127 syf.
·
Puan vermedi
Dücanenin konuşmalarını dinlemektense kitaplarını okumak daha keyifliymiş. :) Şaka şaka, konuşma-seminerleri de pek âla iyi-güzel. Bu adamın bakış açısı hoşuma gidiyor fakat tam anlamıyla önerip öneremeyeceğimi bilemiyorum, fakat merak edenler okuyabilir. Dili zaten ağır değil sade yalın bir dil kullanıyor. Bilenler bilir. Sıkıcı gelecek tek yönü bazı kelimeleri izah etmesidir. Haricinde düşünce-din-sanat-toplum gibi alanlara ilgisi olanlar gönül rahatlığıyla okuyabilir.
Ölümün Dört Rengi
Ölümün Dört RengiDücane Cündioğlu · Kapı Yayınları · 20101,130 okunma
540 syf.
9/10 puan verdi
·
57 günde okudu
Bu eser Sylvia Plath'in hem kafasındaki düşüncelerle hem de depresyonla olan mücadelesini anlatıyor. İç dünyası, hayata ve insanlara olan bakış açısı karmaşık, bazen fazla kötümser bazen de fazla iyimser olan bu gelgitli halleri çoğunlukla onu umutsuzluğa sürüklemiş. Tek isteği kafasındaki sesleri eserlerine aktarmaktı ancak bu mücadelesi o kadar da kolay olmamış. Uzun dönemler şiirleri, düz yazıları geri çevrilmiş bu nedenle de yazma hevesi kırılmış. Ne olursa olsun hayata, eşine olan inancını kaybetmemiş. Ben onun romantik, depresif , şairane tarzını çok seviyorum. Kitabı okurken onun düşüncelerinin çoğuna hayran kaldım. En sevdiğimde duygularını derinlemesine ve en ince ayrıntısına kadar anlatmasıdır. Bu tarz kitapları okumanın bana en büyük katkısının duygularımı ve düşüncelerimi daha iyi ifade etmem olduğunu düşünüyorum. Çünkü duygularımız soyut olduğu için onları anlatırken somut betimlemelere ihtiyaç duyuyoruz. Sylvia'nın yaşadığı buhranı net anlatması bizim onu daha iyi anlamamızı sağlıyor. Kendisini sevdiğim için sanırım okurken çoğu bölümlerde gözlerim doldu. Keşke demenin bir anlamı yok ama yine de diyeceğim... Keşke uzun yıllar yaşayıp bize çok güzel eserler verseydi. Eğer kendisini daha yakından tanımak istiyorsanız kesinlikle tavsiye ederim.
Günlükler
GünlüklerSylvia Plath · Kırmızı Kedi · 20141,061 okunma
Reklam
Bir olaya bakış açını değiştirip , sorunun etrafında 360 derece dönebilmek, hayattaki tıkanıkları açmak için belki de tek çareydi. Ve kişinin kendine yaptığı en büyük yardım , başkasının ihtiyacı olan bir şeyi karşılamasında aracı olabilmekti, çünkü hayat farklı bedenlerde farklı duygularla aksa da aslında tektir…
Ulusal Egemenlik Kavramına İlişkin
16.yy'da Fransız düşünür Jean Bodin 'Devletin Altı Kitabı' eseriyle ilk defa egemenlik kavramını kilisenin güçlü olduğu bir dönemde "ben sadece dünyevi bir egemenlikten bahsedeceğim" diyerek siyaset bilimi literatürüne sokmuştur. Ancak egemenlik kavramını sistematik bir biçime sokamamış ardından gelen İngiliz düşünür
Duru bir görüş bahşetsen bana ya Rab. Her şeyin yerli yerinde durduğunu, ağır ağır döndüğünü, sakin sakin aktığını görmeme yetecek bir bakış. O bakışta, bu kadar çok olmasam. Tek yörüngede tek merkezde toplansam. Yekpâre olsam. Kesrette dağılmasam. Küçülsem. Tek noktada toplansam. Yaşam büyük, âmenna. Ama ben biraz azalsam. Sadeleşsem. Durulsam.
Geleceğin büründüğü tek bir şekil vardır, o da olasılıktır; “olsun” ise, geleceğe uygun yönelimdir. (…) Bu “olsun”dan hareketle ancak, mev­cut olasılıkların varlığı araştırılabilir ve bakış, tarihe ancak buradan hareketle yönelmektedir. (…) . Günümüz şartlarında hangi yöne­limin galip geleceği belli değildir, çünkü mücadele eden taraflar ütopik yönelimlerle gerilimsizlik içinde bulunan yönelimlerdir; zira, gerçeklik de henüz tamamlanmamıştır. Geleceğe gelince-(şeyler değil, insan olduğumuz için) potansiyel olarak her şey, muhtemellik açısından ise, birçok şey istemimize bağlıdır. Seçimimizin yönü ise, sonuç olarak her bir bireyin iradesine bağ­lıdır.
