Sevdanın Adı Mekke
Ey beyti mamur! Eşin benzerin yok şu koca cihanda. Seni hatırlatan bir ses, bir renk, bir nağme, bir ahenk alır götürür insanı uzaklara. Kutlu bir hayalin aksi dolar geceyi aydınlatan rüyalara.
Sayfa 23
Uzaydaki maddelerin oranını Fraunhofer’in bulduğu “Fraunhofer çizgileri” sayesinde saptamaktayız. Işığın kırılarak renk spektrumunda ayrıştırılması Newton’dan beri bilinir. Fraunhofer, renk spektrumundaki gökkuşağının içinde çok sayıda çizgi gördü; bunların bir kısmı koyu renkli çizgiler, bir kısmıysa açık renkli çizgilerdi. Bunlara neyin sebep olduğunu çözemedi, fakat her elementin çıkardığı çizgilerin farklı olduğunu gördü. Fraunhofer, 1816 yılındaki çalışmalarında bu bulguların önemini kavrayamasa da; ondan sonra 1880 yılında William Huggins bu çizgilerin, elementlerin adeta parmak izi olduğunu keşfetti. Işıkla gelen bu parmak izini inceleyerek ışığın kaynağında ne olduğunu anlayabiliriz. Böylelikle Güneş’in ve yıldızların birbirlerinden farklı yapıda olmadıkları anlaşıldı. Hepsi de temelde hidrojenden ve helyumdan
Reklam
296 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
"Kendine huzurlu evler inşa edebilmiş olan insanlar asla birilerinin evi olmak istemezdi".. Bu cümle bile kitabı anlatmaya yetiyor bence. Yazar ile ilk bu kitapla tanışmış oldum ve kitabın beni bu kadar etkileyeceğini, bu kadar içine alacağını, sorgutalacağını, bir çok duyguyu aynı anda yaşatacağını düşünmemiştim aslında. Çünkü
Uzak Bir Masal
Uzak Bir Masalİrem Uzunhasanoğlu · Doğan Kitap · 202386 okunma
YERÇEKİMLİ KARANFİL Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde Oysaki seninle güzel olmak var Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor. Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel O başkası yok mu bir yanındakine veriyor Derken karanfil elden ele. Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk Birleşiyoruz sessizce.
Sayfa 9 - Adam YayınlarıKitabı okuyor
İnsanın değerinin sadece insan oluşundan geldiği; din, milliyet, cinsiyet, renk, cinsel tercih, siyaset gibi birtakım ön sıfatlarla ayrımcılığa uğratılmadığı bir hümanizm anlayışı olmalıydı.
Sayfa 57
Atilla İlhan ✿⁠ 
Hani o gülümsemen vardır, sanki İstanbul. Gözlerim gözlerini bulur bulmaz içinde bütün şehir atlı karınca gibi döner ha döner ışık renk ve pul.
Sayfa 120Kitabı okudu
Reklam
"kendimi renksiz hissettim, daha doğrusu korkunç bir renk bulamacıydım, tarif edilmesi imkânsız, donuk, yeşilimsi bir griydim."
Vitrinler vardı, vitrinlere konulmuş lüks eşya vardı, renk renk kumaşlar, insanların kendilerini seyretmesi için yapılmış aynalar vardı, bütün konfor vardı. İnsanlar keyifsizdi, ama doğuştan öyleydiler. Niçin dövüşeceklerdi? İstedikleri bir şey yoktu ki, her şeyleri vardı!
Her yalan zamanla gerçeğe dönüşürdü ve her gerçek zamanla bir yalan uğruna hiç olurdu. Bu yaşıma kadar söylediğim ya da söylemek zorunda kaldığım bütün yalanlarım gerçekleşmişti. Gerçeklerim ise yalanlarımın altında ezilmiş, beni hiçliğine feda etmişti. Yalanların ve gerçeklerin zaman geçtikçe birbirlerine dönüşme gibi huyları vardı. Karışırlardı, renklerini verirlerdi, zaman onları tek bir renge dönüştürürdü ve o renk, hangisine inanmamız gerektiğini bizden gizlerdi.
