Dışarıda mucize arama, mucize sensin. Hayal kırıklığının bir önceki adı arzudur. Seni mutsuz eden şey dışarıda değil kendi içindedir. Başarısız insan yoktur; Başarılı olacağına inanmayan insanlar vardır. Ben sizi yeni bir şeyle tanıştırmıyorum, sadece unuttuğunuz kendi özünüz ile tekrar buluşmanıza vesile oluyorum. Varoluş mucizeler ile dolu kilitli bir kapıdır anahtar ise sensin. Kendi hayatını yaşamıyorsan, yaşadığın hayat senin değildir! Uzakta olsa mesafeler,yüreğini yüreğinde hissettiğin, sana en yakındır. Dünya sadece bir geçittir ona sahip değil şahit kal.
"Bir yıldız için nebula neyse düşünce için o olan gündüz düşü, uykunun yanı başında konuşlanır ve uykunun sınırı olarak onunla yakından ilgilidir. Yaşayan saydamlıklarla dolu bir atmosfer: İşte bilinmeyene bir başlangıç. Ama onun ötesinde Mümkün Olanlar Diyarı uzayıp gider, hem de uçsuz bucaksızca. Başka varlıklar, başka gerçeklerdir orada olan. Doğaüstü bir yanları yoktur, sonsuz doğanın esrarengiz devamıdırlar yalnızca... Uyku Mümkün Olan'la temas halindedir, ki ona olası olmayan deriz. Gecenin dünyası bir dünyadır. Gece gece olmaklığıyla bir evrendir. ... Bilinmeyen dünyanın karanlık şeyleri, ister hakiki iletişim yoluyla olsun, ister uçurumun erişilmez uzaklıklarının hayali bir büyüteç altında büyümesi yoluyla olsun insana komşu oluverirler... ve uyuyan kişi, tam olarak görmeden, hepten bilinçsiz de olmadan bir anlığına o yabancı hayvansallıkları, tuhaf bitki örtülerini, korkunç ya da parlak solgunlukları, hayaletleri, maskları, siluetleri, çok başlı yılanları, karambolleri, aysız ay ışıklarını, muğlak mucize bozumlarını, karanlık derinliklerde serpilip büyüyenleri ve ortadan kaybolanları, gölgede süzülen şekilleri- adına Rüya Görmek dediğimiz ve aslında görünmez bir gerçekliğin yakına sokulmasından başka bir şey olmayan bütün o gizemi görür. Rüya Gece'nin akvaryumudur."
Sayfa 107 - Ursula K. Le Guin - Rüyanın Öte Yakası
Reklam
O gün bir mucize gerçekleşti. Okul bahçesinden geçti ,okula girdi ve hiç kimse o yürekli küçük kızla alay etmedi. Nikki binlerce insana kendileri olmalarını,Tanrının bahsettiği yeteneklerini kullanmalarını ve belirsizlikler, acı, korku ve ön yargılar karşısında dimdik durabilmeyi öğretti.
Benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyor. Belki de sıradan ve vasıfsız bir şey gibi görüyor bunu. O da haklı. Neredeyse tanıyan herkes sevmiş onu. Farklı boyutlarda elbet. Ama bir şekilde sevmiş. Zaten onu birazcık tanıyan birinin kayıtsız kalması, sıradan biri gibi davranması mümkün değil. Fakat ben ne yapabilirim? Anlatamıyorum. Anlatamamamın sıkıntısı içimdeki telaşı kat be kat artırıyor... Seni en çok ben seviyorum desem, en başka ben seviyorum ve en başta, herkesten çok, en çok, en... Ne en? İçimden geçenleri bilse koşup boynuma sarılır. Oysa sadece anlatabildiğim kadarını biliyor. Anlatabildiğim kadarını... Anlatabildiğim kadarıyla ne yapılabilir? Birer çay içilebilir belki..
Sayfa 143
Erdal .. Mamak Askeri Cezaevi'nde idam hükümlüsü bir gencin, Erdal Eren'in son fotoğraflarını çekmiştim yıllar önce. Yarım saat kadar yanında kalıp, koşullar elverdiğince konuşup, yaklaşık 2 'makara' fotoğraflayıp ayrılmıştım oradan. Deklanşöre son defa basıp, parmaklıklar arasından 'sessiz sitemsiz' bakışını dondurduğum o günün gece yarısında
"Bir kitabın bize mutluluk olasılığını sunduğuna neden inandığımı tam olarak bilmiyorum ama bu alçakgönüllü mucize için gerçekten minnettarım."
