Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Cemil Topuzlu’nun komik bir anısı ;
Uzatmıyalım, emirnamemi alıp hastahaneye gittim. Fakat kapıdaki fevkalâdelik nazarı dikkatimi celbetti. Her yer silinmiş süprülmüştü, antre kalabalıktı. Ben, bunları tabiatiyle üstüme mal etmiyerek Başhekim Mehmet Paşanın odasına girdim. Emirnameyi verdim. Mehmet Paşa, bunu okur okumak kahkahayı basmasın mı! Hem de nasıl, adamcağız, kasıkları çatlarcasına gülüyor, gülüyor, gülüyor… Bu zaviyet karşısında, alınmış, kızmağa başlamıştım. Öyle ya, ne emirnamede, ne de bende gülmeyi icap ettirecek bir şey yoktu!… Muhatabım, mâfevkim olmasına rağmen - ben o zaman Kolağası idim dayanamadım. Niçin güldüğünü sordum. Mehmet Paşa daha çok gülmeğe başlamasın mı?!… Nihayet, başhekim, kapıçuhadarını çağırttı : -Lâfı kulağınla dinle, bak, imparator değil, operatör imiş, dedi. Meğer meselenin aslı şuymuş: Kapıçuhadarı bir gün evvel herhangi bir idarî sebeple Sıhhiye Reisinin nezdine gönderilmiş. Reis : Yarın sizin hastahaneye operatör gönderiyoruz, demiş. Zavallı kapıçuhadarı ömründe ilk defa işittiği bu sözü imparator şeklinde anlamış, O sırada Alman Kayzeri Wilhelm II nin akrabasından adlı bir Fransız müdür tayin edilmiştir. bir prens de İstanbul'a hekime: gelmiş bulunuyordu. Adamcağız, koşa koşa Baş hekime Yarın hastahaneye imparator geliyormuş, haberini vermiş. Başhekim de, kapıçuhadarı gibi yanlış anlamış, Wilhelm'in akrabası olan prens İstanbul'da ya, o gelecek diye düşünmüş… İstikbal hazırlığı yaptırmış! Gele gele de ben gelmişim!
Uzaktan bizim taruz kuvvetlerine bakıyordum. Bir nefer cesetlerin üstünden geçerken bir şey nazar-ı dikkatimi celbetti. Dönüp ateş altında itidal ile ölünün kunduralarını çıkardı ve kendi ayağına giydi. Bundan başka ne esvabına, ne ceplerine, ne çantalarına dokundu, sonra sağlam ayakkabıyla hücüma devam etti.
Sayfa 159Kitabı okudu
Reklam
— Uzaktan bizim taarruz kuvvetlerine bakıyordum. Bir nefer cesetlerin üstünden geçerken bir şey nazar-ı dikkatimi celbetti. Dönüp ateş altında itidal ile ölünün kunduralarını çıkardı ve kendi ayağına giydi. Bundan başka ne esvabına, ne ceplerine, ne çantalarına dokundu, sonra sağlam ayakkabıyla hücuma devam etti.
Sayfa 168Kitabı okudu
251 syf.
