Bu ayın enlerinden. Son sayfaya kadar kendisini merak ettiren, yer yer beyin yakan, güçlü duygularla harmanlanmış, son derece keyifli bir kitaptı. Bazı olaylar fazla uzatılmış fakat yine de oldukça tatmin edici. Jay'in zekasına hayran oldum.
️
Jay Fields, dünyaca ünlü illüzyonist. Keskin zekası, inanılmaz el çabukluğu ile birleşip, insan okuma özelliğiyle harmanlandığında son derece tehlikeli bir adam. Tek bir amacı ve her şeyin tek bir sebebi var intikam... Ve bu intikamı almayı kendinden başka biri içinde istiyor bu noktada aşk devreye giriyor.
Matilda babasının küçük hukuk firmasında çalışırken karşısına çıkan Jay'den daha ilk görüşünde etkileniyor. Jay'in oldukça büyük bir dergiye açmak istediği dava Matilda'nın babası için çok büyük bir iş olsa da kabul etme konusunda kararsız kalıyorlar. Fakat hesaba katmadıkları bir şey var o da Jay'in istediği şeyi her zaman elde ediyor oluşu... Buna Matilda'da dahil. Kötü adamlar, hain planlar, eski defterler bir bir ortaya çıkarken tüm bunların gölgesinde aşk yaşamak cesaretten de öte.
️
"Owen'la çıkmanı istemiyorum."
"Neden?"
"Stuart gibi götlerle dans etmeni de istemiyorum!"
"Neden?" diye sordum tekrar fısıldayarak.
"Çünkü sen benimsin."
Tarihi kurgular... Benim için kesinlikle vazgeçilmez. Okumaktan bir an bile bıkmayacağım. Ayı da bir Historical ile kapattım. Beklentilerimi karşılamasa da okuduğum için pişman da değilim. Öyle garip bir kararsızlık. Heyecanlı, aksiyonlu bir kitaptı bazı yerlerde azıcık sıkılmama neden oldu yine de okunabilir.
Hannah on beş yaşındayken bir papaz tarafından uğradığı tecavüzle tüm hayatı kararmış genç bir kadındır. Babasının onu gözden çıkarması ile Londra'ya sürüklenen hayatında bedenini satmaktan başka çaresi kalmamıştır. Yıllarca bir fahişe olarak çalıştıktan sonra kendi genelevini satın almış artık Bayan Genevieve'dir. Arkadaşının daveti üzerine Hannah olarak katıldığı partide Papaz Rafe ile tanışır adamın yoğun duyguları Hannah'yı da içine çekerken imkansızlık gerçeklerle açığa çıkar. Birbirlerinin hayatlarında yerleri olmayacağını anlayan Hannah, Rafe'den kaçtıkça ona çekildiğinin farkında değildir. Bir dizi tehlike peşlerindeyken duygular çok riskli olabilir. Rafe ise her türlü riske hazırdır.
"Ne öğrenmek istiyorsun, lordum? Orayı terk ettiğimi mi? Grace ve Caroline'le beraber büyüyen masum köylü kızı Hannah Barlett değil de ünlü fahişe Madam Genevieve olduğumu mu? Ve beni sana bir sorum var. Neden bana bir papaz olduğunu söylemedin?"
sanatdolusu
instagram.com/sanatdolusu
.
⭐ Kitap, şiir ve kısa düz yazılardan oluşuyor. Yazıların bile bir şiir edasıyla ustaca kaleme alındığını söylebilirim. Ayrıca hem şiirlerde hem de yazılarda ders çıkarılabilecek nitelikte bir çok unsur mevcut.
⭐ Yazar, sanki karşışına birisini almış ve onunla konuşuyormuş gibi yazmış içinden geçenleri. Bu da fazlasıyla samimiyet katmış yazılanlara. Benim gözümde, karşıdaki okusun diye yazılanlar değil de, insanın sadece kendisi için yazdığı şeyler daha değerli. Çünkü ancak o şekilde insan iç dünyasını tam olarak kağıda dökebiliyor. İşte bu kitapta tam olarak bu havayı hissettim ben.
⭐ Kitabı okurken ; yazan kişi, siz ve bütün bu kitabın muhattabı olan üçüncü bir kişi var gibi hissediyorsunuz. Aslında çok merak ediyorum gerçekten böyle bir kişi var mı diye. Nurgül Hanım ile yapacağımız soru cevap köşesinde ilk sorum bu olacak. Siz de merak ettiyseniz, kitap hakkındaki diğer gönderimi bekleyebilirsiniz.
⭐ Yukarıda saydığım nedenler ve belki de unuttuklarımdan dolayı bu kitabı çok sevdim. Kısacası, bu kitapta yazılanlar bir şekilde çekti beni kendine. İçimi ısıttı. İyi hissetmemi sağladı. Umut verdi." En Güzel Yanım " oldu.
Gök Derinin Altında - Nazlı Karabıyıkoğlu
Nerden başlasam yoruma ya da nasıl yapabilirim doğru ve eksiksiz yorumu bilemiyorum. Ruhuma işledi kitap… En derine daha da derine… 4 bölüm içinde 17 öykü ama klasik dediğimiz türün çok çok dışında. Beklentilerin çok çok üstünde. Şamanizm de var efsaneler de, cinsellik dibine kadar... Ama doğru bakan gözler ve yürek ile…
Bana göre Nazlı
Gözlerimde yaşlarla bir kitap daha bitti
Bu kadar övgü ve ödülü hak ettiğine bizzat okuyarak şahit oldum. Kitap beni öylesine derin düşüncelere itti ki bir an için gerçekten kendime sordum: "Melody'nin yerinde olsam ne yapardım? Ne hissederdim?" Anlatımın akıcı, sade, dupduru ve neredeyse çocuksu olması ile durumun dramatize edilmeden olduğu gibi aktarılması takdirimi kazandı. Çevremde beyin felci geçirmiş dünya tatlısı bir hanımefendi var, okurken hep onu düşündüm. Şiddetle tavsiye ediyorum sizlere. Hem farkındalık için hem hayattan zevk alabilmek için hem şükretmeye vesile kılması için okuyun, okutun.
Bir cümle ile anlatacak olursak kitap, toplumların kendi belleklerini bedensel pratikler ve törenler üzerinden nesilden nesile aktardıklarını söylüyor. Her ne kadar kitap çok ilgimi çekse de kitabı bitirmem çok zor oldu. Kitabın çevirisi oldukça iyi fakat yazar kitabının planını çok dağınık yapmış. Pek çok yerde konudan koptum, bazen bunu anlatmasının bizim konumuzla ne alakası var tarzı sorular sordum kendi kendime. Antropoloji ve sosyoloji ile akademik olarak ilgilenenler kitabı okuyabilir ancak sıradan okuyucu için asla tavsiye etmiyorum.
