YouTube kitap kanalımda bu kitabın da içinde bulunduğu kitaplık turu videomu izleyebilirsiniz: ytbe.one/yf0me602lnY
Bir kadının 24 saati daha ne kadar derin anlatılabilirdi?
24 saate düşünemeyeceğimiz kadar ruhsal devinim sığdırmayı olağanüstü bir şekilde başarabilen adam bu Zweig. Biz fani insanlar olarak günün yarısını yatmakla
24 saati 71 sayfaya sığdıran Stefan Zweig...
Bir yaşamın gerisinde kalan çöküşleri kaç satırda okudum bilmiyorum. Stefan neden hep insanların hayat boyu hissedeceği duyguları ince ince işliyor? Gelin bir de kendinizi bu kitaplarda aramayın.
Yine zavallı insanlar, yine hissiz insanlar ve yine nankör varlık olan insan topluluğu. Bütün duyguları
“Beyaz Geceler” Dostoyevski’nin, 1948 yılında, henüz 27 yaşında iken, bir gazetede yayınlanmak üzere tasarlayarak kaleme aldığı, saf, sade, sıcacık ve fazlasıyla melodramatik bir uzun öyküsüdür.
Öykünün konusu, Dostoyevski’nin hayalperest diye tanımladığı ve kendisine bir isim vermeyi dahi fazla bulduğu 26 yaşındaki sefil bir adam ile 17
"Bu insan tükenmiş.Ancak bir ölü ya da hiçbir kasında yaşam belirtisi olmayan biri ancak böyle yığılıp kalır."
Stefan Zweig Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat eserinde Bayan C’nin ilk defa karşılaştığı bir adama anlattığı en ilginç en unutulmaz bir gününden yani yaşamındaki 24 saati anlatır.Yazar diğer eserlerinde de olduğu gibi bu eserinde de psikolojik tahlilleri olağanüstü akıcı bir dille anlattmış.
Okurken bir sonraki cümlenin ne olacağını, sayfaların hızlanışını farkında olmadan merak ederek okuyorsunuz.Az sayfalık kitap olmasına rağmen betimleme,akıcı dil,olağanüstü olaylar insanı mest ediyor.Kitap bittiğinde direk "Stefan ne yaşattırdın bize ya!" dedirtti bana:)
Kitap kesinlikle müthiş
Okumanızı tavsiye ederim.Sağlıcakla kalın,kitapla kalın:)
✔"Bir insan için bütün yaşamınızı bir kenara itiyorsunuz, o ise kayıtsızca elinin tersiyle kovduğu bir sinekten daha fazla değer vermiyor size."
✔Bütün acılar korkaktır, yaşama karşı duyulan aşırı arzu karşısında acı geriler;çünkü yaşama arzusu, düşüncelerimizde var olan ölüm arzusundan çok daha güçlü şekilde bedenimizin her zerresinde mevcuttur.
Mrs C. eşini kaybetmiş ve tatile gidiyor. Tatilde kumarbaz bir adamla başından geçen 24 saati yıllar sonra bir başka tatilde yazarımıza anlatıyor. Bugüne kadar kimseye anlatılmamış bir hadise. Mrs C.'nin anlatımını sürükleyici ve sonunu merak edecek şekilde yazmış Stefan Zweig.
Özetle; bir kadının merhametle başlayan , aşk ile devam edip hüsranla sonuçlanan 24 saati.
Zweig'ın betimlemeleri bana geçti, gözümde canlandı. Bazen tasvirler -uzun olduğu için- canımı sıksa da kitap genel anlamda hoşuma gitti. Keyifli okumalar.
"..bir kadının ne olduğunu anlayanlar için asıl zavallı olan erkeklerdir. Kadın olmayınca erkek hayatının ne kadar kuru, yağmursuz, tesellisiz siyah bir çöl olduğunu bilseniz...
Bunu çoğunlukla erkekler de biliyorlar da, sonradan unutuyorlar... Bir kadının bir erkek hayatına sadece varlığıyla nasıl şiir kattığını ve canlılık verdiğini, ruhu ortadan kaldırdığımızı düşünsek bile yalnız vücut için de nasıl büyük bir koruyucu olduğunu bilseniz...
