960 syf.
7/10 puan verdi
Kara Ölüm
Kara Ölüm Boccaccio, Floransa'nın yaşadığı korkunç veba salgınından sonra yazdığı "Decameron" adlı eseriyle tanınıyor. 1348 yılında, İngiltere Kralı'nın borcunu ödememesi sonucu Floransa'nın iki büyük bankasının çöküşünden kısa bir süre sonra, şehir nüfusunun yaklaşık üçte ikisi Kara Ölüm olarak bilinen vebadan öldü. Bu
Decameron
DecameronGiovanni Boccaccio · Oğlak Yayıncılık · 20181,197 okunma
Oysa tasarlanmamış bir toplamın var senin, yazmayı öğrenip okumayı sökememiş bir yavru tanrısın sanki bir gece tutuklanıp evden alınmış, nakil aracıyla ücra yerlere doğru yola çıkan. Fıkra anlatsam ağlıyorsun. Nesin sen? Yanıt ver, sinekler sevişmeyi sevmezler, aklında olsun!
Reklam
Hafta sonuna güzel bir fıkra bırakayım,umarım beğenirsiniz ''SALAK BEYAZ ADAM'' Kızılderili ve hava tahmini Film ekibi, çölün kızgın güneşi altında film çekimi yapmaktadır.Zor şartlar altında çalışırlarken ihtiyar bir kızılderili sete doğru yaklaşır ve yönetmenin yanına giderek... " yarın yağmur var "der ve gider.Şaşıran yönetmen,ertesi gün yağan yağmuru hayretle izler. Bu sırada ihtiyar kızılderili yine gelir "yarın fırtına var " der ve yine aniden uzaklaşır. Gerçekten de ertesi gün müthiş bir fırtına çıkar ve çölü birbirine katar. Yönetmen emreder... Çabuk bana o kızılderiliyi bulun getirin ve istediği parayı verin,o olmazsa biz bu filmi bitiremeyeceğiz. Adamları kızılderiliyi bulur ancak yaşlı apaçiyi para miktarına razı edemezler. En sonunda bir milyon dolara anlaşırlar ve adamlarla birlikte film setine giderler. Bir ay boyunca söylediği bütün tahminler tutar. Yağmur der,yağmur yağar,çöl fırtınası der,çöl fırtınası olur, kavurucu sıcak der,kavurucu sıcak olur. Yönetmen gayet memnun mesut durumda filmi çekmeye devam eder. Derken birgün yaşlı kızılderili susar ve hicbir şey söylemez. Yönetmen... Nasıl olsa geçer diye düşünerek bekler. 1 gün, 2 gün, 1 hafta, 1 ay derken, yönetmenin sabrı taşar ve kızılderiliyi bir köşeye çekerek öfkeyle sorar. Bana bak sana bu iş için dünyanın parasını ödedim,eğer susmaya devam edersen en sonunda seni buradan atacağım. Kızılderili omuzlarını silker... Bilsem söylemez miyim? Ama radyo kırıldı!...🤣🤣🤣🤣
312 syf.
8/10 puan verdi
Eserde yazarın değişik zamanlarda yayınladığı eğitimle ilgili makaleler bir araya getirilmiştir. Makaleler fıkra tadında akademik sıkıcılıktan uzak, akıcı, sade ve anlaşılır bir üslupta kaleme alınmıştır. Eserde Türkiye’nin eğitimle ilgili sorunları ele alınmış ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerileri ortaya konulmuştur. Eserde yer yer mukayeseli örnek ve çalışmalara yer verilerek eğitimle ilgili öneriler somutlaştırılmıştır. Eser değişik yazılardan bir araya gelmekle birlikte genel olarak yazılar eserin isminin işaret ettiği yol üzere kurgulanmıştır. Bu nedenle tam anlamıyla olmasa da büyük ölçüde konu bütünlüğü olduğu söylenebilir. Eğitimle ilgili sorunlara somut ve pratik öneriler üretilmiş ve genellikle de devrimsel bir bakış açısı yerine eklektik olarak aksayan yönlere yönelik öneriler üretilmiştir. Yazar zaman zaman karşılaşılan sorunlara birebir yaşadığı olaylardan örnekler vererek konuyu özümsemiş olarak öneriler sunmuştur. Olayın sunuluş tarzı ve yer yer verilen olay veya hikâyecikler eserin okunmasını kolaylaştırdığı gibi eserin akılda kalıcılığını sağlayarak daha etkili olmaktadır.
