** Taziyene gelen bir kediyi gönlüne alacak bir hayat yaşadın sen, o gönlünde kıvrılmış dünyaları uyuyan kedinin önüne koyduğun her lokma sana şahitlik yapacak.Ne zaman ki sana nasıl bir hayat yaşadın soruldu,o lokmalar dile gelecekler..**
... ben bir yeri ev bilmesem de, elimde filmler, cebimde kırıntılarla dolaşmasam, ben kendimin masal kuşu olmaktan, kendi yolumu kendime kaybettirmekten kurtulur muyum? Şimdi saçlarıma konduğu gibi eriyen kar taneleri erimese de birikse de birikse, beni başka bir adam yapar mı? Yoksa ta derinimde, bu ara sıra kıpırdanan huzursuzluk sakinleşince mi başka biri olurum ben? İnsan baştan aşağı mı, yoksa içten dışa mı değişir?
Reklam
Genç kadın raftan seçtiği bir avuç kalemi denesin diye, düşüncelerini beyaz bir kağıt yaptı da kadının önüne koydu Ferhat Bey.
Sayfa 71
“Bir kahvehaneden bahsedilirdi, hani içindeki insanların birbirlerine anlattıkları hikâyeler bitince kapanmak zorunda kalan eski bir yol üstü kahvehanesi...”
"Kirleri döküldükten sonra insanlar eksilirler, yeni kirlerle kendilerini tamamlasalar dahi eski kendileri olamazlar artık, yeni kir yeni bir insan yaratır; bu, Keseci Fahri dışında pek az kişinin bildiği bir gerçektir."
Sayfa 17 - YKYKitabı okudu
Türk Ocakları Ankara Şube Başkanı TÜRKÂN HACALOĞLU’nun toplantıyı açış konuşması “20 yıl önce ebediyete gönderdiğimiz Türk milliyetçilerinin Galip Abisi için bugün burada toplanmış bulunuyoruz. Siz Galip Abi dostları, hepinize ‘Hoş geldiniz.’ diyorum. Bugünün anlamı benim için çok önemli. Çünkü çok değer verdiğim üç önemli şahsiyet şu anda
Reklam
Ta derinimde, bu ara sıra kıpırdanan huzursuzluk sakinleşince başka biri olur muyum ben? İnsan baştan aşağı mı, yoksa içten dışa mı değişir?
Hani o masalda evden çıkan çocukların eve dönüş yolunu bulmak için ekmek kırıntılarını saçtıkları gibi yollara, Kerem de kaybolmamak için evine giden her sokağın köşe başına bir film bırakmıştı. Şimdi bir masal kuşu gelmiş, filmlerine musallat olmuş, bütün kırıntıları yemiş, eve giden bütün izleri silmiş...
Piyango biletlerini ucundan kıvırıp kıvırıp don lastiğinin altından geçirerek tabakaya tutturdukça, kendisine ait olan bu levh-i mahfuzu başkalarına ait kısmetlerle doldurduğunu anladı. Demek benim saklı levhama yazılan, başkalarına yazılanı dağıtmak...
Ne eksilmişti benden acaba? Şu üç adım ötemde, elimde uzun saplı bir çalı süpürgesinin taş zemine sürtüldükçe çıkardığı hışırtılara dalmış yıllar sonraki kendime doğru ilerlerken yanımda ne kadar eksik bir ben taşıyordum? Çocukluğum gençliğime doğru ölüyordu, ölerek büyüyordum, çıraklıktan kalfalığa ölerek geçiyordum...
Reklam
Zaman, üşüyen bir çocuğun sabırsızlığını ölçercesine yavaş ilerliyordu.
Cevapları bilmiyor, herhangi bir soruya cevap olabilecek cevaplarla geçiştiriyordu her soruyu.
Aklımda çay demlemek vardı, ama demleyeceğim çayı karşımda oturan çıraklığımın beğenmeme ihtimalinden korkuyordum. Çıraklığım karşısında kalfalığımın çayına güvenmiyordum.
Bir korkudan, bir önceki korkuma kaçarak kurtulmaya çalışıyordum.
184 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.