Biraz önce bana buradaki hayatınızı anlatıyordunuz. Sizin her saati geçirmek için değişik mutluluk bahaneleri bulmanızı, küçük eğlenceler yaratmanızı anlatırken ben yirmi dört saatlik hayatımın nasıl bir cehennem olduğunu, sonsuz, tükenmez zamanlar yaşadığımı, ilerlemeyen, sürüklenemeyen bir hayat olduğunu düşünüyordum. Sadece şunu söyleyebilirim ki, ölecek derecede bunalıyorum.”
Değirmenci ailesinin mutfağı evde devam eden bir yaşam olduğuna dair tek kanıttı. Fevzi bey, her sabah olduğu gibi, elindeki gazeteye dalmış, okuduğu sayfayı resmi ilanlarına kadar hatmettikten sonra onun yaşındaki insanlara has çevik bir el hareketiyle arka sayfaya geçmiş ve kahvaltı sonrası yaktığı ilk sigarasını yine küllükte unutmuştu. Şükran
Zweig tarafından kaleme alınan bu eserde gerçekten de tutkunun derinliğini iliklerinize kadar hissedebiliyorsunuz. Gencin kumara olan tutkusu, ve kitapta başrol de yer alan Mrs. C'nin gence olan tutkusu okurken sizi hayrete düşürebilir.
Kitabın ana konusu kocasını kaybetmiş Mrs. C'nin tatilde karşılaştığı kumar borcundan intihara sürüklenen
Dikkat spoiler içerir!
Stefan Zweig'ın yazmış olduğu 'Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat' kitabı yazarın okumuş olduğum 6. kitabı olmuş.
Yazar diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitaptada tutku, bağımlıklık, arzu gibi aşırıya kaçan duyguların insanı nasıl felakete sürüklediği üzerine durmuştu.
24 saat bir kadının yaşamını kökten değiştirebilir mi?
Bir kadın intihar etmek üzere olan, kumar bağımlısı bir adamı kurtarabilirmi?
Kitapta geçmişte yaşadığı bir günün pişmanlığını yaşamı boyunca taşıyan Mrs. C, yaşamış olduğu o 24 saati anlatarak, yıllardır taşığı yükten kurtuluyor.
Kitap hakkında fazla detaya girmeye gerek yok Zweig'ın okumuş olduğum diğer kitapları gibi bu eseride çok kısa ve akıcıydı. Başlar başlamaz bitirilebilecek bir kitap. Okuyup okumamak size kalmış. Herkese keyifli okumalar.
......
Bir insan için bütün yaşamınızı bir kenara itiyorsunuz, o ise kayıtsızca elinin tersiyle kovduğu bir sinekten daha fazla değer vermiyor size.
......
Bu kitap bir kadının yirmi dört saati değil ömrünün her bir anını kaplayan aşkı, hayalleri, umutları, nefret ve en derinden yaşadığı pişmanlıklarını bir solukta insanın ruhuna işleyen bir kitaptır şüphesiz.
Bir kadının daha önce hiç tanımadığı bir erkek uğruna tüm hayatını, onurunu hiçe sayıp ' onun için sokaklarda dilenirdim' diyebilecek kadar
Merhaba,
Bir gün düşünün ki, kaldığınız pansiyonda bir kadın ailesini bırakıp 24 saat önce tanıdığı genç bir çocukla kaçsın , sonra akşam yemeğinde bir sürü insan hakkında olur olmaz atsın tutsun. Oysa sen de yıllar önce aynısını düşünmüş ol ve bunu yemek masasında olaylara objektif bakan genç bir adama açmaya karar ver.
Bir kadının tutkuları için, inandıkları için ve hayalleri için ölen kocasıyla geçmişinden, iki çocuğundan nasıl da vazgeçmeyi düşündüğünü ve bunun için her şeyi yapabileceğini anlatıyor.
Olay örgüsü basit olsa da, kadının o yaşadığı 24 saati bir ömür sürmüşçesine anlatıyor. Kadının, geçmişe takılıp kalmasını, yaşadığı pişmanlıkları, hayal kırıklıklarını, kararsızlığını, kararlılığını, öfkesini, üzüntüsünü bariz bir şekilde hissettirmiş okuyucuya Stefan Zweig.
Okumanız şiddetle tavsiye edilir.