"Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün" Yalnızca bir dakika durup düşünün. Yukarıdaki tümceyi kim söylemiş olabilir? Apo mu? Aklınıza hemen Apo geldiyse, aslında bir bakıma başarılı oldular demektir. Görünen düşmana karşı Türk’ün savaşması zor olmaz. Ama saf Türk halkının görünmeyen sinsi düşmana karşı
Rahmetli Mehmet Şevket Eygi'nin Millî Eğitim Bakanına yazdığı açık mektubu: "Sayın Millî Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk beyefendinin dikkatlerine, *Yük beygirine bol miktarda arpa, fındık, fıstık yedirseniz yine de yarış atı olamaz. * Kalitesiz, vasıfsız bir elemanın maaşını iki, üç misline çıkartsanız, ondan iki üç misli hizmet ve randıman
Reklam
Sanat Felsefesi - Ders Notları
Dışavurumculuk; eserin, tüm kişisel öyküler dışında bir duyguyu dışa vurduğunu savunur. Nitekim Chopin’in 2 numaralı piyano sonatı bir cenaze marşıdır. Kişisel tarihinizden sıyrılıp dinlediğinizde eser, onu böyle dinleyen herkeste aynı duyguları uyandırır. Ve bu duygu sanatçının deneyimleyip bize aktardığı duygudur. Bu anlamda bir iletişim kurulmaktadır.
İsmail Kılıçarslan
Nihayet, İkinci Dünya Savaşı’ndan bile uzun sürdüğünü düşündüğü ders bitti. Sahne bizimkinindi. Amfinin kapısının birkaç metre uzağında yakaladı kızı. “Pardon” dedi. Bu “pardon”u size biraz anlatmam lazım. Belki de bizimki hayatında ilk defa “pardon” diyordu çünkü. Bu hitabı diline yerleştirebilmek ve doğru tonda “pardon” diyebilmek için de epey idman yapmıştı. Zira “pardon”u doğru tonlayamazsa kız yürüyüp gidecekmiş, “daha pardon demeyi bile bilmeyen” bizimkiyle rabıtayı daha kurmadan bitirecekmiş gibi hissetmişti. Kız döndü. “Ne var, niye durdurdun beni?” isimli üç numaralı standart bakışını takındı. Bizimki “İsminiz Nur, değil mi?” diyerek girdi söze, “Sizinle bir şey konuşmak istiyorum da… Bahçeye, sakin bir yere gidebilir miyiz?” dedi. Bu noktada bizimkinin kalbi durmamışsa bile, durmasına bir saniye kalmıştı. Kız “Ne münasebet?” derse oracığa yığılıp kalacaktı. “Olur” dedi kız. Hiç konuşmadan merdivenleri inip bahçenin uzak bir köşesinde durdular. Bizimki, nefesini ve sesinin dengesini ayarlamaya çalışarak “Güzelliğin baharı kıskandırıyor” dedi tane tane. Kız, bir an anlamamış gibi bakıp ardından iki kelimelik bir soru sordu: “Bahar kim?” Bizimki, Üsküdar’da her zaman gittiğimiz çay ocağında bana bu hikâyeyi böylece anlatıp “Anama telefon açtım” dedi, “Okulu bitirince evleneceğim kızı sen bul dedim. İyi demiş miyim?”
Vicdan, Merhamet, İnsanlık ve EMPATİ!
Sizlere bir olayı anlatayım. Ben yurtta kalıyorum ve bugün hastane randevum var. Saat altıda kalkmak zorundayım çünkü trene yetişeceğim. Bizim kızlar normal yataklarında takılıyorlar biri kitap okuyor diğeri öyle normal takılıyor. Saat iyici geç oldu bu arada 23:00'ı geçiyor. Sonra iki numaralı arkadaş aldı eline ders notunu başladı çalışmaya.
66 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.