Devletçilik, politik iktidarın ekonomiye doğrudan doğruya müdahale ederek üretim, dağıtım, paylaşım ve tüketimi düzenlemesi idi. Gerekçelerini ve hedeflerini başka doktrinlerden alan devletçiliğin bilimsel ve teorik sınırları seçik değildi. Devlet müdahalesinin hangi noktaya götürüleceği kestirilemezdi. O tarihlerde, devletçiliğin totaliter ve kollektivist sistemlere bir kamuflaj terim olarak kullanıldığına da rastlanıyordu. Liberalizm'den memlekete hayır gelmemişti. Gazi ve çevresindekiler, haftalarca geçmiş yılların iktisat politikasına bir alternatif olarak devletçilik üzerinde durdular. 1930 sonbaharında, "ılımlı devletçilik' terimini tercih ettiler. 1931'de basılan okul kitaplarında ise, "ılımlı" sözcüğünün kaldırıldığı göze çarptı. Devletçilik kavramı, öğrencilere şöyle anlatıldı: " Bizim devletçiliğimiz bireysel emek ve faaliyeti esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar kısa zamanda milleti refaha ve memleketi mamurluğa eriştirmek için milletin genel ve yüksek çıkarlarının gerektirdiği işlere ve özellikle iktisadi alanlara devletin ilgisini" yöneltmektir. "Milletin genel ve yüksek çıkarlarının gerektirdiği" durumlarda devletin müdahale edeceğini belirten bu tanım, esnek bir anlam taşıyordu. Gazi, özel konuşmalarında "devletin sanayi tesisleri kurmasından", "hammaddenin kamu iktisadi kurumlarınca işletilmesinden" ve "icraatın hazırlanacak bir plan dairesinde yürütülmesinden" söz ediyordu. Özel sektör sanayi alanında varlık gösteremediğinden, fiiliyatta her şeyin devlete kaldığını düşünenlere rastlanıyordu.