Sait Faik yalnız bir adamdır,yaşamın tekdüzeliğinden sıkılmış,yanlız ama mutlu bir adam...İyi bir gözlemcidir ;yaşamı ve insanın hallerini seyreder,öyküleri gerçek yaşamından gözlemlerinden kesitlerdir, kurgu yok gibidir.Derin bir insan,hayvan ve doğa sevgisine sahiptir,bunu eserlerine sade akıcı ve samimi bir dille yansıtır. Bir ada insanı
Demir attım zamana,menzili meçhûl bir durakta...Yokluğun en yokunda,kaybolmaktı isteğim. Bir âh miktarı daha sokuldum,yalnızlığımın buğusuna ve " seni yaşayabilme " ihtimâlimi çizdim üzerine;hoyratça..! Öyle ki;bir yanı yarım'lık,bir yanı ham'lık. Ecel gibi sarıp sarmaladım da hüznümü;sakındım yüreğimi,sakladım,bir zemherî
Birinci Ağıt
Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Bir büyük kır bu dünya:
Gece vakti ıssız kır cin peri.
Bir baş uzanır gibi karanlıktan,
Gün ortası biri selam verip geçer,
Düşünürüm kimdi.
Tenha sokaklarda giderken yalnız,
Durdurur bir başkası beni dalgınlığımda,
Hayat hikayenizin düşünü gören kim? Sizsiniz. Eğer hayatınızdan kendinize dair inançlarınızdan hoşlanmıyorsanız onları değiştirebilecek tek insan sizsiniz. O sizin dünyanız, sizin rüyanız. Rüyanızdan zevk mi alıyorsunuz, harika. O zaman her bir anın tadını çıkartmaya devam edin. Eğer rüyanız kabusa dönmüşse, dram ve ıstırap varsa ve yaratılandan zevk almıyorsanız, değiştirebilirsiniz. Bu dünyada farklı bakış açıları olan milyonlarca farklı hayalcinin yazdığı milyonlarca kitap olduğunun eminim farkındasınız. Sizin hikayeniz en az o kitaplar kadar, hatta daha da ilginç çünkü sürekli değişim içinde. 10 yaşındayken gördüğünüz düşle 15-20-30-40 yaşlarında gördüğünüz düş çok farklı. Bugünkü rüyanızdaki hikaye dünk, hatta yarım saat öncekinden farklı. Hikayenizden her söz edişinizde kiminle konuştuğunuzda, o anki fiziksel ve duygusal halinize, o zamanki inançlarınıza bağlı olarak değişir. Aynı hikayeyi anlatmaya çalışsanız dahi hikayeniz hep değişmektedir. Belli bir noktada, onun bu bir hikayeden başka bir şey olmadığını öğrenirsiniz. O gerçek değil, sanal gerçektir. Bir düşten başkası değildir ve paylaşılan bir düştür, zira tüm insanlar aynı anda düş görür. İnsanlığın ortak rüyası, gezegenimizin rüyası, siz doğmadan da vardı. Kendi sanatınızı, kendi hikayenizi yaratmayı böyle öğrendiniz.
Bizimkisi alışılmadık türden bir sevda öyküsüydü
Kuş kanadına binip çayırlara gitmeyi öğretti barış bana
Düş ile gerçek onun yarım sözcüklerinde öylesine iç içe geçerdi ki
Dünya'nın çirkinlikleri bir bulut gibi kayıp giderdi minik göğümüzde
(Kitaptan uyarlanan filmden)
1980'lerin Türkiye'sin de çeşitli suçlardan hapishane de yatan kadınların koğuşunda bir çocuğun gözünden ve dilinden yaşananları anlatan bir kitap
Küçük Prens kitabından sonra bu kitabı nasıl okumadım ben dediğim ikinci kitap oldu
Bir solukta okunacak kitap derler ya hani
Bu kitap bu sözün en iyi örneklerinden
Kitabı bitirdiğim an düşündüğüm ilk şey filmini de izlemem gerektiği ve YouTube da film mevcut
Kitabı okumak yerine izlemek isteyenler için
youtu.be/0aW7pMxrrWc?si=...
Şimdiden keyifli okumalar ve seyirler dilerim
Para verip de aldığım bir kitap değildi. Ve biraz da ince olduğundan hemen biter diye aldım elime birkaç saate bitirdim. Feride Çiçekoğlu'nu ilk defa duyuyorum ne yalan söyleyeyim...
Bu romanında ise Barış adında bir çocuğun, cezaevinde, ablası İnci'ye yazdığı ama bir iki mektubu hariç diğer mektuplarının hep demir kapılarda kaldığı
Jorge Luis Borges, zihnimin içine korkunç bir dalış yaptı. Kum Kitabı sıradan bir öykü kitabı değil öncelikle bunu belirtmem gerek. Her bir öyküsü sanki ayrı bir kitap okumuş doyumunu veriyor. Asla sonu yok...
Bu kitapta kesinlikle kara büyü var...
Hiçbir kitap, okuma, düşünce, düş son değil... Gerçekler ise asla duru değil...İnsanın asıl
Martıları Seven Adam ‘ı uyku tutmamış, yatağında dönüp duruyordu. Çünkü onu martılardan daha mutlu eden tek bir şey vardı, o da Fransız Teğmenin Kadını Patrice’ydı ve onu düşlerken gözüne uyku girmiyordu. Hava aydınlanırken
Kendime bir düş dünyası kurma saplantısı hiç terk etmedi beni, öldüğüm güne kadar da sürecek. Çekmecelerimin dibine rengârenk makaralar ya da -içlerinde bazen çekmeceye sığmayacak kadar büyük bir atın ya da filin de olduğu- satranç taşları dizmiyorum artık ama özlüyorum... Bugün düş evrenine, kışın şöminenin köşesinde ısınırcasına, iç dünyamda yaşayan capcanlı yaratıkları diziyorum keyfimce. İçimin derinlerinde yığınla dostum var benim, her biri kendine has, gerçek, sınırları gayet iyi çizilmiş ve hep yarım kalmış bir varlığa sahip.
_Tanrı, ilk ateisttir. E. Hubbard
_Din, gönüllü köleliktir. Herzen
_Burada bir ateist yatıyor. Giyinip kuşanmış hazır, ama gidecek bir yeri yok; ne cennet ne de cehennem. Mezar taşı
_Çürümüş bedenimden çiçekler çıkacak ve ben de onların içinde olacağım. E. Mumch
_Bir zamanlar ateist olmak istemiştim. Artık vazgeçiyorum. Adamların tatili yok! H.
_Düşler, bilinçaltına giden kraliyet yoludur. Freud
_Düşlerde akıl hastalarının yaşadıklarını yaşarız. Wundt
_Deli, uyanık bir düş görendir. Düşler bize, gizli doğamızı göstermek ve ne olduğumuzu değil, eğer başka bicimde yetiştirilseydik ne olabileceğimizi ortaya koymak için vardır. Kant
_Düşte insanın gerçek karakteri ortaya çıkar. Düşler, kısa