Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İnsan yaradılışı tam bir eşitliğe razı olamaz. Ufak tefek imtiyazların teşvikine de muhtaçtır. Diyebilirim ki bizzat iyilik dahi ancak ceza görmesi ve ayıplanması icap eden bir kötülüğün bulunmasıyla kabildir. Günde iki defa Edirnekapı ile Fatih arasındaki yolu en uzun zaman içinde, her adımı ayrı ayrı hayaller peşinde atarak gider gelirdim.
Hep işe yüzeyinden bakmak, işte bu kötü. Neyi alırsak alalım elimize, derinine gitmiyoruz. Derine gitmek bir çaba işidir. Dışta ne görürsek, ne gözümüze çarparsa, işte bu budur deyip işin içinden sıyrılıveriyoruz. Aydın olarak, okumuş yazmış olarak büyük günahımız bu. Hangi işin derinine gidersen git, iş zorlaşıyor, mesele çatallaşıyor, çö­zümü zorlaşıyor. Bu da araştırma, didinme istiyor. Biz hep böyleyiz. Bazı eleştirmeciler, yazarlarımıza, sanatçılarımıza "derinine gitmiyorlar, uğraşıları az" diye çatıyorlar. Hakları yok değil. Gerçekten öyle. Ben kendi işime bakıyorum da, hep yalındayız. İşin aslına varmak için çok az çabamız var. Çabayı çoğaltalım da, varsın gi­ demeyelim. Ben çabasızlığımdan yakınıyorum. Yazarları, sanatçıları yeren eleştirmen de aslına gitmiyor, hep yüzey­ de dolaşıyor. Talkın meselesi. Tencere dibin kara, seninki benden kara. Bunu bir örnek olarak veriyorum.
Reklam
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
Yani eş seçimimizi ve ilişkimizin içeriğini kişilik özelliklerimiz belirler. İlişkilerimizde olumlu ya da olumsuz yönlerimize en fazla benzerlik gösteren partnerleri buluruz. Örneğin geçmişimiz bize, fazla bağlanmadan yaşanan fiziksel yakınlaşmaların bizim için en doğrusu olduğunu öğrettiyse, tam bu kalıba uygun birilerini kendimize çekeriz.
Fakat insan hercai,bir dalda durmaz bir yaratıktır ve belki de satranç oyuncuları gibi gayeyi değil,gayeye giden yolu sever.Kim bilir(emin olamayız tabii) belki de insanların yeryüzünde ulaşmaya çalıştığı tek gaye,bu gayeye ulaşma yolundaki daimi çaba,başka bir deyişle hayatın ta kendisidir,yani iki kere iki dört cinsinden bir formül olan gaye değildir;zaten iki kere iki dört hayat değildir baylar,ölümün başlangıcıdır.Hiç değilse insan,bu iki kere ikiden daima ürkmüştür;ben hala ürküyorum.İnsan bütün ömrünü iki kere iki peşinde geçirir,bu uğurda denizler aşar,hayatını harcar,fakat yemin ederim,arayıp gerçekten elde etmekten korkar.Çünkü onu bulur bulmaz artık erişecek şeyi kalmayacağını bilmektedir.İşçiler işlerini tamamladıktan sonra,hiç olmazsa aldıkları parayla meyhaneye gider,oradan karakola düşerler;işte size en aşağıdan bir haftalık meşgale.Fakat bizler nereye gideriz?Onun için gayeye her yaklaşmada bir huzursuzluk hissedilir.İnsan gayeye ulaşmak için çalışmayı sever,fakat ulaşmayı pek istemez;bu hal hiç şüphesiz çok gülünçtür.Şu halde insan daha doğuştan gülünç bir yaratıktır,işin hoş tarafı da budur zaten.
Önemli Bulduğum Bazı Kavramlar (Bilmek Ve Olmak adlı kitabımdan alıntıdır) Bir insanın kendini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi için bazı kavramları ve olguları bilmesini zorunlu görüyorum. Bunlardan bazılarını aşağıda açıklıyorum. Özbilinç: özbilinç en genel anlamıyla kişinin kendi duygu düşünce ve davranışlarından haberdar olma halidir.
