Yalan olmasın, kitabı alma sebebim konusu veya yazarı merak etmem değil, kapak resmini enteresan ve ilgi çekici bulmamdı. Bir asker, başını gökyüzüne dikmiş. Elinde bir tüfek, bakıyor; kızıl göğe, kızıl toprağa. Zihni kızıl düşüncelerle dolu, içine doluşan Kızıl Kahkahalar…
(ben daha delirmedim merak etmeyin)
Savaşın fiziksel boyutundan çok, psikolojik etkisini ele almış yazarımız bu kısacık kitapta. Rusya’nın 1904 Rus-Japon savaşından ağır bir yenilgiyle ayrılmasının ardından kaleme alınmış. Novella ana karakterimizin bölüm bölüm kesilen düşüncelerinden oluşuyor çoğunlukla, ama ikinci kısımda kardeşinin bakış açısından okuyoruz. Çok kısa özetlemem gerekirse, ikisi de deliriyor. Evet. Şaşırdınız mı? Sanmam.
Yazım tarzı o kadar akıcı sayılmasa da, betimlemelerinin çoğu tüyler ürpertici geldi bana, anlatım şekli özgündü. Biraz ağır bir kitap, eğer savaş konularına hassas iseniz bu kitabı okumanızı tavsiye etmem. Çok vahşet içermiyor ama bitirdiğinizde içiniz bir tuhaf oluyor nedense. Bence güzeldi, gerçi bayılarak okuduğumu söyleyemem. Eğer savaşın insanların ruh haline nasıl etki ettiğini içeren bir kitap arıyorsanız, tavsiye ederim.
Herkese keyifli okumalar…