9/10 puan verdi
·
11 saatte okudu
Hayatımda ilk defa Şükran Yiğit okudum ve eminim son olmayacaktır. Dilini, tarzını, olay örgüsünü ilmek ilmek işlemesini oldukça beğendim. Akıcı, merak uyandıran bir kurguya sahip. Yer yer mizahi bir sorgulama yaşatıyor insana. Özellikle "açıkçası" kelimesiyle ilgili düşünceleri bir harika :) Dünden beri bu kelimeyi ne sıklıkla ve ne amaçla kullandığıma dikkat edip gerekmedikçe kullanmamaya çalışıyorum. Muhtemelen bundan sonra her kullanasım geldiğinde bu kitabı hatırlayacağım. Tüm bu beğeniler bir yana, genel olarak bu çağdaş yazarların kitaplarında görüp durduğum ve hoşlanmadığım bir konuya değinmek istiyorum. Melisa Kesmez'in Küçük Yuvarlak Taşlar'ını daha yeni okumuşken üzerine bu kitapta da aynı mevzunun geçmesi dikkatimi celbetti. Hatta yer yer hangisini hangi kitapta okuduğumu karıştırdım. Burdan çağdaş yazarlara sesleniyorum. Yahu Allah aşkına evli, çocuklu kadınların başka adamlara aşık olup ailesini bırakması klişesinden sıkılmadınız mı? Yani o kadar sık görüyorum ki bu kocasını aldatan kadın figürünü ve bu o kadar doğal bir şeymiş gibi veriliyor ki kitaplarda, Türkiye'de yaşamasam burdaki evli kadınların çoğu kocasını aldatıyor zannedebilirim. Bir de bunun bu kadar normalleştirilmesi cidden canımı sıkıyor. Örneğin bir yerde baş karakter kadın, kocasıyla ilişki halinde olduğu başka bir kadın için "Sırf kocasının benle ilişkisi vardı diye de bu kadar olmaz, başka bir şey var" gibi bir cümle kuruyor. Aynen, canım nolcak ki, alt tarafı kocasıyla ilişkin varmış(!) Yani bu neyin kafası anlayabilmiş değilim. Sonunda ben de kitapların Murat Soner'i olacağım bu gidişle :)
Çatıkatı Aşıkları
Çatıkatı AşıklarıŞükran Yiğit · İletişim Yayıncılık · 2010452 okunma
Atatürk’e Bağlı Olmayan Kumandanlar Fikir İstiyor
- Bu sırada dokuzuncu fırka kumandanının tahtı emrinde olan bazı kıtaat kumandanlarının, raporlarını bana göndermekte olmaları nazarı dikkatimi celbetti. Bundan başka, bu raporlar muhteviyatı Conkbayırı vaziyetini, oradaki emir ve kumandayı şayanı memnuniyet olarak tasvir etmiyordu. 1)…Tabur kumandanlarını arıyorum bulamıyorum. İş karışıktır. Vaziyet fenadır. Herhalde araziye vakıf bir zatın tayini lazımdır. Rapor yok, haber yok. Ben de ne yapacağımı şaşırdım… 2)…Zabitanın kısmı küllisi şehit ve yaralıdır. Hatta bulunduğum mevkiin ismini bile bilmiyorum. Tarassudattan başka bir şey göremiyorum. Mıntakayı iyi bilir bir zatın tayinini selameti vatan namına rica ederim.
Sayfa 21 - Arıburnu-Anafartalar MuharebatıKitabı okudu
552 syf.
9/10 puan verdi
Hem roman hem hakikatler, buyurun okuyunuz
Benim de duygularıma tercüman olmuştur merhume yazar... Hikâyedeki bazı ayrımcı din karşıtı faşistler, bunlarınki din karşıtlığı da değil, sadece İSLAM DÜŞMANLIĞI Alıntıdan: "Bu adamlar açıktan açığa dine ve dindarlara cephe almışlar, görüyorsun." #188998245 Aslında hikayeden ziyâde, içinde anlatılan
Huzur Sokağı
Huzur SokağıŞule Yüksel Şenler · Timaş Yayınları · 202115,8bin okunma
Reklam
Şimdi gel de bunu Ataturkçülere anlat!!
Bu müzakerelerde birşey daha dikkatimi celbetti.Ziraat Mektebi yüksek bir tepede. Ankara'da sert rüzgâar eksik değil. Hele hergün ikindiye doğru bir bora- dr kopuyor, tozu dumana katıyor. Bu arazinin ormansızlığindandır. Rüzgâarla asağida bir kapı pat diye kapanıyor. Mustafa Kemâl, telâş içinde yerinden siçr- yor. «Mitraylöz sesi değil mi» diyor. Bu bir değil birçok defa oluyor. Söylüyoruz. « Kapı rüzgarla vurdu » diyoruz, inanmıyor. Pencerelerden bakıyor. Tahkike adam yolluyor. Ha, bu adam pek (.) bir şey. Asker de..Kapı vurması ile mitralyöz sesini fark edemiyor. Nihayet birgün pilığı pırtyı toplar, kaçmağa teşebbüs eder. Celâl Arif ve daha birçokları önüne durdular da zorla kaldı. Halbuki bu mektebin arka bahçesinde çadır altında muhafız askerleri de vardı.
