elimizi uzatsak yakalayabileceğimiz zaman parçacıkları arasında yüzüp durduğumuzu, ama kimine bizi taşıyabileceğine güvenmediğimizden, kimine de belki iki, üç kulaç ötede daha büyükleri çıkar diye tutunmadığımızı söylemiştin. Sanki geceki oyundan bir replik gibiydi. Sence aynı zamanda hem gülünç, hem de acınası kulaçlarımızı artık tutunabileceğimiz herhangi bir zaman kalmayıncaya kadar sürdürüyorduk.