Eğitimin Pin Kodu
Eğitimin Pin KoduNecati Cemaloğlu · Pegem Akademi Yayıncılık · 2020208 okunma
Birisinin gülmesini istiyorsanız, ona bir neden sunmanız, örneğin bir fıkra anlatmanız gerekir.
Sayfa 150
Yahudi Telgrafı: 'Endişelenmeye başlayın, Detaylar Gelecek.' -Eski Bir Fıkra
Reklam
Merv, evvelce Horasan ülkesinin merkezi imiş. Mervli'ler pek cimri insanlardır. (Hemâme) şöyle der: Her şehirde horoz, tavukları bulduğu gıdaya çağırır, yalnız Merv'de çağırmaz. Şu fıkra da hoştur: Birkaç Mervli yola çıktığı zaman kendi yiyeceğini alır, bir kenara çekilirmiş. Şayet et pişirecek olurlarsa aralarında müsavi surette para toplarlar, yine müsavi surette aldıkları eti parçalara ayırırlarmış, sonra herkes kendi etini bir ipe bağlar, tencereye koyarmış, etler pişince iplerle tencereden çıkarılır, etin suyu da hak geçirmeksizin bardak hardak taksim olunurmuş unutmayalım ki herkes ipin ucunu sıkı sıkı tutarmış.
Sayfa 540 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okudu
Bir şarkıyı (tercihen gitar veya ıslıkla çalınan marş) birlikte, birbirimizi yarı yolda bırakmayacak şekilde söylemeye yetecek manevi kazancı yitirdik madem o halde fıkra anlatarak vaziyeti idare edebiliriz nasılsa fıkra anlatmak için senkronik bir dayanışmaya lüzum yok..
Eş'ab aç gözlülükte olduğu gibi maskaralıkta da birincilerdendir. Kendisine pek çok fıkra isnad olunur. Bazılarını yazıyoruz: Komşularından birinin bacasından duman çıktığını görse bekli pişirdiği yemekten bana da gönderir diye ekmeğini hazır edip beklermiş. Şehirde bir düğün olduğunu işitse, şâyet yanılırlar da gelini eşyasiyle bizim eve getirirler, hulyasiyle evini silip süpürür, yola bakarmış.
Sayfa 507 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okudu
Cevdet Tarihi'nde bir fıkra vardır: "Bu Osman Efendi gerçekten devlet adamı değerli bir zat idi. Ancak pek vakarlı olup Halet Efendi'ye baş eğmeyip riyakarlıkta bulunmadığından Halet Efendi dahi onu İstanbul'da tutmayıp küçültmek için hadis işlerle taşralarda dolaştırırdı. Osman Efendi gene vakurluğuna halel getirmeyip her nerede ve her ne hizmette bulunsa vazife görmekte kusur etmezdi. Halet Efendinin nedimlerinden meşhur Keçecizade İzzet Molla bir gün Halet Efendi'nin yanında iken Osman Efendi'nin geldiğini uşaklar haber vermekle Halet Efendi sofraya seğirterek karşılaması ve dönüşünde merdiven başına kadar uğurlaması üzerine İzzet Molla şaşarak: "Efendim bu adama etmediğiniz fenalık kalmadı. Şimdi bu mertebe iltifatınıza sebep ne?" Diye sual ettikte Halet Efendi cevabında: "Evet ben bu adama çok fenalık ettim. Elinden memuriyetini aldım. Nüfuzunu kırdım. Canını da alabilirdim. Fakat üzerinde bir Osman Efendilik var onu alamıyorum. Onun için görünce böyle hürmete mecbur oluyorum."
