Ben sadece dinin değil, Fenerbahçelinin, Galatasaraylının, Be­şiktaşlının da yobazına karşıyım. Ben yobaza karşıyım. Sa­ğın da yobazına, solun da yobazına karşıyım.
Sayfa 311Kitabı okudu
Bak çocukluğumdan beri sevme­diğim bir numaralı şey silahtır. Silah oyuncağım da olmadı, kimseye silah oyuncak da almadım.
Sayfa 288Kitabı okudu
Reklam
Bir kez evlendim, son kez evlendim ve ebediyen evlendim...
Sayfa 275Kitabı okudu
Çarkıfelek'i Şans Çemberi adıyla biz getirdik. TRT'de ben ve birkaç kişi. Şans Çemberi iki yıldan fazla yayınlandı.
Sayfa 273Kitabı okudu
Sunucu Halit Kıvanç dünya çocuklarıyla birlikte ekranda. 23 Nisan Bayramı'nda dünyanın dört bir yanından gelen çocuklar Tv'de Barış Manço ile birlikte Arkadaşım Eşek şarkısını söyleyecekler...
Sayfa 270Kitabı okudu
Neden böyle bu TRT yauv!
- Özür dilerim, TRT kadrosundan ne demektir? TRT' den maaş mı alıyorsunuz? - Hayır. Yani kadrolu giden ekipteyim. Ama maaşlı olma­ yan tek kişi de benim. Bu '74'te böyleydi. '74'te de, '76'da da, '78'de de, '82'de de, '86'da da... Yani hep... Hepsinde. Dışardan uzman gazeteci, uzman sunucu ola­rak Halit Kıvanç'ı TRT görevlendiriyor. TRT'de hiçbir gün kadrolu olmadım ben. Dünya tarihinde belki benzeri yoktur.
Sayfa 268Kitabı okudu
Reklam
"Televizyoncu az konuşur, radyocu hiç susmaz" demişimdir. Radyoda beş saniye susmanız beş yıl gibi gelir seyirciye. Ama televizyonda beş saniye fazla konuştunuz mu, o da beş yıldır konuşuyor gibi gelir.
Sayfa 267Kitabı okudu
futbol geyiği en uzun soh­bet konusudur. Hiçbir tiyatro eseri Fenerbahçe-Galatasaray maçı kadar konuşulmaz.
Sayfa 264Kitabı okudu
- Bakın nerdeyse 35 saattir sizinle bu söyleşiyi yapıyorum. İlgimi çeken bir nokta var. İnanılmaz bir inatla ve titizlikle mümkün olduğu kadar isim zikretmeyen birisiniz. - İyi şeylerde zikrederim, kötü şeylerde hayır. Ben de onu kastettim. Bu benim prensibim. - Övmek istediklerinizi bol bol övüyorsunuz. - Övüyorum. Ama sövmek istediklerimi "unutma dola­ bı"na koymayı tercih ediyorum. Benim öyle bir dolabım var ve epey dolu. Bir kere sövsem, ondan kötü söz etsem bana bir şey kazandırmayacak. Kaybettirecek. Nasıl kaybettirecek? Üçüncü şahıslar "Canım belki de Halit kabahatliydi bunda" diyecekler. Yahut "Belki Halit Kıvanç bir tatsızlık yaptı, o da haklı olarak böyle davrandı" diye düşünenler olabilir. Bir ola­yın, bir kavganın her zaman bir haklısı olmaz, bazen iki haklısı, iki haksızı da olabilir. Yanlış mı düşünüyorum...
