... ilim, Allah'ın ilim sıfatının kullarına yansımasıdır ve çok kıymetli bir olgudur. Ancak ilim, irfan haline yükseltilmeyince kişiye sadece gurur verir.
Ibrahim Hakkı Erzurumi Hazretlerinin bir dörtlügünde şöyle buyurulur:
Hakkı gel sırrımı eyleme zahir
Olayım dersen bu yolda mahir
Harabat ehline hor bakma şakir
Defineye malik viraneler var
Biz insanoğlu olarak zahire göre hükmederiz. Hakikatini Allah bilir. Sarhoş, ayyas, su, bu... Bunlar bizim değerlendirmelerimiz. Allah indinde hangisi makbul bilmeyiz. Demin onu söylemeye çalıştım. Rabbu'l-Alemin değil Rabbu'l
Müslimin olarak görmek bu demektir. Allah sarhoşların da
Allah'ıdır.
Bir de ibadetine magrur olan insanlar vardır ki bunlar Allah indinde hiç makbul değillerdir. "Ben namazımı kılıyorum, oru cumu tutuyorum, haccima gittim" derler. Zaten vazifen bunları yapmak! Niye magrur oluyorsun? Bir kere, "Ben yaptım" diyorsun, günaha girdin. "Rabbim bana, Kendine ibadet etme lütfunu ihsan etti" dersen ibâdet bir işe yarar. "Ben yapum" dedin mi bitti. Zaten tasavvuf, "ben'i kurmak mesleğidir. Ben yok. Ego yok. illa Ha! Ibadet ettim zannı ile mükellefiyetlerini yerine getirip burnunu büyütenlerin burnunu kırmak için bütün tasavvuf erbabı, bunları söyler.
Tasavvuf hayatında ise derviş oldu mu, namazını şeyhi kıldırır. Şeyh göçtügü zaman ise ona yakın olan bir şeyh kıldırır.
Demek, Sadreddin-i Konevi ile Hz. Mevlâna, o kadar birbirleri ne yakınlar ki, Hz. Mevlana ahirete göçtugu zaman, namazını kıl dirmak üzere Sadreddin-i Konevi Hazretleri geliyor. "Allahuckber diyor, düşüyor bayılıyor. Ne gördüyse!
Bazen böyle büyük veliler, ellerinin tersiyle dünyayı arkaya itip iftitah tekbiri aldılar mıydı, önlerindeki masiva perdesi kalkar, hakikatleri müşahede ederler. Ona da beşer takatiyle dayanmak mümkün değildir. Hz. Mevlana ömründe hiç namaz kıldırma mıştır. Kılmamıştır demiyorum, dikkat buyurulsun, kıldırma miştir. Ne zaman imamete geçip namaz kıldırmaya teşebbüs etse, iftitah tekbirini alıyor, düşüyor bayılıyor. Bir, üç, beş, on... Bir daha teşebbüs etmiyor. Bu sebepten dolayı, Mevlevi tekkelerinde Mevlevi şeyhi namaz kıldırmaz. Ayrica vazifeli bir imam dede vardır. Imam dede mihraba geçer, şeyh efendi onun arkasında namaza durur. Bu gelenek, bu hadisenin gelenekleşmiş halidir.