Sen saçının teline dokunmaya utanıp ar ederken O başka rüzgarlarda dans ediyordur ahenkle Sadece bakıp kalırsın Sadece yanıp kalırsın Herşey biter hiç bişey eskisi gibi olmaz Sen bile bitersin Hiç eski sen olamazsın artık
En sevdiğimiz şiirleri paylaşalım. Ben başlıyorum
Milyon Kere Ayten Ben bir Ayten'dir tutturmuşum oh ne iyi Ayten'li içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum Ayten üstüne Saatim her zaman Ayten'e beş var Ya da Ayten'i beş geçiyor Ne yana baksam gördüğüm o Gözümü yumsam
Reklam
Hem içme diyorsun, içme de çıldır! Hem de kalk şu anda bir kadeh doldur, Hadi sağlığına şerefe kaldır, Çınçınlat, diyorsun telefonda sen...
Cemal Safi
Cemal Safi
Hadi Git
git is isten geçmeden, çok geç olmadan vakit günahima girmeden katilim olmadan git git de sen sakrak geçen günlerine gün ekle beni kahkahalarin sustugu yerde bekle git ki siyah gözlerin arkada kalmasinlar git ki gamli yüzümün hüznüyle dolmasinlar
Milyon Kere Ayten Ben bir Ayten'dir tutturmuşum oh ne iyi Ayten'li içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum Ayten üstüne Saatim her zaman Ayten'e beş var Ya da Ayten'i beş geçiyor Ne yana baksam gördüğüm o Gözümü yumsam
Hasretinden prangalar eskittim...
Seni bağırabilsem seni, Dipsiz kuyulara, Akan yıldıza, Bir kibrit çöpüne varana, Okyanusun en ıssız dalgasına Düşmüş bir kibrit çöpüne. Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, Yitirmiş öpücükleri, Payı yok, apansız inen akşamdan, Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene, Seni anlatabilsem seni... Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini... (Ahmed Arif)
Reklam
Bir kadeh daha şiir içsem Körkütük şâir olsam Hangi mısraya sığar ki sevdam..?
Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu
Bir eski zaman... Geyikli Gece/Turgut Uyar
Geyikli Gece Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta Her şey naylondandı o kadar Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı. Ama geyikli geceyi bulmadan önce Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk Geyikli geceyi hep bilmelisiniz Yeşil ve yabani uzak ormanlarda Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan Hepimizi vakitten
Seni, anlatabilmek seni İyi çocuklara, kahramanlara Seni anlatabilmek seni Namussuza, halden bilmeze Kahpe yalana Ard-arda kaç zemheri Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu Dışarda gürül-gürül akan bir dünya
Yaş Değiştirme Törenine Yetişen Öyle Bir Şiir Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç Yağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm de Bir kıyıya bakarken, bakarkenki ağlayan yüzünle Ve yarışırsa ancak Monet’nin Kadınlarına yaraşan giysilerinle Gördüm de Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç. Öyle kısaydı ki adımların, diyelim bir yaz tatilinde Bir otel kapısının önünde, tahta bir köprünün üstünde Bir demet çiçekle paslanmış bir kedi arasında Öyle kısaydı ki adımların Şöyle bir bardak yıkayışının vaktiyle Ölçülür ve denk düşerdi ancak Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç. Edip Cansever
Reklam
Günahım işret olsun affeden Hüdai Ekberdir
Günahım işret olsun affeden Hüdai Ekberdir, Bu halı ta’n eden insan değil bir laet-i şerdir. Biri gizli günah etse olur mu gözleri mahmur, Bilinmez böyle mücrimler neler vardır neler vardır. Kıyamet kopsa da görsek ibadullahı seyretsek, Sukara, zümre-i sofi, müra-i hep beraberdir. Benim bu işretimde kıl kadar hakkul abd yoktur, Şefiül müznibin affettirir emri mukarrerdir. Çekersen bir kadeh bâde, günahkârım, benim sade, Ne kâfir var bu dünyada bilen yok, sade Haydardır. Haydar Efendi (Haydar Bilginer)
Ne zaman elime bir kalem alsam Sana seslenmek geliyor içimden Güzelliğini hatırlıyorum bir yaz günü Yine gemiler geçiyor uzaklardan Biz yosun kokulu rıhtımlarda el ele Şehirlerden İstanbul, aylardan temmuz Ne zaman elime bir kalem alsam Geçmişi seninle yeniden yaşıyoruz Ne zaman elime bir kitap alsam Hep seni okuyorum inanır mısın
Unutma Dostumsun
Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan Bulutlara rüzgara asarım suretini her akşam Her akşam bir mektup yazarım dağlar kadar Meşeler göğermiş diyorsun, varsın göğersin Anlamını yitiren bir şeyler mi var şimdilerde Yazdığım şiirlere yabancıyım, sokaklara yabancıyım Taşı delemiyor bir çığlık ve apansız Su oluyorum ipince, kendime sızıyorum Dünya yetmiyor bazan, bırakıp gidebilir miyim? Kuşları ürkütülmüş bir dal gibiydin, öylesine mahzun! Efkar da yakışırdı sana, ilk kadeh kekik kokardı Unutalım mı şimdi kente indiğimiz o ilk günü Sabahlara kadar okuduğumuz o kitapları Sabahlara kadar düşüncelerimizde yaşattığımız hayallerimizi Kar aydınlığında yürüdüğümüz o yolları Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan Bulutlara rüzgara asarım suretini her akşam Her akşam mektup yazarım dağlar kadar Kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsun Unutma dostumsun sen, neredeysen orda ölmek isterim! Ahmet Telli
G/itmek Gerek
Yüzümde çok geç kalmışlığın buruşuk izleri. Ne yana dönsem eksik bir türküye sarılan insanlar görüyorum. Nereye gitsem dilleri ve gözleri bir birine benzeyen kadınlar ve adamlar. Peki bunlar neden korkmuyorlar? Neden ölmüyorlar? Ve dönüyoruz başkasının kara parçalarında Dönüyoruz başkasının sularında. Kim çekip çıkaracak bizi bu şizofrenik kuyudan. Kim dokunacak yüzümüzde ki tanrı kadar eski çizgilere. Ekşi,küflenmiş bir ekmek gibi kokuyor bu şehrin koltuk altları. Köpeği vurulmuş bir çoban sessizliğine gömülmüş gibi oluyor bu saatlerde şehir. Sonra herkes kadeh kaldırıyor kaybettiklerine. -Şerefe -neye içiyoruz? -gidenlere.! -kim gitti? -kimse kim -doğru ya.Herkesin bir gideni var.Di'mi? -birde gönderdikleri.. -...Şimdi küfretmeden tanrıya ve kara parçalarına koşmak gerek.Terlemiş bir attan beter kokan bir ülkeden bahar kokan bir ülkeye pamuk toplamaya gitmek gerek. Söz vermek ve sözünde durmak gerek.Gerektiğinde değil doğru zamanda doğru yerde olmak/ölmek gerek.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.