Şu insanoğlu ne garip mahlukattır; kendi yarattığının esiri olan ve o esaret uğruna kilometrelerce yol kat edip "dünya gözüyle görebilme" hayali kuran.. Eiffel Kulesi de tıpkı böylesi sembollerden olmuş işte, dünya gözüyle bir kere görülmesi icap eden yerlerden..
Kardan adam yapmak çok zevkli ve eğlenceli bir iştir meydana çıkan figüre bir misyon yükler hatta duygusal bir bağ bile kurarız -insanoglu ne garip degilmi? Çünkü benim gibi sıcak yatağında duygu ve düşüncelerini sanalsal da olsa üşenmeden , üşümeden , hasta olmadan dilegetirebiliyoruz ; zevklerimiz ve hırslarımız için gasp ettiğimiz hakların yokluğuna maruz kalanlar için fiziki hiçbir eylemde bulunmaz bilakis bilmezden geliriz bu hakları tren gibi sıralamanın hiçbir anlamı yok çünkü biliyoruz ,anlıyoruz vede hissedebiliyoruz velhasıl /kelam kardan/adam yapacağımıza içimizdeki duygu ve düşüncelerimizi adam edelim
Reklam
218 syf.
10/10 puan verdi
En tatlı aşkların bile garip bir şekilde ortaya çıkış hikayeleri vardır. Bazen insanoğlu yaşamak ister böylesine aşkları ve yaşamak ister tatlı bir acıyı. Dostoyevski! Adıyla kalplerimize değmiş bir yabancı, Bir aşk adamı. Bir anlatıcı, İnsanların hayatlarında okuması gereken başyapıtlardan bir tanesini sunmuş bizlere.. Bir gece vakti bekleyiş, hiç tanımadığın sevgiliyi, Uğruna zamanın boynunu bükebilmek. Beyaz Geceler, aslında aşkın ölüm gibi ansızın karşımıza çıktığını anlatır. Ve dostlarım, Edebiyat ile uğraşan üreticilerin mutlaka okuması gereken bir kitap..
Beyaz Geceler
Beyaz GecelerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202073,5bin okunma
Dostoyevski
Sizce refah, servet, hürriyet, rahatlık vs. Başlıca çıkarlardır; bu listeye açıkça ve bile bile sırt çeviren bir kimseye rastlarsak ona siz de, ben de kaçığın, yobazın biri gözüyle bakarız, öyle değil mi? Bütün istatistikçilerin, bilginlerin insanoğlu için birtakım hesaplar yaparken daima çıkarlardan birini gözden kaçırmaları da ne garip, değil mi? Hatta bunu ne şekilde kullanmak gerektiği üzerinde bile durmazlar, halbuki bütün hesap buna dayanmaktadır.
Sayfa 24 - Turkiye İs Bankasi YayınlarıKitabı okudu
İnsanoğlu garip bir yaratıktır. Zamanla her şeye alışır ve alışmadığı her şeyden korkar.
İnsan
tüm gelişkin primatlarda -aynen insan gibi- hareket, bilinç, üreme, zeka, haberleşme, korunma, ihtiyaçların tatmini, yardımlaşma, kıskanma ve hatta farklı bir düzeyde de olsa "ekonomi" gibi özellikler değişik derecelerde bulunur. bunlar insanın hayvani özelliklerinin doğrudan hayvanlar alemindeki temsilleri olarak kayda geçirilebilmektedir. fakat insanoğlu, aynı zamanda diğer hayvanların hiçbirinde örneklerini görmediğimiz tuhaf ve "doğaya aykırı" görünen özelliler sergiler. bunlardan en önemlisi, ahlaki kural ve yasaklar ile soyut kişiselleştirme (cansız nesnelere kişilik ve ruh atfetme) özellikleridir. ayrıca din, büyü, kurban sunma, tanrı fikri, tabular ve iradi olarak kendi bedeninde sakatlanmalar oluşturmak gibi garip ve tabiata aykırı fiiller, insanın adeta alamet-i farikasıdır. bunların nereden geldiğini ve nasıl ortaya çıkabildiğini bilmiyoruz. belki bir gün davranış kalıplarının bir kısmını veya tamamını keşfedebiliriz fakat yine de insan ve hayvan arasındaki en temel "mahiyet farkı" biyolojik bedenlerin çok ötesine uzanmaya devam edecek.
Reklam
insanoğlu garip bir yaratık. Geriye dönüp, nereden nereye geldiğine pek bakmaz. Övüldükçe, alkışlandıkça kendine güveni artar ve her şeyin en iyisini sadece kendisinin bildiğini sanır. Gitme zamanını, değişiklik zamanının geldiğini göremez veya kabul etmez. Oysa toplumlar, altı dibine kadar açılmış ateşte kaynatılan su gibidirler. Isı arttıkça, buhar dışarı çıkmaya çalışır. Delik bulamazsa, kapağını fırlatır.
Dostoyevski !
Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. Kendisine bir ülkü edinen çok az. Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: "Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?" Öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar. İnsanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. Herkes kendini düşünüyor. Kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor. İnsanoğlu aptal değilse bile korkunç derecede nankördür. Evet, eşi bulunmaz bir nankör! Bana kalırsa insanın en iyi tanımlanması şöyle olmalı: İki ayaklı nankör bir yaratık. Hepsi bu kadarla kalsa gene iyi. Çünkü böylece en büyük kusuru unutulmuş olurdu. İnsanın en büyük kusuru, Nuh tufanından başlayıp süren, alnının kara yazgısı olan erdemsizliğidir. Erdemsizlik ve buna bağlı olarak ölçüsüzlük. Ölçüsüzlüğün erdemsizlikten ileri geldiği çoktandır bilinen bir gerçektir. Bize insan olmak, yani etiyle kemiğiyle insan olmak bile yük geliyor; bundan utanıyoruz, ayıp sayıyoruz. "Soyut insan" diyebileceğim garip yaratıklar olmaya can atıyoruz. Biz ölü doğmuş kişileriz; zaten çoktandır canlı olmayan babaların soyundan ürüyoruz ve bu durumu gittikçe daha çok beğeniyor, bundan zevk almaya başlıyoruz. Nerdeyse bir kolayını bulup bizleri doğrudan doğruya düşüncelerin doğurmasını sağlayacağız.
Hayat çok acımasız ve insanoğlu garip... Bir gün romantik müziğin prensi Kutsi'sini diğer gün Karadeniz'in Ricky Martin'i Davut Güloğlu..
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.