Akşamdı Uzak bir deniz kenarında oturmuş efkar yakıyordum. Karanlık tutmuştu yolları Kim bilir kimin boynundaydı kolları gecelerdir. Kötümserdim Sakallarımı uzatmış durup durup uzakları dinlemiştim. Belki de bir zehirli göz tarafından zehirlenmiştim. Telefonu geldi aniden Dilinde kelimeler bir şeyler söylüyordu. Dilinde kelimeler silerek bilmeyerek bir şeyler söylüyordu. Gülerek yaz geçti, Kış geçti, benden bir bahar geçti, ben bahardan geçmedim.
Mersin'de
"Günlerim ne iyi geçti Mersin'de Alabildiğine deniz, sonra sen Karanlık gecelerin ötesinde Tek sevgili, yine tek hatıra sen Unutulur mu derin şafaklarda Seninle geçen mesut dakikalar Birer şarkı gibiydi dudaklarda Güneşler, yıldızlar ve şahikalar Böyle de olsa, gönlümce de olsa Seninle geçen her an dünyaya değer Sabah da, akşam da, gece de olsa Bir daha dünyaya gelirsem eğer İsterim ömrümün her senesinde Günlerim hep böyle geçsin Mersin'de"
Reklam
Ama güçlü olabilmek için insanın kendini sevmesi gerekir; kendini sevebilmek için de insan, kendini derinlemesine tanımalı, kendi hakkında her şeyi, en gizli, kabullenmesi en zor şeyleri bilmelidir. Yaşam, seni bütün gürültüsü ile iterken bu tür bir aşama nasıl gerçekleştirilebilirdi? Bunu başlangıcından beri yapabilenler yalnızca olağanüstü yetlilerle donanmış insanlardır. Sıradan ölümlülere, benim gibi annen gibi insanlara, yalnızca dallar ve plastik şişeler yazgısı kalır. Birisi ya da rüzgar seni arkandan bir ırmağa iterse, yapıldığın malzeme yüzünden hemen suyun dibine inmektense yüzersin; bu bile sana bir zafer görünür ve böylece suda ilerlemeye başlarsın; akıntının seni götürdüğü yere doğru kayarsın; arada bir, bir kök düğümü ya da birkaç taş yüzünden mola vermek zorunda kalırsın; orada bir süre suyun çırpıntısı içinde beklersin, sonra su yükselir, kurtulursun, gene ileri gidersin, su durgunken üzerinde durursun, çağlayancıklar olunca batarsın, nereye gittiğini bilmezsin, bunu zaten kendine sormamışsındır bile. Sakin anlarda çevreni, çakılları, çalıları görebilirsin, ayrıntılardan çok biçimleri, renkleri seçersin, sonra zamanla kilometrelerle birlikte miller, setler alçalır, ırmak genişler, hala sınırları vardır ama az kalmıştır artık. "Nereye gitmekteyim?" diye sorarsın kendine ve o anda önünde deniz açılıverir. Benim yaşamımın büyük bölümü böyle geçti. Yüzmekten çok çırpındım. Güvensiz ve hantal hareketlerle, zarif ve neşeli davranmadan yalnızca kendimi suyun üstünde tutmayı başarabildim.
Terkedilen Bir Kent O halde bu hareketin sonucu ne oldu? Söyleyeceklerimin neredeyse tamamen spekülasyona dayandığını belirterek bu soruya bir yanıt vermek istiyorum. Vereceğim yanıt başka bir soruyla bağlantılıdır. İmparatorluğun sona ermesiyle birlikte krallığın başkentine ne oldu? Uzun süredir kabul edilen bir varsayıma göre kent düşmanlar
Öyle küçük ve önemsiz olan şeylerde teselli buldu ki, sanki dürüst bir insan için bu ıstırap dünyasında mutlu yakalanmak en aşağılık suçmuş gibi, bu rahatlığı elinin tersiyle itip küçültmek geçti içinden.
Er' perrehnne
Orr uyudu. Rüya gördü. Hiçbir pürüz çıkmadı. Rüyaları, açık denizin tüm kıyılardan uzak dalgaları gibi, derin ve zararsız, hiçbir yere çarpıp kırılmadan, hiçbir şeyi değiştirmeden gelip geçti, kabarıp indi. Varlık denizinin bütün diğer dalgaları arasında saf tutarak o bilindik dansı yaptılar. Uykusunda, o kocaman, yeşil deniz kaplumbağaları, denizin derinliklerine dalıp kendi doğal ortamlarında ağır, yorulmak bilmez bir zarafetle doya doya yüzdü.
Sayfa 111 - Metis
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.