BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
ötüken yayınevi
Reklam
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin. _Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur. _Sağlıksız bir zihinle ne
_UYUYORSUN! Rüyadasın. Gece gündüz demeden rüya görüyorsun. Bazen açık bazen de kapalı gözlerle. Hakikat değilsin. Rüya gören bir zihin, hakikati göremez ve hakikati de bir hayale dönüştürür. Gerçekle yüzleşirsen gerçek, hakikate dönüşür; kaçarsan yalanlar içerisinde yaşarsın. Uyan! Uyanık ol. Uyanık olmak hedeftir. Sessizlik içinde düşünerek
Yarın sabah yüzümü de yıkamayacağım Donum fanilam leş gibi oldu hele Tırnaklarım uzadı kesmeye üşeniyorum Biri sevabına çişimi de ettirse Sokağa çıktım mıydı akşam serinliğinde Bacaklarımda derman yok Rakı makı içiyorum gene olmuyor Ne Sabri'ye uğradığımavar ne Celile'ye Başım dönüyor içim sıkılıyor ha bire Bu dünyada pırıl pırıl
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
Reklam
❛❛ HERKESİN OKUMASI GEREKEN ALTIN TAVSİYELER,
◆ Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki, her gün ve her saat çalışmanın en müsâit zamânıdır. ◆ Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsâit yeridir. ◆ Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
"Sen ve ben, biz şahidiz köhnemiş Osmanlı'nın yerine Türkiye Cumhuriyeti daha kurulurken yapılan hatalara. Gözlerimizle gördük olup bitenleri. Gazi ve çevresinde toplanmış bir avuç kahraman ve iyi niyetli insan ne kadar çabalarsa çabalasın, sırtlanlar yaptılar yapacaklarını. Emperyalistlere karşı verilen savaşta galip geldik gelmesine ama mütegallibeye, dindar kisvesine bürünmüş taassup ve bağnazlık erbaplarına yenildik abla. Çiçeği burnunda sözde burjuvalara bırak yenilmeyi, hoş geldin partisi yaptık. Sözde burjuva diyorum, çünkü devletin imkanlarıyla palazlandırılan eski asker ve bürokratlar bir gecede burjuva yapılıverdi canım ülkemde. Az sayıda da olsa, eskinin uyanık ve kullanışlı aristokratları da yollarını bulup yeni burjuvalar oluverdiler. Eğer bütün bu arızalara göz yumulmasaydı, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin işçisi ve köylüsü de Gazi'nin kastettiği gibi birinci sınıf olabilseydi, bugün gerçekten genç bir Türkiye'den söz edebilirdik. Olmadı. Osmanlı'nın bütün hastalıkları yeni düzene de yapıştı. Kabul et ki Hamiyet, başaramadı bu ülke tufeylinin belini kırmayı."
Sayfa 390Kitabı okudu
Tanrı şöyle derdi: Dua etmeyi ve boşuna göğsüne yumruk atmayı bırak! Yapmanı istediğim tek şey, dünyaya çıkıp hayatının tadını çıkarmandır. Eğlenmeni, şarkı söylemeni ve senin için yaptığım her şeyin tadını çıkarmanı istiyorum.. Kendi inşa ettiğin tapınaklara gitmeyi de bırak. Oraların benim evim olduğunu söylüyorsun! Benim evim dağlarda,
Güzel kardeşim
Madem ki; ahlâktır, kulda seviye, O halde.. Kur’ân’dan kaçışın niye?.. Bu gaflete sebep, şeytandır diye, Aldatma kendini.. Güzel kardeşim... En şerefli mahlûk; Âlemde sensin, Mümkün mü o şeytan, azmini yensin. Sen, “Kalû-Belâ”da yemin edensin, Unuttun mu yoksa.. Güzel kardeşim? Kanma.. Sözde âlim, özde nanköre, Gerçeği saptırır, göz
Reklam
Sen gideli
Başım dönüyor içim sıkılıyor habire Bu dünyada pırıl pırıl şeyler vardı hani Cümbüşler vardı kahkahalar vardı hoşbeşler vardı Hepsi peşine takılıp gitti mi ne Et sevmezdim ya inadına cızbız köfte yiyorum Küfür ediyorum sokaklara tükürüyorum Nerde o efendilik o kılı kırk yarmalar Adam sen de Tokalaşmalarla merhabalarla da ilişiğim yok Işımış İstanbul'a bayılırdım bir vakitler Yaz bitecek diye ödüm kopardı Şimdi hepsi bilmemneyime Ya büsbütün yitirsem seni Ölsen ya da başka erkeğe varsan Sana dokunamasam sesini duyamasam Bırak allasen adamı deli etme Odayı Mürvet Hanım derleyip topluyor Temiz pak bir lokanta buldum sözde Sağa dön olmuyor sola dön olmuyor geceleri Önümüzdeki salıya gel bari.
Sayfa 37 - YKY, 4. Baskı, Haz. Selahattin ÖzpalabıyıklarKitabı okudu
- Dikkat et: Sözlerin ve yazıların kısa, açık ve mânâli olsun. - Fikrî çalışmanın herkesin mizacına göre değişen verimli ve aziz saatleri vardır. Bunlar bâzı kimseler için sabahın erken saatleri, bâzıları için de öğleye doğru öğleden sonra, gece saatleridir. Kendini yokla ve senin aziz saatlerin hangileri ise, bunları hiç bir eğlenceye fedâ edip
Sayfa 57 - KubbealtıKitabı okudu
Ama senin rahiplerin, sözde guruların sana kendine işkence etmeyi öğretiyorlar. Din adına öğrettikleri mazoşizmden başka bir şey değil: "Kendine eziyet et. Ne kadar işkence çekersen Tanrı'nın gözünde değerin o kadar artar. Ne kadar mutsuz olursan o kadar erdemli olursun. Mutlu olarak günah işliyorsun. Mutluluk günahtır; mutsuzluk ise erdem." Bana günah nedir diye soracak olursan, bana göre tek bir günah var;mutsuz olmak! Mutlu olmak, gerçekten mutlu olmak ise aziz mertebesine erişmektir. Bırak dinin sana şarkı söyleyip dans etmeyi, yaşamdan keyif almayı öğretsin. Dinin onaylayıcı, tasvip edici bir din olsun, mutluluk, neşe coşku dini olsun. Yüzyıllardır taşıdığın, bütün insanlığı sakatlayan tüm o saçmalıkları bir kenara at. Bu saçmalık insanları çirkinleştirdi, mutsuzlaştırdı ve sefilleştirdi. Bu sadece patolojik insanların hoşuna gider – kendilerine eziyet etmeyi sevenlerin, çünkü o zaman bir bahaneleri olur. Kendine veya başkalarına işkence uygulamak, bunların ikisi de hastalık – işkencenin fikri bile hastalıklı. Eğer Adolf Hitler'sen başkalarına işkence edersin; eğer Mahatma Gandi isen kendine. İkisi de aynı yolun yolcusu – sırt sırta duruyor olabilirler, ama aynı yere gidiyorlar. Adolf Hitler başkalarına eziyet etmekten zevk alıyordu, Mahatma Gandi de kendine, ama ikisi de şiddet uyguluyordu. Mantıkları aynı – ikisi de işkenceden zevk alıyor. Yönleri farklı, ama burada önemli olan yön değil,tavırları aynı; işkence.
75 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.