Friedrich Nietzsche hayranlığımı beni tanıyanlar bilir. Ama bu kitabın ismine defalarca rastlamış olmama rağmen, daha yeni okumuş olmam bir ayıp bence. Açıkçası, içeriğini pek bilmediğim için sembolik olarak ismi böyledir diye düşündüm. Nietzsche karakterinin kendisinin yer aldığını bilseydim, bir gün bile beklemez, okurdum. Ama kitapta tek hayranlık duyduğum
Eveet sonunda uzun zamandır merak ettiğim “Ölü ozanlar derneği”ni okumuş bulunuyorum. Kitabı merak etme sebeplerimden biri (en büyük sebebi) “Carpe diem” :))
Bu siteye giriş yaptıktan sonra profil ismi olarak kendi ismimi değil de en sevdiğim latince ifade olan ve benim her yerde logoma dönüşmüş olan “carpe diem”i kullanmak kararı aldım. Her şey
Belirli bir üne kavuşmuş, dillerden düşmeyen kitapları okumak daima tehlikeli bir durumdur. Beklentiyi zirve çıkardığınız için normal şartlarda sizi tatmin edecek kitap, beklentileriniz müsebbibiyle sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Sayfaları değiştirken hep böyle etkisi altında kalacağınız şeyleri okumayı beklersiniz. Bir nevi dine inanmak için
“... Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir. Ama öylesi pek bulunmuyor.„
NOT : Bu kitabı okuduktan sonra bir at sahibi olmalıyım fikri ağır basabilir. ( At hırsızlığı yapmamak şartıyla :D )
NOT : Bir kış günü üstünüzde battaniye elinizde bir kahve ve önünüzde bir kitap olsaydı, o kitaplardan biri bu kitap olmalıydı...
Bazı usta kalemler vardır ve bu kalemler vazgeçilmezlerimiz olur. Ne hakkında yazarlarsa yazsınlar
“İşte en kötüsü de bu ya! Hayat, doğru cevapları olmayan bir sınav. Her şeyi en baştan yeniden yaşama şansım olsaydı yine aynı şeyleri yapar, aynı yanlışları tekrarlardım.”
Ah, ne duygulu ne müthiş mektuplardı.. Etkisinden kurtulmak için sanırım birkaç gün lazım. Kimi yerinde çok duygulandım kimi yerinde vay bee! dedim çok kıskandım kimi yerinde ise çok kızdım. Keşke argo, küfür olan yerler mektuplara eklenmeseydi de daha nahif mektuplar olsaydı diye düşünmeden de edemedim. Bunlar dışında Ahmet Arif'in sevdası,
Affedersiniz Sözde Kızlar, Peyami Safa'nın okuduğum 6. kitabı oldu. (Neden "affedersiniz" dediğimi incelemenin ilerleyen paragraflarında açıklayacağım.) Bu kitabın en önemli özelliği, 1923 yılında Peyami Safa tarafından yazılan ve ona ilk edebi şöhretini kazandıran romanı olarak kabul edilmesidir.
Peyami Safa'nın edebi karakterine