Sayfa 259Kitabı okudu
- Bir şey sormam lazım size: Ustanız var mı sizin? Ya da ustalarınız... - Çok... BBC dönemimde çok şey öğrendim. Kimden? - Mr.Mango'dan, Can Yücel'den, Feyyaz Kayacan'dan... Çok deneyimli ve çok kültürlü insanlardı. Ayrıca bizde de bu işleri yapanlardan hep bir şeyler kaptım. Tiyatroda kaptım mesela. Haldun Dormen'den mesela. Çünkü sahneyi çok iyi bilen adamdır. Vakko defilelerinde karikatür ustası Oğuz Aral'dan öğ­rendiklerim de çoktu. Ama bak, ben inandığım insanlardan, genç de olsa, bana öğreteceği bir şey varsa hiç çekinmeden alırım. He­le ilk zamanlarımda... Herkese sorardım. Hala sorarım. Ora­daki ses teknisyenine, onun yardımcısına... Perdenin kenarın­da duran delikanlıdan, içeriye kahve servisi yapan çocuğa ka­dar... Sahneden indiğimde onların söylediği ilk laflar çok önem­lidir. "Ağabey şu çok güzeldi" der biri. Halbuki ben öteki esp­rinin güzel olduğunu düşünürken "Aa demek o çok tutmamış" diye bir sonuç çıkarabilirim. Onun için ille usta değil, o ana ta­nık olan insanların fikirleri çok önemlidir benim için...
Sayfa 257Kitabı okudu
Reklam
Karşınızda Zeki Müren!
Çıkıyordum sahneye, başlıyordum konuşmaya: "Yük­selmek sanıldığı kadar zor değildir aslında. Herkes, her şey yükselebilir. Ufacık bir kağıt parçası da sert rüzgarla havala­nır. Ama rüzgar kesilince düşer. Minnacık bir toz zerresi de yükselir esen yelle, ama meltem kesilince düşer... Durmazlar, duramazlar yüksekte... İşte bunun içindir ki dünyada en zor iş yükselmek değildir dostlar, zor olan yükseldiğin yerde du­rabilmektir. Şimdi sizlere bu büyük zorluğu başaran, otuz yıl­dır hep doruklardan seslenen bir dev sanatçıyı sunuyorum. Karşınızda Zeki Müren... "
Sayfa 256Kitabı okudu
Sunuculuğun gerektirdiği ilkeleri öğrenmek, ilk adımları atmak için özel çaba harcamak gerekir. Bunu ya­panlar elbette sunucu olabilir.
Sayfa 255Kitabı okudu
– Tabii. Dediğim gibi ertesi sene de çıktım sahneye.. Akas­ yalar' da çalıştım. Çeşitli yıllarda aynı gazinoda birlikte çalış­tıklarım arasında o kadar çok ünlü var ki... Emel Sayın, Filiz Akın, İbrahim Tatlıses, Pakize Suda, Yeliz, Sezen Aksu, Müjdat Gezen, Perran Kutman, Ali Rıza Binboğa, Nil Burak, Gönül Akkor, Necla Nazır, Perihan Savaş, Ercan Turgut, Meral Küçükerol...
Sayfa 252Kitabı okudu
"Ben Mil­liyet gazetesinde" dedim, "ilklerini de sayarsak, kuruluşundan bu yana herhalde birkaç milyon yazı yazmışımdır".
Sayfa 247Kitabı okudu
Kültür yarışmasında yazarlar...
- Konsepti neydi? - On beş soru soruyorduk. Genel kültür soruları. Bu yarışmanın çok özel bir yanı vardı. Mesela sorardık: " Yaban ro­manı kimindir?" Cevap verirler: "Yakup Kadri Karaosmanoğ­lu'nundur." Sözü ben alırım yine ve "Bakalım doğru mu?" de­rim. "Soralım. Efendim ne diyorsunuz?" Seyircinin içinden bir adam ayağa kalkar: "Evet doğru." Ben de hemen "Sayın Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nu hep birlikte alkışlıyoruz" der­ dim. - Ayağa kalkan mı olurdu? Orasını anlamadım... - Yakup Kadri Karaosmanoğlu. Bizzat... Bir başka yarışmada Reşat Nuri Güntekin, bir başkasında . .. - Yani bu programın konseptine dahil. - Tabii... Tabii bulabilirsek o kişileri. Ama o zaman çoğu sağdı, bulabiliyor, stüdyoya getirebiliyorduk. Çok güzel bir olaydı.
Sayfa 237Kitabı okudu
104 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.