Şimdiye kadar sevginin her şeyi düzeltebileceğini söyleyenlere karşı göstermiş olduğum tepkilerin hepsinden büyük bir utanç duyuyordum. Meğerse dünyanın en büyük ilacı sevgiymiş, bunu geç anladım ama sevgi sayesinde yaralarımın tek tek iyileşmesine de bizzat tanık oldum.
Her şeyi düzenlemek gerek kıl inceliğinde bir kesinlikle yıldırımlar saçan bir düzenle!
Reklam
Of, ben neden her şeyi bir sonuca ulaştırmakta bu kadar aceleciyim? Neden tüm düşüncelerimi bir hükme bağlamadan yaşayamıyorum? Böylesine bir huyu kimden aldım?
Sayfa 75 - İthaki / 4. Baskı / Japon Klasikleri 29Kitabı okudu
Hakikat Kendisinin Ölçüsüdür
Biz şeyleri doğrudan doğruya bilebilme yetisine sahibiz. Bir şeyi anladığımızda, eş zamanlı olarak onu anladığımızı biliriz.
Elmasın sertliği, saflığının da nedenidir. İçine ışıktan başkası girmez ve yansıttığı, aldığından fazlasıdır. Her şeyi kesebildiği hâlde hiçbir şey tarafından kesilemez. Bir elmas ancak bir başka elmas tarafından kesilebilir.
Keşke her şeyi geride bırakıp uzun bir yolculuğa çıkabilseydik seninle.
Reklam
"Yapılması gereken doğru şeyi ancak yanlış olanı yaptıktan sonra biliriz..."
Kendime bir iyilik yapmak istiyorum, mesela gitmek gibi. Arkama bakmadan gitmek istiyorum, geride her şeyi bırakarak.
hakkımdaki yargını özetlersem diyebilirim ki, doğrudan doğruya yakışıksız ya da kötü davrandığım gibi bir suçlama yöneltmedin bana; ama soğukluk, yabancılık, nankörlük gibi özellikleri yakıştırdın. hem de bunu öylesine yaptın ki, sanki hepsinden ben suçluydum, sanki istesem bir dümen kırışıyla her şeyi başka bir rotaya oturtabilirdim. sanki senin en ufak bir suçun yoktu olup bitenlerde...
Sayfa 7
Düşünmesine bile gerek kalmadan, belki de ilhamla, İbrahim Dede şunları söyledi: "Evet, öyle. Ama mükemmellik de güzellik aynı şey değildir." Dâvut susuyordu. İbrahim dede konuşmasına devam etti: "İşin zor. Çirkin bir şey güzel yapmak mümkündür ama, mükemmel bir şeyi güzel kılmak çok daha zahmetli bir iştir."
Reklam
"Bak evladım" diyor "Bu dünya denen şeyi bizim vaktimizde yaşayanlar sadece ismiyle, cismiyle bilirler. Biz gaflet vaktinde doğan çocuklarız. Gafiliz yani. Dünyayı bizim için sanırız, hatta bizim sanırız. Oysa dünya dediğin her gelene 'seninim' diyen bir gönül çalana benzer. Sonra terk eder, bırakır onları. Dünya demek eski vakitlerde yaşayan insanların lügatinde sadece dünya demek değildir. Dünya neft demek, dünya hırs demek, arzu demek dünya, kibir demek, şehvet demek, kin, nefret demek... Yani dünyada yaşamak değil de dünyadan kurtulmak gerek onların zihninde. Oysa bizim için dünya sahip olunacak bir yer. Eski vaktin insanları yaşamayı mecburiyet bilmişler; bizse dünyayı zaruret zannediyoruz. "Hayat denen sadece burasıdır" demiyoruz belki ama öyle yaşıyoruz.
Bazen tek bir şeyi düzgün bir şekilde anlamak için herşeyi anlama şeklini değiştirmeniz gerekir
"Ve bir şeyi saklamak, söylemekten daha ağır gelir insana."
Bir şey yaparken neden hızlanırım? Bir an önce bitsin diye mi? Canum sıkıldığı için mi? Kurtulmak istediğim için mi? Sonrasında kafam rahat olsun diye mi? Hallolsun diye mi? Neden sevdigim bir şeyi yerken hızlı yiyorum? Halbuki bitmesini istemiyorum.
aklı başında olan bir insana bir şey öğretmek gerekmez. O her şeyi kendisi görür."
Resim