- Peki, düne olan hasret? - Yabancının yokluk gereçlerine olan hasretini anlamak dışında düşünürü ilgilendirmeyen bir duygu. Bana gelince; benim hasretim bir mücadeledir Yarını testislerinden tutan bir şimdiye karşı.
_Derin acılar, insanı seçkinleştirip diğer insanlardan farklı kılar. _Wagner, çok derin acılar çeken biri – diğer müzisyenlerden üstün yanı da bu. Her alanda Wagner'e ve bestelediği müziğe hayranım. _Derin acılar çekmiş her insanın ruhsal iğrençliği ve gururu, bir kişinin ne kadar acı çektiği, neredeyse onun değer dizgesi içerisindeki yerini
Reklam
_Olmak sözüyle, kişinin hiçbir şeye sahip olmadığı ve istek de duymadığı, yaratıcı bir varoluş biçimini anlatmak istiyorum. _Sahip olmak(olmamak) eğilimi, yaşamlarının ana konuları; para hırsı, şöhret ve yönetim gücüne erişmek olan batı toplumlarına özgüdür. _Sahip olmak eğilimindeki bir insan, mutluluğu başkalarına üstün olmakta ve fethetme,
Değerlendirme ve Değer Atfetme
Değerlendirme insanın bir varolma şartı ve bir insan fenomenidir. İnsanları ve kendisini değerlendirmeden, olayları ve durumları -en azından kendisinin içinde bulunduğu olayları ve durumları- değerlendirmeden yaşayamaz kişi. Ayrıca aynı şeyin farklı kişiler, farklı çağlar ve toplumlar tarafından farklı şekillerde değerlendirildiği de apaçık bir
İki Yunan düşünürü de aynı hususu dile getiriyor. Biz ölümlü insanlar, hikmetin kaynağı ve sahibi değil ancak talibi olabiliriz. Talip olmak, arzulamak ve istemek demektir. Hikmet, onu ancak aklen ve ruhen sevdiğimiz, arzuladığımız zaman kendini bize açar. Sevgisiz hikmet eksik, hikmetsiz sevgi yarımdır. Sevmek, bilgi ve hikmeti; anlamak, sevmeyi ve adanmışlığı davet eder. Felsefi bir çaba olarak düşünmek, kuru bilgileri yüklenmek değil, idrak ve sevgi ile varlığın manasını bulmaya çalışmaktır.
Bir düşünürü anlamak demek, aynı zamanda onun meseleleri ile yaşadığı dönemde onu ilgilendiren veya onun ilgisini çekerek hakkında yazı yazmaya sevk eden saikleri iyi tespit etmeye çalışmaktır.
Reklam
"Bir insanın yüzü kadar önemli bir şey yoktur. O kadar ifadeli başka bir şey yoktur. Bir insanın yüzüne ilk defa bakıncaya kadar, onu gerçek anlamda tanımamıza olanak yoktur. Çünkü o bakışta her şeyi anlarız. O bilginin analizini yapacak kadar bilgeliği her zaman gösteremezsek bile. Sen bir ruhun üslubunu hiç düşündün mü, Kiki? -Neyi? Bir ruhun üslubunu. Uygarlığın üslubundan söz eden ünlü bir düşünürü hatırlıyor musun? Buna 'üslup' diyen oydu. Bulabildiği en yakın kelimenin bu olduğunu söylüyordu. Her uygarlığın kendi temek ilkesi olduğunu; o uygarlığın içindeki insanların her çabasının, farkında olmadan ve geri dönülmez biçimde hep o bir tek ilkeye sahip olduğunu söylemişti. Bence insan ruhunun da kendine göre bir üslubu var. Benimsediği temel tema. Bunun o insanın her düşüncesine, her hareketine, her isteğine yansıdığını görürsün. O yaşayan yaratığın tek salt ve amir varlığı. Bir insanı yıllarca incelersen, göremezsin onu. Ama yüzü gösterir. Bir insanı anlamak için ciltler dolusu yazı yazmak zorunda kalırsın. Oysa, yüzünü düşün. Başka hiçbir şeye ihtiyacın yok."