"Bazen bütün gün metroyla gezip onlara bakıyorum, onları dinliyorum. Kim olduklarını, ne istediklerini ve nereye gittiklerini öğrenmek istiyorum sadece Bazen Eglence Parklarına gidip jet arabalarına bindiğim bile oluyor, gece yarısı şehir sınırında yarıştıklarında... sigortalı oldukları surece polisin umurunda olmuyor. Bazen metrolarda gizlice kulak kabartıyorum. Veya gazoz makinelerinin başındayken kulak kabartıyorum ve biliyor musun?" "Neyi?" "İnsanlar hiçbir şeyden bahsetmiyor." "Ah, bir şeylerden bahsediyorlardır mutlaka." "Hayır, hiçbir şeyden bahsetmiyorlar. Genellikle bir suru araba veya giysi markası ya da yuzme havuzu firması sayıp, ne guzel diyorlar! Ama hepsi aynı şeyi söylüyor ve kimse kimseden farklı bir şey söylemiyor. Kafelerde de genellikle espri makineleri çalıştırılıyor ve genellikle aynı espriler yapılıyor veya muzik duvarının ışıkları yakılıyor ve bütün o renkli desenler inip çıkıyor, ama bunlar sadece renk ve tamamen soyut. Müzelerde de... müzeye gittin mi hiç?Tamamen soyut Artık sadece bu var. Amcamın dediğine göre bir zamanlar durum farklıymış. Çok eskiden bazen fotoğraflar bir şeyler söylermiş hatta insanları gösterdikleri bile olurmuş."
Sayfa 51 - İthakiKitabı okuyor
Reklam
Bursa'da Zaman
Bu gün Bursa Yeşil Türbeyi Gezdik , Siz 1k Ailesi ile paylaşmak istedim Yeşil Türbe ile ilgili manzaraları
Kemal Kartal
Kemal Kartal
*** Bursa'da bir eski cami avlusu, Küçük şadırvanda şakırdıyan su; Orhan zamanından kalma bir duvar... Onunla bir yaşta ihtiyar çınar Eliyor dört yana sakin bir günü. Bir rüyadan arta kalmanın hüznü İçinde gülüyor bana
Yalnızca ruhlarımız idrak edebilir zarafeti ve onunla yaşayıp gelişebilir. Kafalarımızı kurcalar; sözcüklerle tarif edemeyiz; o gözlerimizin göremediği, hem bakan kişinin hem de bakılan kişinin derinliklerinden çıkıp bir çiçeğe renk ve ıtır veren hayat gibi mukaddes ruhların en mukaddesinden yayılan ve bedeni nurla kaplayan bir ışıktır o
69
“Kafasının içi, pırıl pırıl bir günün üzerine kapatılmış koyu renk perdeli bir oda gibiydi.”
Varoluşuyla hiç bilmediğim kusursuz bir ton kattı renk paletime.
Sayfa 41 - PDFKitabı okudu
Meftune hayatımın ele avuca sığmaz çocuğu Hangi renklerin karışımısın tualimde Hangi renk skalasında buldum seni bilemiyorum Misketlerinle kurduğun oyunun başrolü oldum İşlerin yürümediği bir tutulmanın kalbinde yaşıyorum İçimde kendimle bile denk gelemiyorum bazen Düzlem ve boyut farketmeksizin kendimi sınırlandıramıyorum Unutmak isteğim kareleri üflüyor Yeni heyecanlara çeltik atıyorum Teyakkuz hali ne zamana kadar sürer bilemiyorum Bir kırılmanın yaşanması an meselesi Kesişen doğrular altüst etmeli var olan düzeni Vakit güzelliklerin gün yüzüne çıkma vakti Haydi ihtimalleri artıralım! 1/10/2023 Pınar PEKĞÖZ
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.