Efsanelerden yola çıkarak yıllar içinde değişen İstanbul, iş hayatı, siyasi görüşler aile kavramları üzerine toplumuzla ilgili eleştirilere sıkça yer verilen bir roman yazmış yine yazar. Yine diyorum cünkü gecen yıl okuduğum 'kafamda bir tuhaflık' la benzerlikler vardı. Son 2 romanında değişen şartlarla birlikte artık unutulmaya yüz tutulmuş meslekler ele alınmış. bu da son 30 yılda ülkemizin nasıl bir gelişme gösterdiğinin kanıtı(daha da iyi olabiliriz tabi) Zaten bir yazarı yaşadığı toplumdan ayrı düşünemeyiz illaki yaşadığı yerde gördüklerinden etkilenerek yazacaktır. ama tabi ki sadece gördüklerini yazacak diye bir şey söz konusu değil. yazar hayal gücünü işin içine katarak biz okuyucuları o kitapta anlatılanları "acaba gerçekten de böyle mi?" diye düşünmeye sevk edecek. Bu arada Orhan Pamuk İstanbul'da yaşıyor mu bilmiyorum. Eğer yaşamadan sadece duyup okuduklarıyla yazıyorsa çok iyi. Yazarın Avrupa'daki müzelerden haberdar olduğu, çok gazete okuduğu, entelektüel bir bilgi birikimine sahip olduğu ise bu kitapta bir kez daha karşımıza çıkıyor. masumiyet müzesinde olduğu gibi yazılanların gerçekten yaşanmış mı, böyle kişiler var mıydı sorularını sormamıza yol açıyor, sonunda anlattıkları. kitabı genel olarak sevdim. 3 kısımdan oluşuyor. kabaca bu kısımlara giriş, gelişme sonuç diyebiliriz. son bölümü kırmızı saçlı Kadın'ın ağzından anlatması ise güzeldi.