Eskişehir Hapishanesinin Son Meyvesi OTUZBİRİNCİ LEM'ANIN İKİNCİ ŞUÂI بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ Onaltı sene evvel, Eskişehir Hapishanesinde, arkadaşlarımın tahliyeleriyle yalnız kaldığım bir vakitte şu Şuâ, gayet acele, pek noksan kalemimle, sıkıntılı, rahatsızlık bir zamanda te'lif edildiğinden bir derece intizamsız olmakla beraber, bugünlerde tashih ederken iman ve tevhid noktasında pek çok kıymetdar ve kuvvetli ve ehemmiyetli gördüm. Said Nursî ["Allahü Ehad" ism-i a'zamına dair yedinci nükte-i a'zam ve altı ism-i a'zamın altı nüktesinin yedincisi] İhtar Bu risale benim nazarımda çok mühimdir. Çünki, içinde çok mühim ve ince olan esrar-ı imaniye inkişaf ediyor. Bu risaleyi anlayarak okuyan adam imanını kurtarır inşâallah. Maatteessüf ben burada kimse ile görüşemediğimden, kendime tebyiz edip yazdıramadım. Bu risalenin kıymetini anlamak istersen, başta bulunan İkinci ve Üçüncü Meyve'yi ve âhirdeki hâtimeyi ve hâtimeden iki sahife evvelki mes'eleyi evvelce dikkatle okuduktan sonra tamamını teenni ile mütalaa eyle!.. * * * Şualar - 5
Envar NeşriyatKitabı okudu
İtidal...
Rüzgar,saba yeli yahut meltem iken güzeldir de,haddini aşıp şiddetlenince fırtınaya,boraya,kasırgaya durur. Dalgalar belli bir ahenkle sahile vururken hoşa gider de,şiddetini arttırınca çevresini yıkmaya başlar. Sevgi belli ölçü de erdemdir de,haddi aşınca adı aşk olur,cinnete varır. Yerinde bir öfke edep içindir de,haddi aşınca insanı katil eder. Şakanın normali nükte ve mizahtır ama aşırısı maskaralık olur.
Reklam
Bu konuyla ilgili dervişâne bir nükte de şudur: İki der viş varmış; bir araya gelir, sohbet eder, halleşirlermiş. Fakat "mine'l-kalbi ile'l-kalbi sebila" hükmü uyarınca, her ne varsa kalpleri arasında gider gelir, fazla söze hacet olmazmış. Ara- larındaki konuşma şöyle cereyan edermiş: Bir an gelir, birisi diğerine "Ya..." dermiş; bir on beş yirmi dakika geçer, diğeri buna cevap verirmiş: "Ya..." Yani arada bir, birer defa "ya" diyorlar sadece. Sohbet böyle devam ediyor. Bir gün onlar- dan birinin misafiri gelmiş, sohbete dâhil olmuş. Sıra kendi- sine gelince şöyle demiş: "Ya! Ya!" İki defa. Diğer derviş, arkadaşını bir kenara çekip "Bu arkadaşı bir daha getirmeyin. Geveze..." demiş. İki defa "ya” denmesi gevezelik sayılıyor.
Yetenekli bir dümenci, iyi bir arkadaş, yorulmak bilmeyen bir çenebaz ve nükte ve mizahın her ikisine de sahip birisiydi. Hiç kimseyi iplemeyen bir bağımsızlığı vardı ve herkesin hoşuna gidercesine kayıtsız her yaşın, resmiyetin ve hatta en soylu gönencin önünde rahat birisiydi. Hep işi vardı, hiç bir zaman bir kuruş bile biriktirmezdi, herkesten borç alabilecek kadar inandırıcıydı, ırmaktaki bütün dümencilere ve kaptanların çoğuna borçluydu.
İsterim ki bir akşamüstü, kızıl bir sema Altında can vereyim bir nükte savurarak, Haklı bir dava için vurularak, vurarak.
Nükte [Bir Ressam ve Çocukları), Bir ressama, ölü şeyleri o kadar güzel resmetmesine rağmen, çocuklarının niçin bu kadar çirkin olduğunu sormuşlar. Bunun üzerine ressam, resimleri gündüz, çocukları ise gece yaptığını söylemiş.
Sayfa 95 - Epona yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Dinle, küçük adam: İnsan varlığının sefaleti, senin darkafalı cürümlerinin her birinde tek tek aydınlanır. Darkafalılıklarının her biri, yazgının iyiye gitmesi umudunu hep bir yol daha batırır. Bu acıklı bir durum, küçük adam, derinden, yürek paralayan acıklı bir durum. Bu acıyı duyumsamamak için, ufak, enayi fıkralar anlatıyorsun, bunu da "halk mizahı" diyorsun. Hakkındaki fıkrayı dinliyor, sonra kendin de gülüyorsun. Kendi kendinle nükte dolu alay edebildiğin için, gülmüyorsun. Küçük adama gülüyorsun, oysa, kendi kendine güldüğünün, senin üzerine gülündüğünün, ayırdında değilsin. Milyonlarca küçük insan da, kendilerine gülündüğünü bilmiyor. Niçin gülünüyor senin üzerine, küçük adam, böylesine içten, böyle açıktan, böyle başkalarının eksiğine sevinen ve bütün bu yüzyıllar boyunca? Hiç dikkatini çekti mi, filmlerde "halkın" nasıl gülünç olarak canlandırıldığını?
BEŞİNCİ NÜKTE: Dua, ubudiyetin ruhudur ve hâlis bir imanın neticesidir. Çünki dua eden adam, duası ile gösteriyor ki: Bütün kâinata hükmeden birisi var ki; en küçük işlerime ıttıla'ı var ve bilir, en uzak maksadlarımı yapabilir, benim her halimi görür, sesimi işitir. Öyle ise; bütün mevcudatın bütün seslerini işitiyor ki, benim sesimi de işitiyor. Bütün o şeyleri o yapıyor ki, en küçük işlerimi de ondan bekliyorum, ondan istiyorum. İşte duanın verdiği hâlis tevhidin genişliğine ve gösterdiği nur-u imanın halâvet ve safîliğine bak, قُلْ مَا يَعْبَؤُ۬ا بِكُمْ رَبّ۪ى لَوْلَا دُعَٓاؤُ۬كُمْ sırrını anla ve وَ قَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓى اَسْتَجِبْ لَكُمْ fermanını dinle. اَگَرْ نَه خَواه۪ى دَادْ ، نَه دَاد۪ى خَواهْ denildiği gibi: Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi. سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ مِنَ الْاَزَلِ اِلَى الْاَبَدِ عَدَدَ مَا فِى عِلْمِ اللّٰهِ وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ وَ سَلِّمْ سَلِّمْنَا وَ سَلِّمْ د۪ينَنَا اٰم۪ينَ. وَ الْحَمْدُ لِلّٰهِ Mektubat - 302
Kuzinede metropol salkım düdük Kavunu severim tercihim hırtlak Gönlüme geçirdim bir tahta küsük Bir düğüm yatağı dayansın gırtlak ###### Takvimde ay ve küllükte sigara Hammal banka müdüründen avara Yetmedi aklımı açtım imara
Allah sabredenlerle beraberdir...
"Hastalıklar ve musibetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla, o hizmete ve o ubudiyete çok muvafık oluyor ve kuvvet veriyor. Ve herbir saati bir gün ibadet hükmüne getirdiğinden, şekvâ değil, şükretmek gerektir." (Lem'alar, İkinci Lem'a, İkinci Nükte)
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.