İnsanlar isterlerse her şeyi, ama hemen her şeyi bir tür silaha dönüştürebilirlerdi çünkü. En çok da sevgiyi elbette,
Aşk… bu kelime, rûhumun hiçbir lezzetle bulanmamış pak, nezih derinliklerine dalıyor, orada kendimin de varlığını hissedemediğim mânevî arzuları tenvir ediyordu. Gönlümde en derin bir nokta boştu. Onu ve şâşaa-yı dârat, ne de bütün ecrâmiyle semâvat doldurabiliyordu. O nokta, mevcûdiyetimin en ince zerrâtına kadar sükûnet ve haz getirecek bir varlık, bir aşk bekliyordu. Bütün hislerimi, düşüncelerimi ancak bu aşkın fırçası telvin edecekti. Ey Hâlik-ı kâinat! Nerede o aşk?
Reklam
Ben herşeyin küçük gerçeklerde saklı olduğuna inanan insanlardanım.Bir çocuk küçüktür ama büyük bir insan onda gizlidir.Beyin dardır ama düşünceyi içine alır;göz nokta kadardır ama engin uzaklıklara erişir.
Kendilik'imiz yani "orta nokta"mız, iki dünya ve onların güçleri arasındaki, sadece hayal meyal bildiğimiz, ama çok güçlü bir şekilde hissettiğimiz gerilimin merkezidir. Bize hem çok yabancı hem de çok yakındır. Bütünüyle ta kendimizdir ama bilinmezdir. Gizemli bir yapının gerçek merkezidir. Kendilik, belirgin biyolojik amaçlarının yanında, ruhun manevi yaşamında ve dinin ruhsal başarılarında kendini gerçekleştirme eğilimindedir. Bu yüzden Kendilik, çok gizli bir sır, gizemli bir kaynak ya da tanrısal bir yansıma olarak görülebilir. Kendilik, sadece toplumsal çevreye değil, Tanrı'ya, evrene ve ruhun yaşamına kişisel bir intibak vasıtasıdır.
Kendilik, iki psişik sistemin yani bilinçIilik ve bilinçsizliğin her ikisine de uygun düşen bir orta nokta aracılığıyla birleşmesine yol açan arketipsel imgedir. Kendilik, bilinçli egonun çok üstünde olan bir keyfiyettir. Sadece bilinci değil, bilinçdışı psişeyi de içine alır. Bu yüzden aynı zamanda "olduğumuz kişilik" diye tarif edilebilir.
Size insan ilişkileriyle ilgili nükleer başlıklı bir taktik vereyim. Hayatta insanların peşinden koşmayın, peşinden koştukları şeyin peşinde koşun! Siz onların istediklerine sahip olduğunuzda onlar sizi bulacaktır! Nokta!
Sayfa 101
Reklam
! ve ?
bazı yerlere hiç dönülmez bazı çağlara eskitir insanı hep aynı adımı yürümek oysa ne kadar biçimli bir evin şehveti koltukların hafızası masaların ayıp yeri adam ünlem kadın soru işareti herkesin bir dağı var herkesin bir tunç devri akşama kadar hitit sabaha kadar truva uykular leopara benziyor rüyalar benek yeni olanaklar: kiremitleri öpen
Sayfa 9 - Yakın KitabeviKitabı okudu
aşîret dini âilenin esaslarını tesis etmiş ve kadın cinsine büyük bir mevki ve nüfuz temin eylemiş­ti. Aşîret dininin büsbütün zâil olması, âile tesanüdünün zayıflamasını ve kadın hukukunun tenakusunu mucip olabilirdi. Bu suretle il dini teşekkül ederken, aşîret dini onun sistemine bir unsur halinde munzam kalması, kadın hukuku nokta-i nazarından çok faydalı olmuştur.
Nokta
“ Kadınların olmadığı bir yere gitmelisin. Kadınların olduğu yerde işlerin ters gider. Kadınların olmadığı yeri iyidir. “
Sayfa 102 - İthaki YayıncılıkKitabı okudu
Freud, "büyük" Fechner'den, insanın "sefaleti"nin yanı sıra, nefs enerjisi, haz/acı, devamlılık ve tekrarlama kuramlannı dev­ raldı. Ona göre nefsle ilgili her süreçte hem eros hem de tanatos vardı. Eros (sevgi dürtüsü) daha büyük birimler oluşturmak is­ terken, tanatos (ölüm ve yok etme dürtüsü) tam tersini amaçlı­ yordu. Burada önemle üzerinde durulması gereken nokta, bu dü­ şünürlere göre tanatos'un eros'a göre daha temel bir ilke olduğuy­ du. Böylece ölüm, yok olma ve yok etme dürtüsü; "finis-son" ol­ manın ötesinde "telos", yani "nihai hedef' haline dönüşüyordu!
Reklam
Ya­şa­mı bü­yüt­mek, ken­dim­ce ge­liş­tir­mek, de­rin­leş­tir­mek, ge­niş­let­mek, rüz­gar­lar­la es­tir­mek, yağ­mur­lar­la yağ­dır­ma­lı­yım, ta ki ken­di­mi can­lı ya da can­sız, doğ­muş ya da doğ­ma­mış tek bir nok­ta ola­rak gö­re­ne dek. Ve ken­di üze­rim­de kur­du­ğum bu ege­men­lik­le ölü­mü de bü­yüt­mem ge­rek. Ya­şa­mım, ölü­müm her ya­şam, her aşk ve her ölüm ol­ma­lı.
Nokta atışı..
Ne yapalım? Devir cahil ve zalim devri! Oysa ne kadar güzel bir memleket burası. Fakat içindeki hayat, köle hayatı!”
memede olan olmuştu. gözüne uyku girmiyordu. düşüncelere kaptırmıştı kendini. düşünceler kafasına akın ediyordu. düşünüyordu artık. dünya kafasında büyümüştü. dünyanın genişliğini düşünüyordu. değirmenoluk köyü bir nokta gibi kalmıştı gözünde. o kocaman abdi ağa, karınca gibi kalmıştı gözünde. belki de ilk olarak doğru dürüst düşünüyordu. aşk ile şevk ile düşünüyordu. kim duyuyordu artık. kendi gözünde kendisi büyümüştü. kendini de insan saymaya başladı. yatakta bir taraftan bir tarafa dönerken söylendi. "abdi ağa da insan, biz de..."
Kurt Vonnegut bu konuda da tabii ki nokta atışı bir şey söylüyor. İlişkilerde ayarlanması gereken doğru mesafeyi şöyle özetliyor: “Lütfen daha az sevgi ve biraz daha fazla saygı.” Sevginin ne olduğu herkes için bu kadar farklıyken, saygıdan daha tutunulur bir dal olduğunu hiç sanmıyorum, herkesi ömür boyu saygıya davet ediyorum Osman.
.. yürümekte olduğum bu yol ne aydınlığa kavuşuyor ne de karanlığa gömülüyor. her daim yarı karanlık yarı aydınlık vaziyette, çözümsüz kaygılarımın ortasında bir yerde duruyor. yaşama amacım yoksa da nokta koyamıyorum.
Resim