Ama senin rahiplerin, sözde guruların sana kendine işkence etmeyi öğretiyorlar. Din adına öğrettikleri mazoşizmden başka bir şey değil: "Kendine eziyet et. Ne kadar işkence çekersen Tanrı'nın gözünde değerin o kadar artar. Ne kadar mutsuz olursan o kadar erdemli olursun. Mutlu olarak günah işliyorsun. Mutluluk günahtır; mutsuzluk ise erdem."
Bana günah nedir diye soracak olursan, bana göre tek bir günah var;mutsuz olmak! Mutlu olmak, gerçekten mutlu olmak ise aziz mertebesine erişmektir. Bırak dinin sana şarkı söyleyip dans etmeyi, yaşamdan keyif almayı öğretsin. Dinin onaylayıcı, tasvip edici bir din olsun, mutluluk, neşe coşku dini olsun. Yüzyıllardır taşıdığın, bütün insanlığı sakatlayan tüm o saçmalıkları bir kenara at. Bu saçmalık insanları çirkinleştirdi, mutsuzlaştırdı ve sefilleştirdi. Bu sadece patolojik insanların hoşuna gider – kendilerine eziyet etmeyi sevenlerin, çünkü o zaman bir bahaneleri olur.
Kendine veya başkalarına işkence uygulamak, bunların ikisi de hastalık – işkencenin fikri bile hastalıklı. Eğer Adolf Hitler'sen başkalarına işkence edersin; eğer Mahatma Gandi isen kendine. İkisi de aynı yolun yolcusu – sırt sırta duruyor olabilirler, ama aynı yere gidiyorlar. Adolf Hitler başkalarına eziyet etmekten zevk alıyordu, Mahatma Gandi de kendine, ama ikisi de şiddet uyguluyordu. Mantıkları aynı – ikisi de işkenceden zevk alıyor. Yönleri farklı, ama burada önemli olan yön değil,tavırları aynı; işkence.