Yeğenleri Seyyide Fârıka Hanım anlattı: "Efendi Hazretleri'nin ilmine sohbetine hayran olan hanımlar vardı. Câmi derslerine devam ederlerdi. Tekkeye gelenler de olurdu. Efendi Hazretleri onları bahçede kabul eder suallerine ciddiyetle cevap verirdi. Çoğu açıktı. Efendi Baba onlara ne örtünün, ne de başka birşey dedi. Benim nazar-ı dikkatimi çok celbetti. Öyle ki tekkede bizi çok sıkı tutuyorlar, çorabımıza kadar karışıyorlar; ama Efendi Baba bunlara birşey demiyordu. Sonradan anladım ki, bir şey söylerse, nefslerine dokunur, uzaklaşır, Allah saklasın, imanlarını da kaybederler. Sonra bunların çoğu kendi kendilerine örtündüler..."
Sayfa 122 - Arı Sanat Yayınevi, 3. Baskı (2018)Kitabı okudu
Bir şey nazar-ı dikkatimi celbetti; Rusya, Esed rejiminin en büyük destekçisi. Ve bir sürü masum insan öldü, öldürüldü, şehit oldu/edildi, yurtlarından çıktı/çıkarıldı. Bebekler katledildi, çocuklar bırakın eğitim görmeyi aile ortamı göremedi. Bunlar bazı olumsuz sonuçlar. Ama ne Avrupa ne de Amerika, Rusya'ya karşı bir tek yaptırım yapmadılar/yapamadılar. Suriye meselesinde Rusya haklı mıydı? Bundan dolayı mı yaptırım yapamadılar? Ya da Rusya ile Suriye topraklarında gizli ortaklardı da, ondan dolayı mı yaptırımlar vs olmadı? Akeza Filistin'in, Kudüs'ün durumu ortada. Kimsenin kimseye yaptırımı falan oldu mu? Hayır. Mesele bir şekilde kendilerine dokununca ellerindeki kozları kullanmaya başlıyorlar. AB ve ABD iki yüzlülüğünü ve korkaklığını her olayda tescillemiştir. Savaşın kaybedeni masum insanlardır. Kazananı hiç olmamıştır. Bu gün zafer birine yazılır, yarın diğerine...
48 syf.
·
Puan vermedi
Her şeyde bir öykü vardır. En iyi öykülerimden bazılarını park banklarından, lamba direklerinden ve gazete satıcılarının tezgâhlarından devşirdim. O.Henry Can yayınlarının Amazon için özel olarak piyasaya sürdüğü lacivert klasikler serisini bitirmeyi 2022 yılı için kendime hedef olarak belirdim. Sanıyorum 52 kitap var. Her haftaya 1 kitap olacak
Borsacının Aşkı
Borsacının AşkıO. Henry · Can Yayınları · 2021311 okunma
Reklam
216 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 günde okudu
“Gittikçe daralan anlama ve yaşama ufkumuzu açmak için, ötelere açılmaya çabalayan denemelerle arayışım sürüyor. Daha önce de söylediğim: Belâmı ya da fenâmı buluncaya dek sürecek.” (Sunu, Ağustos, 2002, Ankara, s. 9) Akıl, İnsan Yüzleri, Ruhun Ufukları, Ahlâk, Teknoloji, Bilgi-Bilim-Eğitim, Felsefe-Felsefeciler, Yaşama Tavrı başlıklı bölümlerde
Gönülden Bilime
Gönülden BilimeAhmet İnam · Hece Yayınları · 20022 okunma
128 syf.
10/10 puan verdi
Sevgi mi, emek mi ?
İnsan severse bırakmaz, bırakamaz. Kalbi kırılır, sessiz gecelerde gözyaşı döker ama gözlerinden akan her damlaya ilaç yine sevgisidir. Bitip tükenmeyen aşkıdır. Konuya girmeden önce dile getirmek istediğim bazı şeyler var. Ben bu kitabı tavsiyeyle okumuştum. Hani konusunun aşk olduğunu biliyordum ama ne biliyim kitap eski olunca okurken
Selvi Boylum Al Yazmalım
Selvi Boylum Al YazmalımCengiz Aytmatov · Elips Kitap · 20169,5bin okunma
Bir Şey Dikkatimi Celbetti!!
Bir günde okuduğumuz kitabı aynı günün sonuna doğru bitirdiğimizde iki gün olarak kayda geçiyor. Yani ben anlamadım bir gün ve bir gece mi sayılıyor? Nedir bunun ölçüsü? Siz sistemi biliyorsanız söz sizde...