Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
_İnsan, ya insan gibi akıllıca söylemeli yahut hayvanlar gibi susmalıdır! _Sessizce bir köşede oturan sağırlarla dilsizler, gevezeden daha üstündür. _Her ormanı boş sanma, belki de kuytuluklarında bir kaplan uyuyordur. _Hastaya şeker vermek günah olur, çünkü ona acı ilaç fayda verecektir. _İnsanlarla münasebetin ateşle münasebetin gibi olsun. Çok
_İnkarcılar kızgın fırına atılmış saman gibi yanacaklar. İnananlar ise ahırdan salınmış buzağılar gibi sevinçle sıçrayacak. _Davutoğlu Süleyman’ın özdeyişleri_ _Akılsızlarara, ahmaklıklarına uygun karşılık ver. Yoksa kendilerini bilge sanırlar. _Akılsızlar ne zamana dek bilgiden nefret edecek? _İyilerin peşinden gidin. Hırsızın katilin
Reklam
_Psişe, insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır. Galaksilerin ardında tanrıyı aramayı hayal edemeyiz. Her şey psişenin ürünüdür. Eski yunanca'daki psyche sözcüğü, "kelebek" anlamına gelir." Latince'deki animus ruh ve anima can, eski yunanca anemos rüzgar sözcüğüyle aynı köktendir. _Vücudun merkezi de başta
KİLİSENİN TANRI'NIN ÖNÜNDEKİ İŞİ VE SORUMLULUĞU
Efesliler 6:10-12 ayetlerini okuduğumuz zaman kilisenin işinin ve sorumluluğunun ruhsal savaş olduğunu anlarız. "Son olarak Rab'de, O'nun üstün gücüyle güçlenin. İblis'in hilelerine karşı durabilmek için Tanrı'nın sağladığı bütün silahları kuşanın. Çünkü savaşımız insanlara karşı değil, yönetimlere, hükümranlıklara, bu
Sayfa 64 - AKARSU YAYINLARIKitabı okudu
Bol bol okumak niyetiyle
MEVLÜD BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM Zatına layık şekilde, hamdu sena Allah’a Sınırsız selat ve selam, yüce Resulullah'a Nurlandırıp güçlendirdi, bu biçare ümmeti Verdi rahmetinden bize, habibi Muhammedi
ümitsizlik ümide dönüşüyordu. Ve sonunda Allah’ın Meleği, bütün heybeti ile Resûlün karşısına çıkmıştı. “Oku” diyordu. Kalbi yerinden çıkacak gibi olan Allah Resûlü, sadece “Ben okuma bilmem” diyebildi. Bunun üzerine Melek onu tuttu, sıkıca sardı, takati kesilinceye kadar sıktı sonra bıraktı. Cebrail bir daha, “Oku” dedi. “Ben okuma bilmem.” Melek onu yine sıkıca sardı, takati kesilinceye kadar sıktı, sonra bıraktı. Bir daha, “Oku” dedi. Cevap aynı oldu: “Ben okuma bilmem.” Melek son kez Allah Resûlünü sardı, takati kesilene kadar sıktı ve bıraktı. “Yaratan Rabbinin adıyla oku. O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku. Rabbin sonsuz kerem sahibidir” (Alâk, 96/1-5) Kur’an’ın ilk ayetleri dünyayı aydınlatmaya başlamıştı. Şerefli ve sadık yazıcı meleklerin elinden yüksek, tertemiz ve çok değerli sahifeler Peygamber’in gönlüne aktı. (Abese, 80/13-16)
Reklam
On dört yaşımdayken gittiğim okulda bir kız vardı. Adı Eflâ. Siyah büyük gözleri bana bakardı. Ona birkaç hikaye anlattım. Anladığım kadarıyla çizdim hayatı göğsüne. Bir ay boyunca bana aşık kaldı. Sonra bıraktı elimi. Ben düştüm. Defalarca buldum onu. Gittim peşinden. Sevgilim olması için para teklif ettim. Aşkım dışında bütün dünyayı teklif ettim. Hatta on yedi yaşımdayken İstanbul’da karşılaştığımızda beni dudağımdan öpmesi karşılığında ona arabamı vereceğimi söyledim. Hala siyah ve iri olan gözleriyle bana bakıp “Bir içki ısmarlasan daha iyi olur!” dedi. İşte ben o kıza aşık olabilirdim. Gerçek bir duyguya hiç bu kadar yaklaştığımı hatırlamıyorum. Yıllarca sevişmemiş birinin orgazmına benzerdi, şimdiye kadar hiç harcamadığım bedenimdeki olanca sevgiyle onu süslemek... Tanıdım kadınları. Biliyorum nasıl yaşadıklarını. Neler içip neler yediklerini. Rimelli gözleriyle süzdükleri hayatı nasıl elekten geçirip yaşadıklarını biliyorum... Ama yetmedi. Hiçbiri yetmedi. Ne onların birer melek olması, ne de ancak ağaçların kabuğuna kazındığı takdirde kalbi andıracak bir organa sahip olmam işe yaradı. Kadınlar bana fazla geldi... Evet. Belki de varlıklarından şüphe ettiğim bütün duygular içimde ama onları uyandıracak olanlar ortada yok. Belki ben de normal bir insanım ama ilgilendiklerim ne bu dünya üzerinde, ne de bu yüzyılda. Beni korkutabilecek kadar korkunç bir insan yok, bir olay yok. Ama elinde anahtarı tutan, bütün yanıtları bilenden korkardım... Ben Efla'yı çok severdim. Eğer insan olsaydım.
Hubeyb bin Adiyy r.a.
Tevhid inancının inatçı düşmanları, gözlerini kamaştıran İslam nurunu gölgele­meye güçlere yetmeyince, çeşitli hilelere başvurmaktan geri durmadılar. Bil­hassa Bedir gibi Uhud’da da elebaşlarını kaybedince iyice azdılar ve intikam hıncıyla tutuştular. Lihyanoğullarıyla anlaşan Adal ve Kare kabilesinden bir grup, Müslüman olduklarını söyleyerek
Sayfa 468Kitabı okudu
Rahip sözün burasında durdu, tutuklu kız rahibin göğsünden hiriltı sesi çıkartan bir iç çekiş duydu. -Bir gün odamın penceresinden bakıyordum. Hangi kitabı okuyordum o zaman? Ah! Bütün bunlar kafamda bir girdap gibi dönüyor. Kitap okuyordum. Pencere bir meydana bakıyordu. Tef ve müzik sesi duydum. Düşüncelerden bu şekilde uzaklaştırıldığım için
Sayfa 309
- Yeterince görebildin mi İstanbul’u? - Uzun bir ömür artı on gün bana yetti. Nasıl ölümü atlatmanın yolu kentten uzaklaşmaksa, zaman geçirmenin yolu da sohbet etmektir. Bir kadının en büyük kötülüğü daima sizden iyi olmasıdır. Annem benden iyi. Acıya hazırlandığımız o kısa boşlukta insan ile hayvan, akıllı ile deli, melek ile şeytan