Sayfa 171 - Falih Rıfkı AtayKitabı okudu
Reklam
"Askersiz Oniki Ada"
Dışişleri bakanlarının Oniki Ada hakkındaki kararı Hukuk ve Redaksiyon Komisyonu'na havale edilmiş ve komisyon da iki paragraf halinde, barış antlaşmasının tasarısının 12. maddesini yazmıştır. İkinci paragraf, İngiliz askerinin üç ay içinde bu adalardan çekilmesine dair bir prosedür hükmü idi. Konumuz bakımından asıl mühim olan birinci paragraftır ki, bunda şöyle diyordu: "Italya işbu antlaşma ile, Oniki Ada üzerindeki tüm egemenliğini Yunanistan'a devreder. Bu adalar gayrı askeri hale getirilecek ve öyle kalacaktır." Oniki Ada'nın gayrı askeri hale getirilmesi, yani askerden ve silahtan arındırılması hususundaki birinci paragrafın ikinci cümlesi çok dikkat edilmesi gereken bir mahiyet taşımaktadır. Zira bu fıkra "Bu adalar gayrı askeri hale getirilecektir" (These islands shall be demilitarized) demekle yetinmemiş, bu hususu vurgulamak için bir de "gayrı askeri halde kalacaktır" (shall remain demilitarized) demiştir. Böylece Oniki Ada'nın gayri askeri statüsünün bundan böyle muhafazası konusunda, Yunanistan kımıldayamaz hale getirilmekteydi. Bu fıkra hükmü, şu veya bu şekilde adaları askeri hale getirmek için hiçbir açık kapı bırakmamaktaydı.
Sayfa 146
KENDİNİ BUĞDAY ZANNEDEN ADAM Adamın biri kendini buğday zanneder, nerede tavuk görse kendisini yiyecek endişesiyle köşe bucak kaçarmış. Akıl hastanesinde bir süre tedavi görmüş. Biraz zaman geçtikten sonra doktor, adamın iyileştiğini düşünerek yanına çağırmış. - Artık buğday olmadığını anladın değil mi evladım? - Tabi ki de anladım efendim, ben buğday tanesi değil, insanım! - O zaman tavuk görünce kaçmazsın değil mi? - Elbette efendim! Adam taburcu edilir. Fakat o da ne! Çok vakit geçmeden kan ter içinde geri gelir. Panik halinde şunları söyler: - Aman doktor bey! Tam köşeyi dönüyordum ki karşıma tavuk çıkıverdi. - Evladım! Az önce seninle ne konuşmuştuk? Ben senin iyileştiğini zannetmiştim. Hani, buğday değildin sen! - Aman efendim, benim düşüncem değişmedi. Ben, buğday değilim tamam ama tavuk bunu biliyor mu?
824 syf.
6/10 puan verdi
Kara Ölüm
Boccaccio, Floransa'nın yaşadığı korkunç veba salgınından sonra yazdığı "Decameron" adlı eseriyle tanınıyor. 1348 yılında, İngiltere Kralı'nın borcunu ödememesi sonucu Floransa'nın iki büyük bankasının çöküşünden kısa bir süre sonra, şehir nüfusunun yaklaşık üçte ikisi Kara Ölüm olarak bilinen vebadan öldü. Bu hastalık
Decameron
DecameronGiovanni Boccaccio · Alfa Yayınları · 20201,197 okunma
Uyuşuk
Uyuşuk devrimci olmaz. Uyuşuk işçi olmaz. İki arkadaş arasında geçen bir fıkra var. Öğleden sonra saat iki gibi her biri bir hamakta yatıyorlarmış. Tembellik saati. Eşleri kahvelerini getirmekle kalmayıp içmelerine de yardım ediyormuş. Yerlerinden kıpırdamıyorlarmış. Öyle ki uyuşukluktan konuşmuyorlarmış. Aniden bir tanesi "Dostum, yılan sokmasına ne iyi gelir?" diye sormuş. Diğeri "Hayırdır dostum? Yılan mı soktu?" diye sormuş. Bütün uyuşukluğuyla diğeri cevap vermiş "Hayır dostum, ama şuradaki yılan sanırım beni sokacak.
Resim