Bir kâhin karşısındaki muhatabların önünde, kehanetin doğrulanacağı veya yanlışlanacağı zamanı beklemekten başka bir seçenek bulunmadığından, herhangibir kehaneti isbatlamaya çalışmak da, zıddını göstermek için didinmek de beyhudedir. Çünkü faraziyelerin aksine, kehanetlerin delili olmaz, alâmeti olur. Sayıları ne kadar çok olursa olsun karşılıklı alâmetler göstermekle de bir kehanet veya bir iddia ne isbatlanabilir, ne çürütülebilir; olsa olsa eşzamanlı olarak havanda su dövülmüş olur.