Merhaba kitapseverler #Şenay##Aile#Psikoloji#okudumbitti#ozlemli_kitaplar#alıntı " Soğuk tavırları gerçek yüzlerini saklamak içindi belki. Ya da hepsi ayrı ayrı çok yalnızdı bu kalabalık aile içinde..." "Bir yükü taşımak daha mı kolay geliyordu acaba insanlara, insiyatif almak,bir sorunu çözmek bu kadar mı zordu ya da korkutucu?
Türk Edebiyatında, Akif kadar, hayatı şiire ve şiiri hayata sokmuş şair yoktur. Yalnız, bu hayat, merkez olarak alınmamış, o çağdaki Türkiye şartları içinde ve belli bir ışık altında müşahede edilmiştir. Yani hayat, kendi başına bir gerçek olarak alınıp metafizik kürenin dikenli noktalarına dokunmadan tut da, realitenin içindeki eriyişe kadar
Reklam
Sosyolojik tahayyülden yoksun bir sosyoloji ancak bilgi sunabilir ve Mills’in de gördüğü üzere dünya şimdiden baş edebileceğinden daha fazla bilgiyle doludur. Dünya bilgiden ziyade hikâye açısından zayıflamıştır ve hikayelerin zayıfladığı yerde, erkeklerin ve kadınların geniş tarihsel bağlam içinde yaşamlarını anlamlandırma becerileri de zayıflar. Bunun üzerine, Mills’in sözcükleriyle kapana kısılmış hissederler. Dolayısıyla kişisel yaşamların ve bireysel biyografilerin, tarihsel hadiseler ve yapısal süreçlerle yakından bağlantılı olduğunu göstermek, sosyolojik tahayyülün işidir. İnsanların “kendi yaşamları için çağlarının anlamını anlamalarına” yardımcı olmak sosyolojik tahayyülün işidir ve Milise göre sosyolojik tahayyülün ihtirası, “çağımızda insan yaşamının kalitesinde fark yaratmaktır”.
Yakın tarihi acılarla örülmüş bir halkın yine acıklı hikayelere sığınmasını Batılı sosyolojik argüman­larla açıklayabilmenin pek mümkünatı yok.
Sayfa 242 - Profil KitapKitabı okudu
Ailenin bugünkü sosyolojik tanımı, postacının mektuplarını aynı adrese getirdiği bir takım insanlar demektir.
Sayfa 169 - Nesin YayıneviKitabı okudu
Bilginin hâkimiyeti muhtemelen dünyanın hikaye açısından zayıflamasına yol açmış olsa da, kültür endüstrisinin eserleri yaşanılan deneyimi bir hikaye fazlalığıyla kuşatmış haldedir. Piyasadaki başarılı öyküler, genel ama deneyimsel açıdan tikel kaygılar, umutlar ve özlemlere seslenen öykülerdir. Seslenmeseler popüler olamazlardı. Sosyolojik tahayyüle ait pratikler, yaşanılan deneyimlere dair kişisel meselelere ait olan bu popüler öykülerin farkındalığını ve çağın değerlendirmesiyle yapılacak bağlantıların inşasını şart koşar.
Reklam
Sultan Vahideddin ayın 17'sinde 11 kişiyle İstanbul'dan ayrılıyor. Doktoru Reşat Paşa, yaveri, yakın damatlardan biri, sekreteri, Harem ağalarından biri, oğlu Ertuğrul Efendi yanında olan isimlerden bazıları... Peki cebinde ne var padişahın? Hemen hemen hiçbir şey yok. Kendi altınları, yüzükleri, kasasındaki değerli eşyalar; eş ve kızlarından hiç
Bu anlatılan hikâye tam anlamıyla Kafkavari bir hikâyedir. Bu terim tamamen bir sanatçının eserlerinden yola çıkılarak üretilmiştir ve romancının hayalleri yaşanan olaylara verilecek yegâne sıfatlardır çünkü başka hiçbir kelime ne politik ne de sosyolojik ya da psikolojik durumları açıklamaya yeter.
İlerleme, 19. yüzyılın hâkim eğilimini temsil ediyor olabilir ama bütün hikâye bundan ibaret değildir. Bunun yam sıra, hatta bunun gölgesinde, Batılı gelişmenin mahiyeti ve muhtemel sonucu konusunda bir başka görüş daha vardır: yığın/kitle demokrasisi, teknoloji, rasyonalizm, sekülerizm vb’nin evrilmesini doğuran öncüllerden şu karşıt sonuçları devşiren bir görüş: politik özgürlük değil, yığınların/kitlenin tiranlığı; bireysel özerklik değil, maraz‘i izolasyon; zihnin rasyonelleşmesi değil, ruhun rasyonelleşmesi; seküler kurtuluş değil, kısırlaştırıcı büyübozumu. Muhafazakârların modernizme/modernliğe genel güvensizliklerinde gördüğümüz şey, zaman perspektifine yerleştirdikleri trajik hayat tasavvurlarıdır. Bu tasavvur, geleceğe ilişkin melankolik tahminini, hâricî ya da tesadüfî faktörlerden değil, bizatihi tarihin tözünden/içeriğinden; rasyonalistlerin özgürlerin vaadi ve aklın yeni imparatorluğu olarak göklere çıkararak kutsadıkları güçlerden devşiren bir görüştür. Bu tasavvurda tarih, karşı konulamaz ilerlemeye inanan düşünürlerin iddia ettikleri gibi kendi kendilerini otomatikman çözüme kavuşturmayan, bunun yerine insanın kurtuluş umutlarım hayaletlere çevirerek boşa çıkaran ve onu periyodik derin ahlâkî krizlere maruz bırakan bir şey olarak görülür.
Kürt Edebiyatı
Kürt edebiyatının, ağırlıklı olarak sözlü edebiyat geleneğine yaslanmasının önemli bir nedeni sosyolojik ve tarihi realitelerdir. Dağlık coğrafya, göçebe yaşam ve feodal ilişkiler Kürt edebiyatının sözlü alanda daha yaygın bir biçimde serpilmesine zemin hazırlamıştır. Öte yandan Kürt dilinin gördüğü baskılar, Kürtçenin eğitim dili olarak kullanılmayışı gibi harici etkenler yazılı edebiyatın gelişimini olumsuz etkilemiştir. Sözlü Kürt edebiyatı; hikâye, masal, atasözü, bilmece, anı, efsane ve destan gibi birçok türü içinde barındırır. Sözlü Kürt edebiyatının temel kaynakları; aşk, savaş, günlük hayat, aşiretler arasındaki ilişkiler, göç, kahramanlık, doğal yaşam betimlemeleri ve Mezopotamya mitolojisinin zenginlikleridir. Bu bağlamda anlatıların kahramanları; devlerle savaşan yiğit ve yakışıklı gençler, kurnazlar, çirkin ve korkaklar, âşıklar, güzel kızlar, yabani hayvanlar, av meraklısı iyi (ya da kötü) yürekli mirler (beyler), dostluklar ve ihanetlerdir