Bir kadının 24 saati daha ne kadar derin anlatılabilirdi?
24 saate düşünemeyeceğimiz kadar ruhsal devinim sığdırmayı olağanüstü bir şekilde başarabilen adam bu Zweig. Biz fani insanlar olarak günün yarısını yatmakla geçirdiğimiz sürece Zweig medeniyetleri seviyesine ulaşamayız muhtemelen. Kendisine ait 2021 yılında okuduğum 3. kitap. Bu parçalarım, Zweig’ın kitaplarını o kadar iyi anlayabilmemi sağlıyor ki adeta yaşıyorum onları.
Zweig’in çarpıcı bir kitabı. Beklediğimden çok daha iyi çıktı. Kendisinin daha çok okunan bazı kitaplarından daha okunası bulduğumu söyleyebilirim.
Kitapta ‘’eller’’ in yapısı ve hareketleri ile kişilik arasında bağlantı kurduğu bir bölüm var.
Bunun üzerine geçtiğimiz günlerde çok kıymetli Felsefe hocam ile konuştuğumuz ”Avuç içi tepelerinin ismini Aristo ve öğrenceleri belirlemiştir.” Konulu başlığı tekrar bu kitabı hatırlamış olmam yine mistik sarstı beni. Çünkü Aristo da tıpkı “ tüm organların organı, tüm pasif sistemin aktif faili ellerimizdir.” Diyor. (Bunun çalışmasını geniş bir zamanda tekrar masaya yatırırız:)
Ve benim hep söylediğim bir söz;
Kim ne derse desin, nasıl düşünürse düşünsün. Kitapların farklı bir mistik olayı var. Kütüphanemizde duran bazı kitapların yaşadığımız herhangi bir olaydan bağımsız okumaya başlamamız, yaşamış olduğumuz olayların tezahür etmesi arasında gibi mistik bir olay.
O vakit insanlar biraz kütüphanesi kadar var. Yani kişi kütüphanesi kadar mı yaşar?
BEYAZ LÂLE
Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne başladığımdan beri okuma kalitemin her geçen gün arttığını, üzerimdeki öğrenme sorumluluğunun da buna paralel olarak etrafımı çepeçevre sardığını keşfediyorum. Bir şeyleri ifade etme biçiminin, tüm bu çeşitlilik göz önüne alındığında, insan hayatı için ne kadar mühim olduğunu kavradıkça dile, onu yaratan unsurlara,
“Siz Madam Henriette’i savunup, yirmi dört saatin bir kadının yaşamını kökten değiştirebileceğini çekinmeden söyleyebildiğinizde, bana sanki benden söz ediyormuşsunuz gibi geldi: İlk kez kendimi, deyim yerindeyse onaylanmış hissettiğim için size minnettarım.” (70)
Aslında sadece yukarıdaki paragraftan bile çok şey çıkarabiliriz. Bahsedilen yirmi
Aşırı beğendiğim ve kısa sürede okuduğum nadir kitaplardan biriydi. Kitap okumaktan sıkıldığımı anladığım o anda beni kitaplara biraz daha yaklaştırdı kesinlikle öneririm.
…Minnettarlık harika bir şeydir çünkü çok nadir görülür, şefkat herkesi iyileştirir ve böylesi bir coşku benim gibi selim, soğuk bir kadın için yeni ve yürek ısıtan bir mutluluktu…