“Böyle Söyledi Zerdüşt- Herkes İçin ve Hiç Kimse İçin Bir Kitap”
20. yüzyılın kendine has edebiyat-felsefe harmanlanışının bir örneği!
“Kitap “Üstinsan” ve “Bengi dönüş” kavramları üzerine kuruludur. İnsanı, hayvan ile Üstinsan arasında gerili bir ip olarak tanımlayan Zerdüşt, kişinin sürekli olarak “Üstinsan” a doğru kendisini aşması gerektiğini söyler.”
Varoluşçu felsefe çizgileri taşıyan eserin şiirsel bir dili var. Bu dili sevdim çünkü derin anlamlar en güzel şiir diliyle anlatılır.
Çağının insanı olmadığını her fırsatta ifade eden sanatçı anlaşılmayı gelecek nesillere bırakır. Kendi zamanının kulaklarına göre ağız olmadığını ifade etmekten çekinmez. Nietzsche’nin tüm kuralları hiçe sayma eğilimi bir edebi eser ortaya koymada da kendini göstermiştir. Başlı başına kendi kurallarıyla var olan bir yapıt, kendi özgürlüğü içinde okura da büyük bir özgürlük alanı açar. Okur kendince yargılar oluşturur ve bu her okuyanda da farklılaşır.
Zerdüşt’ün amacı ben’e sesleniştir. O toplumların ötesinde bireye odaklanır. Bireyin yolunu, toplum unsurlarıyla yaptığı eleştirilerle açar. İnsanı üst-insana ulaştırmayı amaçlar bu yolda.
Yazarın Zerdüşt tanımlaması şu şekildedir: “Zerdüşt adı ne anlama geliyor sormadılar bana sormalıydılar çünkü o İranlının tarihteki korkunç benzersizliğini yapan şey benimkinin tam tersidir. Burada konuşan ne bir peygamberdir ne de din kurucusu denen o güç istemi ve hastalık kırmasıdır. Bağnazın biri değil burada konuşan vaaz verilmiyor, inanç istenmiyor burada”