Lisedeydim o zamanlar. Okuldan eve döndüğümde çantamda bulmuştum bu kitabı. Başta bayağı telaşlandım tabii. Kim koydu? Çantamı kim karıştırdı? diye...
Kitabın arasında güller vardı, bir gecede bitirdim. Daha sonra öğrendimki bana açılmaya çalışan bir çocuk sınıf arkadaşım aracılığıyla bir romantiklik yapmak istemiş. Beni bir süredir gözlemleyip
Bir keresinde aşık olmuştum ben. Öyle bir kadındı ki gördüğümde resmi bile buram buram kadın kokuyordu. Tanıdıkça geçmişinde aldığı yaralar ilişki kurmamızı daha da engelliyordu. Babasının ailesi tarafından reddedilen gelinin kızı, evlendi diye neredeyse evlatlıktan reddedilen bir kadının kızıydı. Babasının eve getirdiği dostlarının büyüme çağındaki kızın vücudunu inceleyip amcanım ben senin diye taciz ettikleri kızıydı. Hatta eş durumundan tayin olsun diye tanımadığı bir adamla evlendirilen ve annesiyle küçük kardeşine basit bir maaşla bakmak zorunda kalmasına isyan etmesi sebebiyle yine annesi tarafından evliliği sonlanan küçük bir şehirde “dul” sıfatını taşımaya zorunlu kalan çok güzel bir kadındı. Elbette bunları kızından değil sonradan öğrendim. Annesi o kadar çok evden kovulmuştu ki hayatta güç sahibi olmak gerektiğine inanıyor ancak gücün de ev sahibi olmaktan geçtiğini düşünüyordu. Lanet olasıca kadın kızını da bu şekilde yetiştirmiş ve buna inandırmaya çalışıyordu. O ise inanmakla inanmamak arasında gidip geliyordu. Yani kifayetsiz bir babaya ve oynak bir anneye sahipti. Sonuç; hala aklıma geldikçe acı çekiyorum…
Keşke kitaba ilişkin spoi falan veriyor olsaydım maalesef değil. Ancak bu kafanın üzerine okuduğum ciğerimi söken bir kitap olmasından dolayı yazdım.
Kitabın incelemesini de çok derin yaptım: “ŞEBNEM”
Bu isme asla kitabın içinde rastlayamadım. Ama her şeyi anlatıyor bence…
eray saydam tarafindan fhm dergisine yazilan 'kaybeden' i anlatan yazı. (2007)
yaşım 32.annemle yaşıyorum. babam da var, ama o oturma odasında yaşıyor. annemle ben salondayız. bir bankada orta kademede çalışıyorum. hiç sevgilim olmadı. bir keresinde, üniversitenin ikinci yılında gönül diye bir kızla yakınlaşmıştım. okul çikışları yürürdük.
Bir keresinde ölmüştüm.
Bir Bodrum katında, penceresinden kaldırım taşlarından başka bir şeyin görülmediği, duvarlarındaki nemin boyaları döktüğü, tek odalı bir evde öldüm ben
Bir keresinde de bir kızı sever gibi olmuştum; bu kız bana söylemişti, her şey gibi aşk da soluklaşır demişti. Kendi de soluk benizli, zayıf bir şeydi. Dediği gibi olmuştu. Aşk da soluklaşmıştı.