50 syf.
·
Not rated
·
Read in 5 days
Yazanın Hikayesini bilirsen, yazılanların tesiri artıyor...
Değerli Dostlarım, Kafkaokur dergisi gerçekten içinde edebiyat adına olması gereken herşeyi bulunduran bir dergi bu nedenle keyifle okuyorum. Özellikle yoğun günlerimde zihinsel rahatlamamı sağlıyor. Özellikle dergilerin böyle bir artı durumu var kitaplara göre.. Nasıl derseniz.. Kitaplar bütüncüldür.. Kopukluk olmasın diye bütüne hakim olmak adına derinlerine dalarak ve dikkati dağıtmadan okumanız lazımdır. Bir kere koparsa toplamak zorlaşıyor.Bazı kitaplarda da sadece bitirmek için yarım bırakmamak için okunan kitap haline gelebiliyor. Ama dergi öyle değil özellikle içerisinde edebiyat adına herşey bulunan KAFKAOKUR dergisi olunca, parça parça keyif alarak arada atlama yaparak farklı sayfaları farklı zaman diliminde okuma imkanı sunuyor. Bu okuyucu adına gerçekten çok pozitif bir şeydir. Neyse incelemeyi uzatmadan, öze geçeyim.. 2024'ün ilk sayısında kapak resminde olduğu gibi Ahmet Hamdi Tanpınar'ı tanıyoruz. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın hayat hikayesi, yazdığı kitapları ve sahip olduğunu düşünce yapısını okudukça, yazarın okumuş olduğumuz eserlerinin hikayelerinide öğrenmiş oluyoruz. Özellikle bir kitabın yazılma hikayesini bilmek o kitaba ayrı bir ruh ayrı beden katarak farklı bir anlam ve değer oluşturuyor. Keyifle okuyacağınızı umut eder.. İyi Okumalar dilerim..
KafkaOkur - Sayı 84 (Ocak 2024)
KafkaOkur - Sayı 84 (Ocak 2024)KafkaOkur Dergisi · Kafka Okur Dergisi Yayınları · 2024239 okunma
90 syf.
·
Not rated
·
Read in 30 days
Merhabalar Çok merak edipte okumaya cesaret edemediğim yazarlardan biri olan Victor Hugo'nun okuduğum bu kitabıyla birlikte tanışmanın mutluluğunu yaşıyorum. Biletlerin tükenmiş olduğu meşhur Greve açık hava tiyatrosunda sergilenen kimileri heycanı, tutkuyu, mutluluğu hissederken kimileri içinde isyanı, öfkeyi ve en önemlisi bir parça umut telaşını izliyoruz. Evet yanlış duymadınız, izliyoruz yazar öyle bir yazmış ki adeta kitabı okurken sizi içine çekiyor ve olayları izletiyor. Paris'te meşhur bir meydan var; adına Greve Meydanı deniyor. Bu meydanda, idam cezasına çarptırılmış mahkumlar halkın önünde giyotinle idam ediliyordu. Özellikle Fransız İhtilalinden sonra Fransa'daki siyasi istikrarsızlık, belli bir süre devam etti. Bir hafta, on gün ya da bir ay sonra öleceğinizi bilerek yaşamak ne büyük bir bahtsızlık yiyemiyor, içemiyor, uyuyamıyorsunuz tek düşündüğünüz idam edileceğiniz alet o öyle bir alet ki icat eden Dr. Guillotin, aletin ve idam şeklinin kendi soyadiyla anılmasından rahatsız olması sonuncunda soyadını değiştirmesine sebep olan giyotindir. Kitap sadece idamı ele almamış, aynı zamanda verilen kürek cezalarının acımasızlığına değinilmiştir. Yaşanılan iç devinimler muazzam bir şekilde aktarılmıştır. Mahkumun suçunun ne olduğunun bilinmemesi ise, suçun değil idamın varoluşunun tartışılması gerektiğini çok güzel vurgulamıştır.
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Bir İdam Mahkûmunun Son GünüVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023122.1k okunma
Reklam
272 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
Eddi Anter // Sen Varsan Ben Varım
Merhaba Sevgili Kitapseverler Bugün sizlere bazı yerlerde beni çok etkileyen, düşündüren ve altını çizdiğim cümlelerin ise çok fazla olduğu bir kitap ile geldim. İş adamı, psikolog, danışman ve yazar Eddi Anter’in "Sen Varsan Ben Varım" kitabı… Kitap kişisel gelişim türünde yazılmış bir roman. Kitabın konusuna gelecek olursam ; bugüne
Sen Varsan Ben Varım
Sen Varsan Ben VarımEddi Anter · Destek Yayınları · 202367 okunma
280 syf.
·
Not rated
Zeze Gibi Büyüdük
Güneşi Uyandıralım'a başlamadan önce okunması gereken bir kitap var: Şekerportakalı. Şekerportakal'ını 4. sınıfta hocamız içinden sorular sorup sınav yapacak diye almıştık. Ancak ben normalde kitap okumayı sevsem bile bir şey dayatıldığında yapmayan bir çocuktum. O yüzden kitabı sınav zamanı okumadım sınavdan da gayet düşük aldım. Sonra o yaz kitabı bitirdim ve en sevdiğim kitap haline geldi. Benim için çok değerliydi. Şimdi kimin dediğini hatırlayamadığım bir söz geliyor aklıma, benden bir parça taşıyan kitap güzeldir. Belki de Zeze ile ortak noktalarımız hislerimiz vardı bir yandan. 1968'de yazılan bir roman, 2010'da başka bir çocuğun duygularına tercüman oluyor. Ne garip değil mi? Kitapların en sevdiğim yanlarından biri de bu zaten. Hangi zamanda olursak olalım, insanız ve belli duyguları paylaşıyoruz. Üzüntü, sevgi, umut ve bir daha birçok ortak noktamız var. Yoksa 40 sene önce yazılmış bir kitapla empati kuramazdık. Ve evet tam da bu yüzden 10 yaşımda Şekerportakalı kitabıyla aramda farklı bir bağ kurulmuştu. Ama taa bugüne kadar Şekerportakalı'nın devamı nezdinde olan Güneşi Uyandıralım kitabını okumamıştım. Ne demek gerekir bilmiyorum ama ben genelde iyice araştırıp kitap alan biri olmadım. Belli bir bütçe ayarlayıp sahaflarda gezen birisiyim daha çok. Kitabı rafta görür ona gözümü koyarım ve mutlaka alırım. Ve Güneşi Uyandıralım da bu suretle elime geçti. Harika bir kitap 6 yaşındaki Zeze'nin büyüdüğüne ve içindeki güneşi uyandırmaya çalışmasına tanık oluyoruz. Kitabı okurken büyümüş olduğumu fark ettim kendimin de.
Güneşi Uyandıralım
Güneşi UyandıralımJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 201635.2k okunma
208 syf.
·
Not rated
·
Read in 5 days
-Yedek teğmen Peyami Efendi'nin evrakındaki isimleri inceledim. -Ne çıktı? -Ayşe isimli bir hemşire hiçbir kolordu seyyarında çalışmamış, İhsan isminde alay kumandanı yok. Kitabın en vurucu yeri olmasa da anlamı büyük bir paragraf. Zavallı Peyami. Belki de zavallı olan o değildir. Sonuçta hiç bir şekilde kalbi kırılmamış, sadece iki
Ateşten Gömlek
Ateşten GömlekHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 202023.8k okunma
Beşinci Mektup -Ümit Yaşar Oğuzcan
Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız. Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var. Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun? Güneş çoktan doğdu. Uyanmış olmalısın. Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.