Reklam
3.cilt
2. “Onlara dünya hayatının neye benzediğini söyle! Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir suya benzer ki, onunla yeryüzünün bitkileri gelişip birbirine karışır ve sonunda rüzgarların savurup uçurduğu kuru bir çöp kırıntısı haline döner. Allah, her şeyi meydana getirmeye gücü yetendir. Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Ebedî kalacak iyi işler
"Önümüze koyduğumuz hedefe giden yolda en sık düştüğümüz tuzaklardan biri budur. Bir işi yapmak için illa canımızın istemesi gerektiğine inanırız. Böyle bir şey yok. Ve hayatımızdaki pek çok sorumluluk için geçerli olduğu gibi, bunu da canımız istemeyecek, hem de hiç! Mesele şu ki harekete geçmemiz için illa yapmamız gereken şeye motive olmamız gerekmiyor. Bir şeyi içimizden gelmese de yapabiliriz."
Sayfa 52 - MetropolisKitabı okudu
Bilimsel çaba ve dini çaba
Bilimsel çaba ile dini çaba arasındaki fark budur. Bilim adamı, hayattan gerçekleri yakalamaya çalışan, gerçekleri vermesi için hayatı — neredeyse bir silahla saldırganca— zorlayan agresif bir insan gibidir. Dindar bir insan hayatın önünde durup bir silahla sorular sormaz. Dindar bir insan basitçe hayatla rahat hisseder, onunla birlikte akar ve hayat dindar insana pek çok şeyi açıklar ki bunlar bilim adamına asla açıklanmayacaktır. Bilim adamı her zaman için masadan düşen kırıntıları toplayacaktır. Bilim adamı asla bir misafir olarak davet edilmeyecektir.
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
ötüken yayınevi
Reklam
Rahimî Rahmetin Bir Şubesi Olan Hayat-ı Tayyibe
Kur'ân'da Allah'ın mümine olan ihsanlarından biri "Hayat-ı tayyibe" (tertemiz bir yaşayış) olarak tabir edilmiştir. Bu para değil, nimetin hakikatidir. Gerçek zenginlik de budur. Her kim ki, gerçek bir şekilde Allah'a yönelecek olursa, bu dünyada tatlı ve insanlığa yaraşır bir hayata kavuşur. Dünyada herkes hayattan yakınarak feryat etmektedir. Rahatsızlık izharında bulunmaktadır. Hayat kendilerine çok ağır gelmektedir. Neticede bazı gençler intihara başvuruyorlar. Bu hayattan kurtulmak için kendilerini öldürmeyi bile göze alıyorlar. Ama insan mümin olursa, ona tatlı ve temiz bir hayat ihsan edilir ki, dünyada tam bir rahatlık ve huzur içinde yaşar.
Sayfa 83 - Kevser Yayınları
Chambord Kontu (V. Henri) olayını hatırlıyor musunuz? Bu da bir kral, lejitimist [iktidarın meşruluğunu soya dayandıran monarşi taraftarı]... İspanya'da Don Carlos'un yaptığı gibi, o da aynı dönemde Fransa'da iktidar arayışına girmişti. Hatta birbirlerini aynı aileden, aynı kökten sayabilirler, ama ne kadar farklı! Biri inançlarına
Sayfa 296 - 297, 298, 299,300, 301,302,303Yapı Kredi Yayınları
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin. _Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur. _Sağlıksız bir zihinle ne
Yuvadaki Şeytan Neden bütün ya da hemen hemen bütün modern evliliklerin mutsuz olduğu sorusu (sanki sadece modern evlilikler mutsuzmuş ve modern olmayanlar mutluymuş gibi), bütün edebiyatın -ciddiyetle- ve her beş çayı sohbetinin -ciddiyetten uzak bir biçimde- etrafında döndüğü, son moda sorulardan biri. Dünya üzerindeki her soru, toplumun
_UYUYORSUN! Rüyadasın. Gece gündüz demeden rüya görüyorsun. Bazen açık bazen de kapalı gözlerle. Hakikat değilsin. Rüya gören bir zihin, hakikati göremez ve hakikati de bir hayale dönüştürür. Gerçekle yüzleşirsen gerçek, hakikate dönüşür; kaçarsan yalanlar içerisinde yaşarsın. Uyan! Uyanık ol. Uyanık olmak hedeftir. Sessizlik içinde düşünerek
620 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.