Okulsuz bir toplum nasıl olurdu?
Kulağa ilk başta oldukça imkansız ve kabul edilemez bir düşünce gibi geliyor. Sebebi eğtim ve okulun ayrılmaz bir ikili olduğu algısı ve birbirinden bağımsız var olamayacak gibi bir düşünce oluşmasıdır. Ancak eğitim hiçbir zaman okulla sınırla kalmadı, kalmamalıdır da.
Örgün eğitime, formal eğitime çok fazla
Hadi beni kişisel geliştir. Çünkü ben bir malım çünkü benim aklım yok çünkü ben okuma yazma bilmiyorum. Beni öyle bir geliştir ki 10.000 fit yüksekten paraşütsüz atlayayım, beni öyle bir geliştir ki çırılçıplak sokakta dolaşayım kimse bana bakmasın öyle gelişeyim ki sanki amfetamin almış gibi sınavda boş kağıt verip en yüksek notu bekleyeyim hatta
Bir hedef bulacaksınız, o uğurda çalışacaksınız, hedefinizi gerçekleştirmek için bir yol arayacaksınız, yol yoksa da o yolu yapacaksınız. Hedef bulmak, yol açmak ve aynı yoldan geri dönmemek.. Hayattaki gayemiz budur!
İlber Ortaylı 'nın en beğendiğim eserlerinden biri oldu kuşkusuz. İnsanın yaşamına anlam katma çabalarında atılması geren adımları
DİPÇE :
"Çalışma kapitalist toplumda her türlü entelektüel soysuzlaşmanın, her türlü organik bozulmanın sebebidir."
Tembellik Hakkı kavramı Lafargue'nin haftalık bir dergi olan Egalite(1880 yılı)'de dile getirdiği bir kavramdır. Zira Napoleon 1807'de şunları yazmıştı:
"Halklarım çalıştıkça günahlar azalacaktır.
Türkiye de Köy Enstitüleri
Cumhuriyetimizin en değerli projelerinden bir tanesi Mustafa Kemal Atatürk’ün baş komutan olarak kurtuluş şavaşını kazandıktan sonra asıl kurtuluşun eğitimle olacağını bildiği için Uzun düşünmeler ve denemeler sonucunda bulunup uygulanan gerçek bir eğitim kurumudur.
Türkiye Cumhuriyetini koruyup kollayacak
“Siyasal bağımsızlık, adlî, ekonomik ve malî hayatımızı yok etmeye ve sonucunda yaşama hakkımızı ortadan kaldırmaya yönelmiş <Sevr Antlaşması> bizce YOKTUR!”
Mustafa Kemal Atatürk (1921 - Atatürk’ün S.D.I1I, s. 16-17)
*
Uyarı: *Spoiler olma ihtimali olduğu iddia edilen bilgiler olabilir. Bunu kabul ederek
"Ben içimde bir tuhafım,
dışımda hep insanım"
Kitapta var olan akışı, kendi cümlelerimle yorumlamaya çalıştım.
Spoiler içerebilir.
2018 yılında kaybettiğimiz, Engin Geçtan Türk psikiyatri profesörü, psikoterapist ve yazar.
"İnsan Olmak" insan'ı, psikolojinin uygulama alanlarından 'gelişim psikolojisiyle' var olma
Kültür, sanat ve edebiyat dergisi İzdiham, 52. sayısıyla okurunu selamladı. “Hepimiz ölecek yaştayız” mottosuyla elli ikinci kez yayımlanan dergide birbirinden farklı konular ve isimler yer alıyor. Ön kapağına toplumsal bir sorunu taşıyan İzdiham, gelir-gider tablosunu paylaştığı görsele “Grafikere Haciz Geldi” notunu ekledi. Derginin kapağı,
Émile, hakkında tek cümle kurmak gerekseydi, evlilik planı yaptığınız kişiye de okutup karşılıklı mütalaa etmedikçe o kişiyle evlenmeyin derdim. Bazı kitaplar vardır, devletin her vatandaşına okutması gerekir.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde böyle bir kitap mesela. Émile de bunun gibi her bireyin okuması gerekli diye düşünüyorum.
Rousseau bu eserinde hayalinde bir
Bu videodan Nermin Yıldırım'ın Misafir kitabı hakkında bilgi alabilirsiniz:
youtu.be/YOPYrsZhLD0
1000Kitap İstanbul Okuma Grubu : Romanı iki karakter üzerinden görüyoruz ve içerisini Esin karakteri üzerinden, dışarısını da Rikkat karakteri üzerinden görüyoruz. Ve düşünüyoruz, içerisiyle dışarısını ayıran duvar ne işe
İncelemeye başlamadan önce bir şeyi ifade etmem gerekiyor. Ben istediğime kitaba, yazara, bel altı benzeri yorumlar yapmadan istediğim şekilde sallarım. Çünkü benim #76430587 var. Ayrıca inceleme uzun diye Oblomobluk yapıp sonra okurum demeyin. Çok ayıp. Elf gözlerim sizi görüyor ve kınıyor.
Yazarın okuduğum ilk
1949 yılında Nobel Ödülü'nü göğüsleyen Faulkner’a sorarlar:
“Hayallerinizi niçin bu kadar karışık anlatıyorsunuz?"
“Cahilliğim yüzünden” diye cevap verir Faulkner. “Eğitim görmedim ki! Okulla başım hoş değildi, okula gitmedim. Zanaatimi kendi başıma öğrendim. Galiba o yüzden bir miktar saçmalıktan kendimi kurtaramadım.”
Evet saçmalık
... hep bir gailesi olur insanın, yetişmesi gereken bir telaşesi. İnsan ki durursa düşeceğinden değil, düşüneceğinden korkar ve hep koşar. Koşar da aklının içinden nereye kaçar.
Martin Eden
Yarı-otobiyografik roman türünde bir başyapıt.
Martin Eden KİMDİR?
Basit ifadesiyle; Kaba saba bir denizcinin sevdiği kıza duyduğu aşkı için giriştiği rafine bir yazarlığa uzanan bir yontulma hikayesi. Ancak bu basit ifade yeterli kalmayacaktır. Lakin kaba-saba konuşan/davranan sınıfına has bir