar kendimi yaratıkların en mutsuzu görüyordum, şimdi şimdi anlamaya başlamıştım: İnsanların, kemikleri çoktan çürümüşken, hücreleri belki mavi gündüzsefalarına karışmış yaşamaya devam ettikleri zamanlarda, şimdi şimdi anlamaya başlamıştım, insanların henüz tepelerde kerpiç kulübelerde oturdukları zamanlarda, aralarında feleğin hışmına uğramış bir ressam yaşamıştı; lanetlenmiş bir ressam, herhangi, benim gibi, mutsuz bir kalemdan ressamı belki. Şimdi biliyordum, o ressam da bir tutkuyla yanıp tutuşmuş, bir çift iri, siyah göz için, o da tıpkı benim gibi kendini yemiş, bitirmişti. Teselli bulmam için, bunu bilmek yetti bana.
Sayfa 34 - Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, 22. baskı: Istanbul, Agustos 2017Kitabı okudu
Hele, mavi mavi gülen bir çift göz vardı ki, Anadolu'nun neresine gitse, bu bakışlar anlamını yitirmezdi.
Sayfa 6 - Çınar YayınlarıKitabı okudu
271 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Video: youtu.be/qJWbNIiL-cA Türkiyem. Dilaver Cebeci'den okuduğum ilk kitap. Türkiyem, 271 sayfalık bir şiir kitabıdır. Kitapta; anne, aşk, at, baba, bozkır, çocuk, dağ, erkek, kadın, kahramanlık, kuş, öfke, ölüm, özlem, sevda, şehir, vatan ve yalnızlık gibi temalarda şiirler yer alıyor. Şiirlerdeki coşkunluk ve destansı ögeler
Türkiyem
TürkiyemDilaver Cebeci · Panama Yayıncılık · 2016269 okunma
Reklam
İçimde suçluluk duygusuna benzer bir şeyler yanı sıra sebepsiz, garip bir ferahlık da hissediyordum, çünkü çok eskiden bir dert ortağım varmış, anlıyordum. O eski ressam, belki bin yıl önce, acıda çilede benim derttaşım değil miydi? Benim geçtiğim ruh hallerinden geçmemiş miydi? Ben ki şimdiye kadar kendimi yaratıkların en mutsuzu görüyordum, şimdi şimdi anlamaya başlamıştım: İnsanların, kemikleri çoktan çürümüşken, hücreleri belki mavi gündüz sefalarına karışmış yaşamaya devam ettikleri zamanlarda, şimdi şimdi anlamaya başlamıştım, insanların henüz tepelerde kerpiç kulübelerde oturdukları zamanlarda, aralarında feleğin hışmına uğramış bir ressam yaşamıştı: lanetlenmiş bir ressam, herhangi, benim gibi, mutsuz bir kalemdan ressamı belki. Şimdi biliyordum, o ressam da bir tutkuyla yanıp tutuşmuş, bir çift iri, siyah göz için, o da tıpkı benim gibi kendini yemiş, bitirmişti. Teselli bulmam için, bunu bilmek bana yetti.
Sayfa 34 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Ben sekiz yaşındaydım ve ölüm Melahat demekti benim için. Ben sekiz yaşındaydım ve ölüm solgun bir yüz , dökülmüş saçlar, mavi bir çift göz demekti. Ben sekiz yaşındaydım ve ölüm, okula bir kez daha gelmemekti.
581 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.