Coşkulu ama bir o kadar da boş bir hayat yaşıyoruz.
deva ancak tepinmeyi bıraktığında sana doğru yaklaşıyor olmalı ya da seni bir şekilde kendine çekiyor. sakinlik, ağırlık seni yol üstünde tutuyor, bir de uğraştıkça, çabaladıkça, yeniden yeniden tekrarladıkça boşalıyor bazı şeylerin içi. bırakmalı. kırk kez üst üste, "kalem kalem kalem" deyince sözcük manadan sıyrılıp bomboş bir şeye dönüşür ya, ne dediğini, ne olduğunu anlamakta güçlük çekersin; uzaklaşır, yabancılaşırsın bir anda. oysa o kadar sık tekrar etmeden önce kalemin kalem olduğundan emindin. onun gibi.
Reklam
Yıl 1944. Nisan, Mayıs ayları. Nusaybinli bir köylü yularından tuttuğu eşeğiyle birlikte şeh­rin tek caddesi olan ana caddeden geçerken —keyfin­den mi, can sıkıntısından mı bilinmez— ıslık çaldığı için jandarmalar tarafından yakalanır. Jandarmalara göre köylü ıslığı Kürtçe çalmıştır. Nihayet yanılmadık­ları da ortaya çıkar zira bizimki tek kelime dahi Türk­çe bilmiyor ve derdini Kürtçe anlatmaya koyuluyor. Ta­bii cezanın da miktarı böylece artıyor. Adam o kadar çok itiraz eder ki, üzerindeki para derdini anlatmasına yetmez ve elindeki eşeğini Kürtçe kelime ücreti olarak —zorunlu olarak— ödeyip köyüne geri gider...
S: Başka bir zihin mi - onu nerede aramalı?
M: Sınırlandıran, bölen, ayıran, karşı koyan zihnin ötesine geçerek. Bildiğimiz şekliyle zihinsel süreci sona erdirerek.O sona erdiğinde, bu zihin doğmuş olur.
Doğuştan kör olan bir çocuk, biri ona söyleyene dek kör olduğunu bilmez. O zaman bile, körlüğün ne olduğunu, ancak akademik tanımıyla kavrayacaktır. Ne kaçırdıklarını, sadece bir zamanlar görüp sonradan kör olanlar bilirler.
Sayfa 179 - Altın Kitaplar YayıneviKitabı okuyor
Dünya, üzerinde sürülen bir hayat ya da bu sürülmüş ola­nın izinden gitme serencamıydı. Gidilen yol ve sürülmüş yer ne kadar belli ise talibi o kadar çok, ama gerçek talibi ve tozutulup bozulmuş izi bulup yeni iz meydana getirebi­lecek olan da o kadar azdı.
Sayfa 48
Reklam
Bir şey yapmak isteyenler -fırsat doğduğunu gördüklerinde- onu elde edebilmek için öncesinde tüm gayretleriyle kendilerini buna hazırlamalıdır. Hazırlığını başkaları bilmeden ve özenle yapan insan, o fırsat eline geçip de keşfedilmedikçe ihmalkârlıkla suçlanamaz; sonrasında başaramazsa, kendini yeterince iyi hazırlamadığı ya da bazı konuları yeterince iyi düşünmediği anlaşılır.
♤Evet. Onun içindir tasavvuf ehlinin halvete çekilmesi ve onun içindir sükûtu sözden yüce tutması. Özgürleşmek, insanın kendi özünün derinlerinde kulaç atmasıysa eğer önce kelimelerin yükünden kurtulunmalıdır. Kelimeler yüktür. O hiç bir şeyi anlatmaya gücü yetmeyen kelimeler.
Yeni Düzen Ekonomik Özgüven
Para, o zamana kadar görülmemiş bir bolluk, taze bir kan gibi memlekette dolaşmaya başladı. En önemlisi de genel bir biçimde, hiç çekinmeden, açıkça dolaşmasıydı. Heyecan yaratmaktan geri kalmayan bu altın, gümüş ve kağıt para akımının ateşinde herkes cebini ısıtabiliyor, hiç olmazsa gözlerini doyurabiliyordu. Çünkü bu, en fakir insanda bile sefaletin geçici olduğu hayalini doğuruyor ve bu hayal ona bu sefalete katlanma gücü veriyordu.
