Victor Hugo; 1802 doğumlu Fransız şair, romancı ve oyun yazarıdır. Romantik akımın en ünlü isimleri arasında yer alan Hugo, Fransa'nın en büyük yazarları arasında kabul edilir. Kült eseri olan Sefiller ve Notre Dame'ın Kamburu ile dünyaca tanınan sanatçı hakkında en çok eser yazılan ilk 100 kişi arasında yer almaktadır.
İdam; işlenen bir suçun
Bir İdam Mahkumunun Son Günü/Vıctor Hugo
Kitabın adı bile konusuna dair detay veriyor aslıda. O yüzden aman konusunu anlatmayayım çabası içerisine girmeden yorum yapmaya çalışacağım. Kitap uzunca bir önsözle başlıyor. Sabırla okumanızı tavsiye ederim. Çünkü dönemin adelet sisteminden ve siyasi hayatından bir çok bilgi içermekte, böylelikle kitabın
Aslı Fransızca'dan çevrilen (Le Dernier Jour d'un Condamné) bu opus magnumun orijinali, V. Hugo tarafından bir takma ad ile 1829 yılında yayımlamıştır.İçerik bakımından son derece yalın ve açık olan 132 sayfalık kısa roman, idam cezasının insanlık dışı yönlerini - ki bu yönler çoğu zaman münferit boyutunu terkedip bedellerini kitlelere
Bu kitap spoilerdir.
İnceleme yapmicam sadece bunu demek istiyorum kitap çok güzel bir idaam mahkumunun giyotin sehpasına götürülmeden önce neler yaşadığı ve nasıl bir duygu içerisinde kaldığını anlatıyor sonra idam edilmeden önce oradaki askerlerin gardiyanların rahiplerin ve müdürlerin nasıl davrandığını anlatıyor.
Bu kitapta bir kesinti;
İdaam mahkumu olacak adam çocuğuna yazıyı yazamamış ve son mektubunu yazmamış.
Bu idam mahkumunun son yazılarda adamın ölüp veya ölmiceğini bilmiyorum yazıyordu ve kitap bitti bende boyle düşüncede bulundum adam giyotun sehpasına kadar gidiyor ve orada kitap bitiyor yane kitabın yazarı devamını sizin getirmenizi istiyor. Bende kendimce birşey yazdım
İdaam mahkumu giyotun sehpasına götürülüyor ve cellat tam idam edeceken mahkumun çocuğu koşuyor babasının yanına onu tanıyor ve oradaki müdürler rahipler orada olan yetkililer adamı bağışlıyor..!
Buraya kadar okudun çok teşekkür ederim umarım incelememi beğenmişsinidr bir yorumunu alırım..!
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü eserini incelemeye almak istiyorum.
Öncelikle kitaba uzunca bir önsöz ile başlıyoruz. Sabredip okursanız dönemin Adalet sistemiyle ilgili pek çok bilgiye sahip olabilirsiniz. Kitabı bu önsöz sayesinde
Herkese merhaba; yine size harika bir kitapla geldim .
Kitabımızın adi : Bir idam mahkumun son günü
Size kitaptan bahsetmeden önce size Victor Hugo kimdir ? onu anlatmak istiyorum . Gelin birlikte Victor Hugoyu tanıyalım : Fransız edebiyatının ünlü isimlerinden olan Victor Hugo 26 Şubat 1802 tarihinde Fransa’da doğmuştur. O dönemde Fransa’da
Bize ‘Ölmek mi kolay, beklemek mi? ya da ‘Ölmeye hazırlıklı mıyız?’ sorularını sorduran kitaba kalbimde oda kurdum, çatı katında ve yeri hiç değişmeyecek.
Okuduğum her kitaptaki kahramanla empati kurma hastalığım bu kitapta hiç içime yaramadı. Önsöz’den başlayarak yaklaşık 30.sayfada başladı kalp atışlarımın yan odadan duyulması :))
Günümüz ‘tecavüz suçlarına idam cezası gelsin’ fikrini savunan ben, mahkumun işlediği suçu, cezasını çekmesi gerektiği, fiilinin ne olduğu ya da yanlışlığını düşünmeden, başından son ana kadar duygusal parçalanmaları benliğimde hissettiğim bir okuma oldu.
İdam cezasından çok bu durumu merasim haline getiren kesimi, günümüz insanına benzetmemek aptallık olur.
Nerde acı çeken, derdini anlatamayan bir insan görseler ellerinden hiç bırakamadıkları telefonlara saldırıp kendilerine gıpta etmelerini istedikleri takipçileriyle paylaşır ve bundan haz alan kesim vardır ya, aha işte tam da bunu kastediyor Hugo.
26 yaşında bu kitabı yazarken böyle dâhi insan sarraflığı,yüzyıllar sonra bile insanın değişemeyeceğini benzersiz örneklerle insana düşündürmesinin başarısına şapka çıkarmamak mümkün değil.
Gerçekten tüm cezalar kalkmalı mı, tüm suçlular rehabilitasyonla iyileşebilir mi?
Bu soru için henüz kafamda net bir cevap oluşmasa da, kitabın ben de bıraktığı tat hep farklı kalacak.
Ama umarım belirtilmeyen suç cana ya da ırza geçme değildir.
O zaman idam cezasına olumlu baktığımı söylemeden edemeyeceğim.
Saat 4, kalem kağıt sustu, giyotin konuştu ve Halk coştu, merasim bitti...
Victor Hugo, Fransa’da Grev Meydanı’nda gördüğü bir idam sahnesinden etkilenerek bu olayı roman haline getirmiştir. Ülkesinde idam cezasına karşı bir protesto harekatı başlatıyor ve bunda etkili de oluyor. Ama bunlarla uğraşırken idamları izleyen halkın bunu zevk olarak görmesine bir türlü anlam veremiyor ve bunu sert bir dille eleştiriyor. Ele aldığı bu kitabında bir adamı öldüren mahkuma idam cezası verildikten sonra yaşadıklarını mahkumun yaşadıkları ve duyguları anlatılıyor. İyi okurlar..
.
Bağışlanmak hayalim var dersem inan.
O idamlık mahkumun son anını ne ben ne de başkası anlayamaz.
"..Lâkin hepimiz SON ANINI bekleyen
'mahkumlar' değil miyiz?"
.
Vladimir Nabokov bir söyleşisinde onu tanınan eseri Lolita’yı yazarkenki motivasyonunda ‘kalplere dokunma gayesini’ taşıyıp taşımadığını soranlara şöyle cevap veriyor; “İlk olarak kalplere dokunmak ya da zihinleri etkilemek gibi bir gayem pek yok.Şahsen daha çok okuyucunun boğazında bir düğüm bırakmak istiyorum.
Nabokov’un Lolita için bahsettiği
Dürüst, saf, sevgi dolu, sabırlı, malda mülkte gözü olmayan, hırsları olmayan, merhametli, ön yargısız, karşısındaki kişi kim olursa olsun hep güleryüzlü olan ve buna benzer birçok sıfata sahip olan kişiye "budala" denir mi?
En iyi insanın romanını yazacağım diyerek yola çıkmış Dostoyevski ve bunu da peygamberimsi özellikleriyle