Honore de Balzac bu öyküsünde 19. yüzyıl insanını eleştiriyor. İnsanlık Komedyası eserinin felsefi inceleme bölümünde yer alan bu öyküde insan olmanın acıklı hikâyesi ele alınıyor. Kral’ın haznedarı olan
Efendi Cornelius’un kendinden çok değer verdiği hazinesinin çalınması
"Vanya Dayı", Çehov'un öyle bir eseri ki, basit bir aile dramı gibi görünse de, içine daldıkça insanı derinden etkileyen bir başyapıta dönüşüyor. Çehov, bu oyunda insan ruhunun en karmaşık köşelerini ustalıkla kurcalıyor ve aşk, pişmanlık, hayal kırıklığı ve umutsuzluk gibi evrensel temalara değiniyor.
Oyunun merkezinde Vanya
"Benim fikrimce aşk diye ayrı, mücerret bir mefhum yoktu. İnsanlar arasında çeşit çeşit kendini gösteren bütün sevgiler, sempatiler bir nevi aşktı. Yalnız yerine göre isim ve şekil değiştiriyorlardı. Kadınla erkek arasındaki sevgiye hakiki ismini vermemek bir nevi kendimizi aldatmaktan başka bir şey değildi."
Hazret-i Mevlânâ buyurur:
"Fânîlerin aşkı bâkî değildir. Mevtâlar tekrar bize dönmezler. Dâimâ yaşayanların aşkı ise, her dakîka goncadan daha taze ve daha latîftir. Sen bunu bil de fânî aşklara kanıp sarhoş olup erime! Bütün peygamberlerin, velilerin kudret seâdet buldukları o gerçek aşkı seç! Çünkü bâkî olanın aşkı
seni gerçek mâşuka âşık eyler. Gerçek aşkın yerini işgal eden her fânî aşk, kalbin muhabbetullâha yükselmesinde bir nevî merhale olmadıkça merdûddur. Zîrâ kalbi Leyla'ya takılıp kalan, Mevlâʼya ulaşamaz ve sükûn bulamaz."
Bugün e düşen kitap:
EFELYA
// Mehmet Binboğa
Mühür Yayınları, İstanbul, Eylül 2020
**
" bir ilkokul bahçesidir gözlerin
çocuklar teneffüste..."
Şiirleri ve mizahi öyküleriyle tanıdığımız Mehmet Binboğa' nın ilk romanı Efelya, adından da anlaşılacağı üzere, modern zamanların gizemli ve düşsel bir aşk öyküsünü konu alıyor. Bir nevi çağdaş Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı' sını buluyorsunuz satırlar arasında.
Gittikçe yalnızlaşan günümüz insanının, imkansız bir aşka sığınmasını destansı bir dille anlatmış Mehmet Binboğa. Yalın ve şiirsel dili, okuru sıkmayacak kadar uzun cümleler ve zaman zaman şiirlerle, zaman zaman ince bir mizahla bezediği sayfaları romanı daha da okunası kılıyor.
Eskişehir ve İtalya betimlemeleriyle bir şehri ve bir ülkeyi okuruna ilk kez ya da yeniden gezdirerek, hem zamana hem de mekana rehberlik ediyor Mehmet Binboğa. Belli ki yayımlanmak üzere olan bu dizinin ikinci kitabı; "Şiirkentin Nar Çiçeği" ni de aynı ilgi ve heyecanla okuyacağım.
Kitaptan notlar:
"... Bana bak Ferhat, kafamı kızdırma; kalkar giderim! Yahu ben o kahvaltıları on yıldır hazırlamaktan bıktığım için sana aşık oldum; belki bu hayatta başka bir yaşam, başka bir ruh var sandım. Ne bileyim başka bir iklim mümkündür diye şiirlerinin peşinden sana kadar geldim. Bizim geleceğimiz yok anla artık ve "an" ı yaşa! Yok öyle kahvaltı sofraları, eşli dostlu misafirler, sanat edebiyat sohbetleri.. Unut sen bunları, öyle hayaller de kurma lütfen.. "
Aşk, sonu olan varlıklar dünyasından sonsuzluğa intikaldir. Sevenin kendi varlığını bırakıp bir nevi mahiyet değiştirme ile sevilenin varlığına bürünmesi, bütün irade kuvvetleriyle ona teslim olmasıdır.