Sayfa 243 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Reklam
312 syf.
5/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Aida Griffinler’in malikanesinde parti olduğunu duyunca abileri ile gizlice bahçedeki partiye giriyorlar. Malikanenin içini merak eden Aida içeriye giriyor ve kütüphaneyi inceliyor. Kenarda duran cep saatini incelerken içeriği o anda Griffinler’in veliahtı ve tek oğlu Callum giriyor. Saklanan Aida oradan çıkmak için küçük çaplı bir yangın başlatıp kaçıyor. Callum da cep saatinin kaybolduğunu Aida’nın çaldığını anlayınca peşinden gidiyor ve abisini dövüyor. İkilinin babaları yaşananları öğrenip düşmanlık yerine birlik olmanın iki büyük mafya ailesi için daha yararlı olduğunu düşündükleri için evlenme kararını veriyorlar. İkili bu durumdan hiç hoşlanmıyorlar ama mecburen kabul ediyorlar. Callum Aida’yı şımarık ve etkisiz gördüğü için eğitmek istiyor ama Aida ile takıldıkça aslında hiç de göründüğü gibi olmadığını anlayıp aslında çok zeki ve planlı hareket ettiğini anlıyor. Aida ise Callum’un abisine yaptıklarının intikamını almak istiyor ama düşmanlarının yaptıklarından dolayı Callum’un ailesinin yanında olması ve kendisini korumak istemesi nedeni ile Callum’a karşı olan bakış açıcı değişiyor.
Zalim Prens
Zalim PrensSophie Lark · Nemesis Kitap · 2024241 okunma
Yön verici ütopyanın, başta sadece tek bir bireyin “istemlerinin yarattığı düş”ü, hayali olarak öne çıkarttığı, daha sonra ise bunun ancak geniş ve sosyolojik olarak net bir şekilde belirlenebilir katmanların politik istemleri kapsamına alındığı sıkça görülmektedir. Bu gibi durumlar­da, bir öncülden ve onun bayraktarlığından söz edilmektedir. Başa­rıları ise, sosyolojik olarak vizyonunu lehine dile getirdiği, düşün­celerini geliştirdiği tabakaya ait saymaktadır. Belli tabakaların bu yeni bakış açısının bu şekildeki (yani sonradan) kabulüyle ilgili ol­gu, bu bireysel iradesel içtepinin ve şekillendirici prensibin top­lumsal köklenmişliği şeklindeki yansımasından başka bir şey de­ğildir. Ki öncül birey, toplumsal kök salmışlığın bir parçası olarak ve aslında sadece bireysel bir başarı olan başarısının tayin edilmiş yönünü, daha önceleri bilinç dışı bir biçimde ve muhtemelen köklenmişlikten sağlıyordu. Bireyin yaratıcılığının reddedilmesi gerek­tiğine ilişkin düşünce, sosyolojinin en yaygın yanlış anlamalarındandır. Tam tersine: Yeni olan, tekil kişinin mevcut varoluşsal sta­tüyü yıkan bu yeni türden “karizmatik” bilincinden başka nerede oluşabilir ki? Sosyolojinin daima göstermesi gereken şey ise, yeni olanın mevcut olanla temellenerek (çoğu kez mevcut olana karşı muhalefet içinde bulunur şekliyle de olsa), yönünü tam da mevcut olana göre tayin ettiği ve öte yandan mevcut olanın ise daima top­lumsal bünyedeki güçler arası gerilimlere kenetlenmiş olduğudur.
Sayfa 199 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
664 syf.
10/10 puan verdi
Selam yıldızlarım! Bugün kapağıyla beni kendine çekmeye pek ala yeten “Uyumadan Önce Tuttuğum Dilek” kitabıyla geldim. Kitabın kalınlığı, puntolarım küçük olup sayfayı doldurması beni biraz korkutmadı diyemem. Ama inanın bana, soluksuz okunuyor. Ben bir oturdum bitirene kadar da başından kalkmadım Kitabın dili beni biraz korkutuyordu, üçüncü kişi
Uyumadan Önce Tuttuğum Dilek
Uyumadan Önce Tuttuğum DilekAnita Felipova · Pukka Yayınları · 06 okunma
80 syf.