Sayfa 291 - Plato filmKitabı okudu
Yunanca "philo" (sevmek) ve "sophia" (hikmet/bilgi) kelimelerinden Arapçaya, oradan dilimize geçen felsefe, en yalın tanımıyla "hikmet sevgisi" demektir. Kelimeyi bu hâliyle kullanan ve kendisine "hikmet muhibbi" anlamında ilk defa filozof diyen Pitagoras, "Hikmet tanrılara aittir, biz ancak onu seven kişiler olabiliriz." diyerek hikmetin kaynağının, zamanın ve mekânın ötesinde olduğunu savunmuştu. Eflatun, aynı ilkeden hareket ederek "Hiçbir tanrı felsefe yapmaz yahut bilge olmayı arzulamaz; çünkü o zaten bilgedir." der. İki Yunan düşünürü de aynı hususu dile getiriyor: Biz ölümlü insanlar, hikmetin kaynağı ve sahibi değil ancak talibi olabiliriz. Talip olmak, arzulamak ve istemek demektir. Hikmet, onu ancak aklen ve ruhen sevdiğimiz, arzuladığımız zaman kendini bize açar. Sevgisiz hikmet eksik, hikmetsiz sevgi yarımdır. Sevmek, bilgi ve hikmeti; anlamak, sevmeyi ve adanmışlığı davet eder. Felsefî bir çaba olarak düşünmek, kuru bilgileri yüklenmek değil, idrak ve sevgi ile varlığın mânâsını bulmaya çalışmaktır.
Sayfa 15
İslâm düşüncesine göre, aklın câiz görmediği şeyi din de câiz görmez. Bir başka şekilde söylersek dinin caiz gordüğünü akıl iptal etmez. Nitekim İslâm âlimleri "aklen imkânsız olan, şer'an mümkün sayılmaz" demişlerdir. Nitekim bu hususta İslâm bilginlerinden Abdülaziz Buhari, Keşfi Pezdevî adlı eserinde "aklın hilafına şer'in vürudu müstehil dir(=imkânsızdır)" demektedir. Iman konusunda itimat edilen husus akıl ve doğru görüştür. Kâinata bakıp düşünmek, akletmek, anlamak ve inanmak vâcip kabul edilmiştir. Ünlü İslâm düşünürü Maturidî, “Allah'ı akılla bulmak vâciptir" demiştir. Dolayısıyla Allah'a inanmanın vücubu, adalet ve ihsanın güzelliği, zulmün ve tecâvüzün kötülüğü vs. gibi hususlarda akıl müstakil, yani tek başına bir delildir. Zira insanın bir şeye inanabilmesi için önce o şeyi aklının kabul etmesi gerekir. Çünkü insanın bir şeye aklı yatarsa, gönlü meyleder ve iman doğar, inanır. Zaten Kur'ân'da inanmayanlara yönelik olarak, “akletmiyor musunuz? Düşünmüyor musunuz?” gibi hep akla yönelik emirlerin gelmesi bu sebeptendir. Aklın kabul ettiğini kalp tasdik eder. "s.72
Sayfa 72 - Ötüken Yayınları
Bir düşünürü ya da tarihi şahsiyeti anlamak için eleştirdiği düşünürleri ve fikri akımları da dikkate almak gerekir.
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
Bir düşünürü anlamak için ilk yol biyografi, otobiyografi vs. değil onun eserlerini okumak, tanımaya çalışmaktır.
Bir düşünürün veya sanatçının önce eser(ler)iyle karşılaşırız. Önce eseri görürüz, evvela telifi okuruz, yani eserden müessire, müelleften müellife doğru gideriz. Dolayısıyla bir düşünürü veya sanatçıyı anlamak için de hiç kuşkusuz önce o düşünür veya sanatçının eserlerine (asar-ı güzidesine) nüfuz etmeyi, hatta mümkünse vakıf olmayı isteriz.
Beni ilk sarsan, 18. yüzyıl İtalyan düşünürü Giambattista Vico'nun ya­pıtlarını keşfetmem oldu. Bence, kültürler düşüncesini kavramış olan ilk filozof oydu. Vico tarihsel bilginin, tarihin kendisinin doğasını an­lamak istemişti: Dış dünya söz konusu olunca doğa bilimlerine yaslan­mak iyiydi, fakat onların bize bütün sağlayabileceği, kayaların, tabla­ların, yıldızların ya da moleküllerin davranışlarının bir betimlemesin­den ibaretti.
28 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.