Bunlar gibi, günün her saatinde tek cümlesini, sert bir ceviz gibi tepemde kıran papağanın daha evvel yaşadığına katiyetle
emin olduğum insan hayatı ile, evin her köşesinde birkacina
birden tesadüf edilen büyük çay kutularınin üzerindeki Japon ve ya Çin işi resimleri, bulutlarla yarı örtülü, derinliklerinde
hayali leylekler ve zümrütüankalar dolaşan bir gök altında, uzak
ve tepeleri güneşle yaldızlı dağların çerçevelediği bir manzarada gezinen, yahut mucizeli berraklığı iki üç ince çizgiye
emanet edilmiş bir su başında düşünen, musıki fasli yapan,
zarif çizgili, uzun etekli, kenarı yildız zırhlı lâcivert veya nar çiçeği renginde ipek mantolarını giymiş, çekik gözlü, ay isığı
tenli genç kadınlar veya kIzlar, murakabelerinden hikmetten
ziyade aksilik taşan asık yüzlů, seyrek sakallı hâkimler, ellerin-
deki çay fincanlarından halka halka yükselen dumana bir aşk
hatırası gibi eğilmiş narin endamlı delikanlılar, uzun firkete,
zarif şemsiye, ayaklara dolaşan etek, ince kayık biçimli pabuç.
her nevi saz; ve hepsinin birden insana verdiği acayip, büyulü
bir uzak memleket daüssılasI... Velhasil çocuk yaşımı dolduran hayal hakikat bin türlü şey ancak ondan sonra hatırıma gelirdi.
Öncelikle bu incelemem SPOİLER içeriyor!! Çünkü diğerler incelemelerimin aksine kitabı tavsiye etmemle fln alakalı değil kitabı okuyup bir nevi ihanete uğramış ve bu ihanetle kalbi kırılmış olanlarla dertleşme. Ah be
Victoria Aveyard
Öncelikle kitaba bayıldım çok heyecanlı ve sürükleyiciydi. Anlatımı da muazzamdı. Ve alıntılar kalbimi yaraladı. "Herkes herkese ihanet edebilir." İşte kitabın başından beri alevin gölgesine kendimi kaptırmıştım ama maalesef ki kendisi düşünceli, nazik düşündüğüm gibi birisi değildi sadece çok iyi bir oyuncuydu.Kitabı okurken fotoğrafını çektiğim Mare ve Maven anlarına yazdığım "Aşk mısın maven" yazısını görünce bir hüzünleniyorum hala. Oscar'a layık ama hakkını yemeyelim kskbejekndvd.
Ama Maven'a da çok üzülmüştüm çünkü annesi tarafından yapılmış bir makineydi o. Hisleri elinden alınmış masum bir çocuktu sadece ve bu da beni çok üzen bir gerçek oldu kitabı okurken. Umarım gerçek hayatta Maven gibi oyuncularla tanışmazsınız ve gününüz harika geçer!!
Kızıl KraliçeVictoria Aveyard · Pegasus Yayınları · 20152,736 okunma
Öncelikle kitap herkese hitap edecek bir içeriğe sahip değil. Hikâye 1980'li yılların İtalya'sında geçiyor. Bir profesör her yaz evinde doktora öğrencilerini ağırlamaktadır. Kitapta okuduğumuz o yaz da Oliver adında bir doktora öğrencisi çalışmalarını tamamlayabilmek adına profesörün evine misafir olarak gelir. Ancak bir müddet sonra Oliver ve profesörün oğlu Elio arasında bir ilişki başlar. Elio cinselliği yeni keşfetmeye başlamıştır ve her iki cinse de ilgi ile merak beslemektedir. Beni rahatsız eden noktalardan birisi Elio'nun henüz reşit olmayan bir genç olması ve aralarındaki yaş farkına da baktığımızda Oliver'ın onu bir nevi istismar ettiğini düşünmemdi. Oliver aynı zamanda çapkın da birisi ve Elio ile bir şeyler yaşamaya başlayana kadar çevredeki diğer kızlarla da maceralar geçiriyor. Kimisi aralarında çok derin ve göz dolduran bir aşk olduğunu düşünmüş ancak eğer öyle olsa bu şekilde geçen bir yazdan sonra kitabın sonunda Oliver'ın başka bir kadınla evlilik haberi alınmazdı diye düşünüyorum. Kısacası güven vermeyen bir reşit ve benliğini tanımaya çalışan bir gencin uçlarda yaşadığı bir ilişkiyi okumuş bulunuyoruz. Ne yazık ki kitabını okumak da filmini izlemek de bana keyif vermeyen eserlerden biri oldu.