Sayfa 188 - İletişim Yayınları
Uykuda ya da uyanık; senin kadar güzel birini bir tek o zaman gördüm.
Sayfa 69
Reklam
Zeki insanların lanetidir dalgınlık.
Newton'un dehasına sıklıkla eşlik eden dalgınlığıyla ün kazanması çok uzun sürmedi. Bir keresinde öylesine düşüncelere dalmıştı ki , atını dizginden tutup eve doğru götürürken , hayvan dizgininden sıyrılmış ve o bunu fark edememişti . Eve elinde dizginle dönmüştü ama at ortalıkta yoktu .
Kalbiyle canı arasında kalan insan, güney rüzgarlarıyla kuzey rüzgarları arasında bir o yana bir bu yana savrulan kırılgan bir daldır…
“ Yazar Aydın Aydemir'in, Aydin'in Didim ilçesindeki evinde başına dayadığı av tüfeğini ateşleyerek canina kıydığı iddia edildi…” Araştırmacı yazar Aydın Aydemir; 20 Mart 1932, Ankara/ Beypazarı'na bağlı Uruş bucağı doğumlu. Ilkokul oğrenimini Uruş'ta, ortaöğrenimini Ankara Hasanoğlan Atatürk Ogretmen Okulu'nda tamamladı. Istanbul Capa Egitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü (1958) mezunu… Aydın Aydemir'e 1971'de iki kez bakanlik emriyle işten el çektirildi. Daniştay'ca aklandı. 12 Mart darbesin de, 'Kalaba Örgütü Lideri' suçlamasıyla içeri alındı. Adresi belirsiz ve yeraltında konuşlandırılmış bir işkence evinde sorgulandı. Kalaba Örgütü'ne mensup olduğu varsayilan diger 21 kisiyle birlikte, mahkeme kararıyla aklandı. 1980'in 12 Evlül'ünde iki kizı ile birlikte Gayrettepe Emniyet Müdürlügünün hücrelerinde tutuldu. Kizlarina yapılan iskence esnasında, çocuklarının çığlıkları kendisine dinlettirilen, ancak faşizme bile onurlu bir direnme dersi veren bu devrimci insan 1982 yılına dek öğretmen kalmayı sürdürdü ve o yıl emekliye ayrildı. Kisa bir süre sonra da Didim'e yerleşti… Adi anıldıkça önünde saygıyla eğilmemiz gereken bu aydınlık insana, bu düşün ve emek sevdalisi hocamıza güle güle derken, onunla aynı saflarda yer almaktan o nur duyuyorum. Toprağı bol olsun. Çiçekleri ve karıncaları da yanında...
Sessiz Sedasız Giden Devrimci Usta: Aydın AYDEMİR
Neşe bulaşıcıdır falan diyorlar. Yalan. Neşe kolonya gibi bir şey. Dökünüyorsun, o an ferahlıyorsun. Sonra uçup gidiyor burnundan, elinden, üzerinden. Kasvet öyle değil ama, zamk gibi, bulaşıyor ve dokunan herkese yapışıyor.
Sayfa 123
Konuşuyorum. Konuşturuluyorum. Bütün konuşmalarımı bilen bir Rabbe sahibim. Sahibim olan Rabbim beni muhatap almış, bana tenezzül etmiş, benimle Kitabı vasıtasıyla konuşuyor. Benimle teması koparmak istemiyor, her gün beş vakit huzuruna çağırıyor da ben bir vakit bile, hâşâ tenezzül edip yanına gitmiyorum. Zillet niçin var Feride? Anlıyorum ki O'ndan uzak kaldığım her an zillet içindeyim.
Sayfa 223 - Karavan kitapKitabı okuyor