Hepimiz bir yerlerdeydik
Başka bir yere geldik
Değişen dünyanın sürecinde
Karanlık bir sudan geldik
Ne gül eski güldür şimdi
Ne beygir eski beygir
Kırmadan, incitmeden
Maymundan insana geldik
Bakmayın siz bu bencil
Bu hayvansal kavgaya
Değişen dünyanın içinde
İnsana biz yeni geldik.
Ruhi Su
“Gül, Antik çağlardan beri ‘yeniden doğuş-canlanma-dirilme’ sembolüdür. Dünya edebiyatında saf aşkı ve ihtirası simgeler. Hıristiyan ikonografyasında kırmızı gül Hz.İsa’nın kanının toplandığı Kutsal Kâse (S.Graal) ya da ‘İsa’nın kanayan yarası’nı remzeder. Rose-Croix yani Gül-Haç Kardeşliği’nin adı gibi sembolü, Haç üzerindeki bir Gül’dür. (Haccın iki kısa kolunun uzun kolla birleştiği yerde bulunan ölümsüzlüğü-dirilişi simgeleyen gül, çarmıha gerili İsa’nın kalbine denk gelmektedir.) İslam’da ise gül (Ölümsüz Gül) Hz.Muhammed’in sembolüdür.”
Bir hayli emek, hayli tevekküldür bu..
Bir başka edâ, başka tehayyüldür bu..
İster kadeh, ister dudak, ister elvan..
Taş devrini gül devri yapan güldür bu
Gönül mü Kazanmak İstiyorsun Ey can Dinle bak sana ilk sözüm şu olsun
Azizim bil ki söz gümüşse daima sükut altındır;
Akıllı insandır ki, her gördüğünden ibret alandır
Arif kişi gerektiğinde konuşan, gerektiğinde susandır
Olur olmaz her yerde olur olmaz konuşan cahilandır
Eğer dost isen seversin dostunu hatası kusuru ile
Gül o zaman güldür
Çünkü gül simgesel bir şeydir ve öylesine anlamlarla yüklüdür ki neredeyse hiçbir anlamı yoktur: gizemlidir gül ve birgül güllerin yaşantılarını yaşamıştır; bir gül, bir güldür.
Eyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedür
Men kimem sâkî olan kimdür mey-i sahbâ nedür
(Ben öyle bir sarhoş hâldeyim ki dünya nedir idrak edemiyorum. Ben kimim, aşk şarabı sunan güzel kimdir, şarap nedir bunları bile bilmiyorum.)
Gerçi cânândan dil-i şeydâ içün kâm isterem
Sorsa cânân bilmezem kâm-ı dil-i şeydâ nedür
(Ben sevgiliden çılgın
Mutlu ol yaşadığın için,
Mutlu ol yaşadıkların için,
Yaşayacakların, yaşatacakların için,
Aldığın nefes, içtiğin su için,
İçin için ağlayabildiğin,
Yeri geldiğinde hıçkırabildiğin için,
Mutlu ol, insan olduğun için ...Görebildiğin için alabildiğince uzakları,
Ayna gibi, net görebildiğin için,
Yüksek ses kalitesinde duyabildiğin için
"Gül alırlar gül satarlar
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Çarşı pazar güldür gül"
Türk edebiyatı baştan sona bir gül bahçesidir. Ancak bu kitap sadece gülden değil kültür ve edebiyatımıza mal olmuş birçok çiçekten söz ediyor. Bir yanda sevgili teşbihlerinde kullanılan gül, nergis, karanfil diğer yanda bir devre adını veren lale. Çiçeklerin gerek klasik edebiyatta gerek halk edebiyatında gerekse modern edebiyatta kullanımına dair birçok örneği açıklamalarıyla birlikte sunuyor. Ayrıca çiçek kültürünün diğer sanatlara nasıl yansıdığının örnekleri de var.
Birkaç çiçekli dizeyle bitirelim.
"Güle versin bâğban gülzârı zahmet çekmesin
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzâre su" (Fuzuli)
Gülüm şöyle gülüm böyle demekdir yâre mu’tâdım
Seni ey gül sever cânım ki cânâna hitâbımsın (Nedim)
Çiğdem der ki ben âlâyım
Yiğit başına belayım
Hepisinden ben âlâyım
Benden âlâ çiçek var mı (Halk türküsü)
Yârin dudağından getirilmiş
Bir katre âlevdir bu karanfil,
Rûhum acısından bunu bildi! (Ahmet Haşim)
Eğer doğada bir şey ucuzlatılıp avamlaştırılabilirse (çünkü kültür bu konuda epeyce yol kat etmiştir), bu güldür. Şehir güllerle dolu. Asırlar boyunca yığılan bunca ölümün üstünü kapatmak için mi acaba? Tüm mezarlıklar gül kokar.