·
Puan vermedi
İnanılmaz bir kitaptı! Tek oturuşta bitti ve neredeyse okurken kahkahalarla gülecektim. Dili bu kadar komik olan klasik bir kitap okumamıştım. Meğersem kadın ve erkek ilişkileri yaradılıştan beri aynı dinamikler üzerine inşa edilmiş. E dolayısıyla tartışma konuları, kadının ve erkeğin bakışı birebir aynı. Bu kadar eski zamanı anlatan, hele ki konusu Adem ile Havva olan bir kitapta günümüz ilişki sorunlarını okumak inanılmaz keyifliydi. Ama beni çok etkileyen ve takdir ettiğim kısım; Mark Twain’in, o zamanlar insanın henüz keşfetmediği bilgileri bilen birisi olarak, tıpkı bilmeyen biri gibi yazması oldu. Bildiğiniz bir şeyi bilmeyen birinin bakış açısıyla yazmak zordur, çünkü o soruyu sorduğunuz dönemi bile hatırlamazsınız. Dünyaya ait çoğu keşfedilen şeyler çocuklar büyütülürken, henüz sormasına gerek kalmadan anlatılıyor. Adem ile Havva ise kimsenin çocuğu değil ve her şeyi kendileri keşfediyorlar. Hiçbir bilgiye sahip olmayan birinin sorabileceği soruların bu kadar güzel hazırlanması çok hoşuma gitti.
Adem ile Havva'nın Güncesi
Adem ile Havva'nın GüncesiMark Twain · Can Yayınları · 20214,064 okunma
Reklam
Sokrates ise ölümün olduğu bu dünyada ölmeyecek tek şeyin aşk olduğunu söyleyerek farklı bir bakış açısı geliştirmiştir.
Sayfa 107 - Destek Yayınları | Felsefe: 23Kitabı okudu
Allah'ı gördüğüm bakışla Allah'ın beni gördüğü bakış bir tek ve aynı bakıştır.
200 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Söyleme Bilmesinler- Şermin Yaşar
Kitapta her karakterin sırası geldikçe söz alması ve karakter her söz aldığında hikayenin derinleştikçe kalp sızısının artması. Toplumu oluşturan bireyler, uzaktan izlediğimiz mutlu hatta musmutlu aileler gerçekten mutlu mu? Yok mu herkesin bir kalp sızısı. Yaşlının derdi olmaz mı unu eledi eleğini astı diye? Gencin derdi olmaz mı sağlığı yerinde ayakları yere basıyor diye... Bazen hep bir eksik parça vardır insanın zihninde. Yapbozun bir parçası yoktur da sanki diğer bütün parçalar da onsuz eksik kalmış gibi hissederiz. Kilit parçadır çözülemez bir türlü bulmaca. Bir gün o taş gelir yerini bulur ve işte öyle çözülür tüm düğümler. Sanki iyi bildiğimiz bir ailenin itiraflar kitabı gibi değil mi sizce de? En yakınımızdan en içimizden en bizden okurken can yakan ama bir o kadar da sımsıcak saran bir kitap. Bana göre kitabın tek eksik yönü Z kuşağı olma ihtimali yüksek torunlara da söz hakkı tanınmalıydı. Onların bakış açıları onların duyguları da yansıtılmalıydı. Belki de sevgili Şermin Yaşar bunu başka bir kitaba saklamıştır :) Yani olsa bir devam kitabı kesinlikle okunur. Akıcı, enfes, dinlendirici ve sürükleyen bir kitap.
Söyleme Bilmesinler
Söyleme BilmesinlerŞermin Yaşar · Doğan Kitap · 20233,863 okunma
Şehid Şeyh Ahmed Yasin‘in vicdanlarda iz bırakan duası:
ALLAH’ım! Ümmetin suskunluğunu Sana şikayet ediyorum! Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!.. Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!.. Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belalarının estiği biriyim!.. Tek isteğim benim gibi,
“…insan kuşkusuz arkadaşına da ağlar, ama o zaman bile hayatta kalmış olmanın hoşnutluğu gibi bir duygulanım vardır ya da daha iyi bir bakış açısıyla, ölen değil, ölüme iştirak eden taraf olmanın, onun tablosunun tamamını görebilecek ve sonunda hikâyeyi anlatacak olmanın ve geride kalan savunmasız insanlara sahip çıkan ve onları teselli eden taraf olmanın hoşnutluğu vardır. Arkadaşları öldükçe insan daha çok kabuğuna çekilir ve daha yalnız hisseder kendisini ama aynı zamanda eksilenleri tek tek sayar: Biri gitti, biri daha…”
YKY
Resim