Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Çocukla çocuk olurdu. Amerikan elçiliginde ticaret ataşesi olarak görev yapan Julian Gillespie'nin kızı Mary, henüz yedi yaşındayken Florya'da yaşadığı hatırayı, 50 yıl sonra 1981'de şöyle anlatmıştı: "Bir gün Mustafa Kemal Atatürk bizim yanımıza geldi. Babam ve orada bulunan Amerikalılar kendisini saygıyla selamladılar. Babam beni ve kardeşimi Atatürk'e takdim etti. Bizler küçük olduğumuz için O'nun büyüklüğünü kavrayabilecek durumda değildik, bizimle oynamasını, oyuncak fincanlarımızla çay içmesini istedik, kumdan pastalar yapmıştık. Atatürk bizim oyuncak fincanlarımızı aldı, çay içer gibi yaptı, kumdan pastaları yiyormuş gibi yaptı, çok güzel olmuş diye iltifat etti. Çok sevinmiştik. Atatürk çocuklarla top oynardı, omzunda gezdirirdi. O'nu denizde yüzerken gördüğümüz zaman el sallardık, gel bizimle oyna diye çağırırdık. Bir defaki gelişinde ağlıyordum, niye ağlıyorsun diye sordu, bebeğim hasta dedim. Atatürk gitti, elinde siyah çanta olan biriyle geri geldi, doktor getirdim dedi! Doktor steteskopla oyuncak bebeğimin göğsünü dinledi, nane şekerini ilaç olarak verdi. Şimdi bu büyük adamın biz çocukları kırmadan arkadaşlık etmesini düşününce, O'na olan saygım ve hayranlığım sonsuz hale geliyor."
Sayfa 319Kitabı okudu
Çocukla çocuk olurdu
Amerikan elçiliğinde ticaret ataşesi olarak görev yapan Julian Gillespie'nin kızı Mary, henüz yedi yaşındayken Florya'da yaşadığı hatırayı, 50 yıl sonra 1981 de şöyle anlatmıştı :“Bir gün Mustafa Kemal Atatürk bizim yanımıza geldi. Babam ve orada bulunan Amerikalılar kendisini saygıyla selamladılar. Babam beni ve kardeşimi Atatürk'e takdim etti. Bizler küçük olduğumuz için O'nun büyüklüğünü kavrayabilecek durumda değildik, bizimle oynamasını, oyuncak fincanlarımızla çay içmesini istedik. kumdan pastalar yapmıştık. Atatürk bizimle oyuncak fincanlarımızı aldı, çay içer gibi yaptı, kumdan pastaları yiyormuş gibi yaptı, çok güzel olmuş diye iltifat etti. Çok sevinmiştik. Atatürk çocuklarla top oynardı, omuzunda gezdirirdi. O'nu denizde yüzerken gördüğümüz zaman el sallardık, gel bizimle oyna diye çağırırdık. Bir defaki gelişinde ağlıyordum, niye ağlıyorsun diye sordu, bebeğim hasta dedim. Atatürk gitti, elinde siyah çanta olan biriyle geri geldi, doktor getirdim dedi! Doktor steteskopla oyuncak bebeğimin göğsünü dinledi, nane şekerini ilaç olarak verdi. Şimdi bu büyük adamın biz çocukları kırmadan arkadaşlık etmesini düşününce, O'na olan saygım ve hayranlığım sonsuz hale geliyor.
Reklam
Amerikan elçiliğinde ticaret ateşesi olarak görev yapan Julian Gillespie'nin kızı Mary, henüz yedi yaşındayken Florya'da yaşadığı hatırayı, 50 yıl sonra 1981'de şöyle anlatmıştı: "Bir gün Mustafa Kemal Atatürk bizim yanımıza geldi. Babam ve orada bulunan Amerikalılar kendisini saygıyla selamladılar. Babam beni ve kardeşimi Atatürk'e takdim etti. Bizler küçük olduğumuz için O'nun büyüklüğünü kavrayabilecek durumda değildik, bizimle oynamasını, oyuncak fincanlarımızla çay içmesini istedik, kumdan pastalar yapmıştık. Atatürk bizim oyuncak fincanlarımızı aldı, çay içer gibi yaptı, kumdan pastaları yiyormuş gibi yaptı, çok güzel olmuş diye iltifat etti. Çok sevinmiştik. Atatürk çocuklarla top oynardı, omzunda gezdirirdi. O'nu denizde yüzerken gördüğümüz zaman el sallardık, gel bizimle oyna diye çağırırdık. Bir defaki gelişinde ağlıyordum, niye ağlıyorsun diye sordu, bebeğim hasta dedim. Atatürk gitti, elinde siyah çanta olan biriyle geri geldi, doktor getirdim dedi! Doktor steteskopla oyuncak bebeğimin göğsünü dinledi, nane şekerini ilaç olarak verdi. Şimdi bu büyük adamın biz çocukları kırmadan arkadaşlık etmesini düşününce, O'na olan saygım ve hayranlığım sonsuz hale geliyor."
Amerikan elçiliğinde ticaret ataşesi olarak görev yapan Julian Gillespie'nin kızı Mary, henüz yedi yaşındayken Florya'da yaşadığı hatırayı, 50 yıl sonra 1981'de şöyle anlatmıştı: "Bir gün Mustafa Kemal Atatürk bizim yanımıza geldi. Babam ve orada bulunan Amerikalılar kendisini saygıyla selamladılar. Babam beni ve kardeşimi Atatürk'e takdim etti. Bizler küçük olduğumuz için O'nun büyüklüğünü kavrayabilecek durumda değildik, bizimle oynamasını, oyuncak fincanlarımızla çay içmesini istedik, kumdan pastalar yapmıştık. Atatürk bizim oyuncak fincanlarımızı aldı, çay içer gibi yaptı, kumdan pastaları yiyormuş gibi yaptı, çok güzel olmuş diye iltifat etti. Çok sevinmiştik. Atatürk çocuklarla top oynardı, omzunda gezdirirdi. O'nu denizde yüzerken gördüğümüz zaman el sallardık, gel bizimle oyna diye çağırırdık. Bir defaki gelişinde ağlıyordum, niye ağlıyorsun diye sordu, bebeğim hasta dedim. Atatürk gitti, elinde siyah çanta olan biriyle geri geldi, doktor getirdim dedi! Doktor steteskopla oyuncak bebeğimin göğsünü dinledi, nane şekerini ilaç olarak verdi. Şimdi bu büyük adamın biz çocukları kırmadan arkadaşlık etmesini düşününce, O'na olan saygım ve hayranlığım sonsuz hale geliyor."