Victor Hugo, Fransa’da Grev Meydanı’nda gördüğü bir idam sahnesinden etkilenerek bu olayı roman haline getirmiştir. Ülkesinde idam cezasına karşı bir protesto harekatı başlatıyor ve bunda etkili de oluyor. Ama bunlarla uğraşırken idamları izleyen halkın bunu zevk olarak görmesine bir türlü anlam veremiyor ve bunu sert bir dille eleştiriyor. Ele aldığı bu kitabında bir adamı öldüren mahkuma idam cezası verildikten sonra yaşadıklarını mahkumun yaşadıkları ve duyguları anlatılıyor. İyi okurlar..
.
Bağışlanmak hayalim var dersem inan.
O idamlık mahkumun son anını ne ben ne de başkası anlayamaz.
"..Lâkin hepimiz SON ANINI bekleyen
'mahkumlar' değil miyiz?"
.
Vladimir Nabokov bir söyleşisinde onu tanınan eseri Lolita’yı yazarkenki motivasyonunda ‘kalplere dokunma gayesini’ taşıyıp taşımadığını soranlara şöyle cevap veriyor; “İlk olarak kalplere dokunmak ya da zihinleri etkilemek gibi bir gayem pek yok.Şahsen daha çok okuyucunun boğazında bir düğüm bırakmak istiyorum.
Nabokov’un Lolita için bahsettiği
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü kitabı, adındanda anlaşılacağı üzere bir mahkumun giyotinle (çok lüks bir idam aracı!) idamından önce, son zamanlarındaki iç dünyasına götüren bir kitap.
Kitap, idam cezalarının kaldırılmasına yönelik kısa bir tarihçe içeren önsöz ile başlıyor, daha sonra mini bir tiyatro (trajedi hakkında
Dürüst, saf, sevgi dolu, sabırlı, malda mülkte gözü olmayan, hırsları olmayan, merhametli, ön yargısız, karşısındaki kişi kim olursa olsun hep güleryüzlü olan ve buna benzer birçok sıfata sahip olan kişiye "budala" denir mi?
En iyi insanın romanını yazacağım diyerek yola çıkmış Dostoyevski ve bunu da peygamberimsi özellikleriyle
Hangisi daha kötü olurdu?
Hür olmadan yaşamak mı? Yoksa ölüm mü?
Kitabı okurken bu soruyu soruyor insan kendine .
Kitap bir idam mahkumunun son haftalarından son saatine kadar yaşadığı olayları, iç çatışmalarını , düsüncelerini, umutlarını umutsuzluklarını anlatıyor.
Okurken mahkumun yerine kendini koymamak elde değil. Son ana kadar hep bir kurtuluş aratıyor. Kendisini hiç hatırlamayacak kızıyla olan konuşması hüzünlendirse de mahkumun işlediği suçtan bahsedilmemiş belki suçunu bilseydik mahkumun tarafında ve idam karşıtı düşüncelere sahip olurmuyduk bilemiyorum.
Son olarak insanın idam hakkında düşüncelerini değiştiren bir kitap ve herkesin okuması gerektiği bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Victor Hugo'dan kısa görünürlüğü fakat insanlığın kalbinde derin izler ve düşünceler bırakan bir eser.Bir idam mahkumun son idam gününe kadar ki yaşayışı biçimini belirten müthiş bir kitap.
Yazar,ele aldığı insanın yaşayacağı duyguları hafif şekliyle bize yansıtıyor.Lakin ölümü saatler kalmışçasına böyle düşünmek enteresan.Bu anlatıma göre hafif,ağır anlatım bile insanın acı ve duygusallığını amaçlandırabiliyor.
Birçok ülkede insanlar hala idam mahkumu...Sadece sessizce kendi iç dünyalarıyla cebelleşiyorlar...
Okumaya değer bir kitap olarak görüyor mutlaka okurken bu duyguları hissedeceğinizi umuyorum...
Okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar
Sağlıcakla kalın,kitapla kalın.
Ve yemin ediyor tacı üzerine
Beni dans ettireceğine
Darağacının tepesinde" (syf 30)
Kitabın adından da anlaşılacağı üzere bir mahkumun öleceği anı beklerken; hislerini, iç sesini ve dönemin siyasi görüşlerini, adalet işleyişini ele alan muhteşem bir eser.
"suçu nedir?" diye ayırt etmeksizin, "intikam almak bireyseldir, cezalandırmak Tanrı'nın işi!" diyor.
Okuyan arkadaşlar eminim iki şeyi merak etmişlerdir.
Bir; mahkumun suçu ne? (Ki yazar zaten bu kısmı önemsiz buluyor, üzerinde durmuyor.)
İki; idam edildi mi?.
Her cümlesi içinize işleyecek, düşündürecek, sonrasında okuyacağınız kitapta bile hâlâ zihninizi meşgul edecek, hiç unutmayacağınız bir eser. Okumuyor, adeta yaşıyorsunuz.
Benim favori listeme girdi. İyi okumalar.