Alberto Manguel - Borges'in Evinde - Sayfa 62
Reklam
Evet, insanın başına öyle çılgınca, öyle akıl almaz düşünceler saplanır ki, bu düşüncelerin gerçekleşeceğine enikonu inanmaya başlar... Dahası var: Eğer bu düşünce çok güçlü ve tutkulu bir isteğe dayanıyorsa, çoğu zaman yazgının hazırladığı, alınyazısı gibi, gerçekleşmemesi olanaksız, kaçınılmaz bir şey gibi görünür! Belki de bu önsezilerin bi bileşimi, istencin olağanüstü bir çabası, imgelemin doğurduğu bir zehirlenme ya da buna benzer bir şeydir... Neyin nesi olduğunu bilmiyorum ama o akşam, ki o akşamı ömrüm oldukça unutamam, başımdan mucize gibi olay geçti. Aslında matematiksel olarak kolayca açıklanabilir ama ben yine de bunu bir mucize sayıyorum. Peki ama o kesin duygu, nasıl olmuştu da uzun zamandan beri içimde böyle derin, böyle güçlü bir biçimde kök salmıştı ? Kafamı hep bu soru kurcalıyordu. Ayrıca, şunu bir daha belirtmek isteri, bunu bir rastlantı olarak değil, başıma gelmesi kaçınılmaz bir zorunluluk olarak görüyordum!
Sayfa 131 - Akvaryum Yayınevi
Nuvanza olmasaydı, Ne doğan güneşin, ne yağan yağmurun, Ne tohumun, ne toprağın, ne meyveye durmuş ağacın, Ne de güzel Hattuşa'nın anlamı olurdu. Nuvanza olmasaydı, Gelin, gelin olmazdı, damat da damat. Kral hükmünü yitirirdi, kraliçe sıradan bir kadın olurdu. Nuvanza olmasaydı, Damarlarımızdaki kan akmaz, çiçek açmaz, Mucize yavan bir gerçeğe dönüşür, Heyecan, susuz kalmış bir çiçek gibi birden sönerdi.
Yaradılıştan konuşkan biriydim hep....Sonra yazmayı keşfettim....Sonra da hep kendimle konuştum.... İnsanın her şeyi kendisinde bulması yadsınamaz bir ayrıcalık.....Muhtemel olaylarda insanların verebileceği yine muhtemel cevaplardan arınmak , onların yerine zihninizde binlerce cevap üretmek büyülü bir yolculuk...... Yazmak ,içinizde tanışacağınız binlerce insan demek aslında....... Bu sahiden bir mucize.......
Neydi mucize; kimine göre bir parça ekmek, kimine göre bir tutam hayal, kimine göre son model bir araba kimine göre bir koltuk kapıp bırakmamak....benim içinse sadece biraz daha fazla insan olabilmekte...
Reklam
İnsan, her gün gördüğü denizin, evinin önündeki kayanın üstüne konan martının güzel olduğunu düşünmez. İki tarafı ağaçlıklı toprak yoldan yürürken, tepede buluşup birbirine girmiş dalların nasıl bir güzellik yarattığını,akşamsefalarının bir mucize gibi birden açıverdiği bahçelerdeki alçak sesli sohbetleri, bazı evlerden belli belirsiz duyulan aşk fısıltılarını da. Bunları sadece yaşar.
Adalet Üzerine Özlü Sözler... "Bir toplumda suç varsa, orada adalet yoktur." -Eflatun (M.Ö.427-347) "Hukuk bir gün herkese lazım olur." -Anonim
Pusula her zaman gerçeğin peşinde. Yeryüzünün neresinde olursa olsun, her zaman aynı yönü işaret ediyor. İstanbul’da, Karadeniz’de, Ege’de ve işte şimdi kıyılarında volta attığımız Kuzey Afrika’da da, pusulanın o küçük iğnesi hep o yönün peşinde. Ne kadar dönerse dönsün, ne kadar savrulursa savrulsun ibre yine dönüp dolaşıp aynı istikamete işaret
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.