Duru bir görüş bahşetsen bana ya Rab. Her şeyin yerli yerinde durduğunu, ağır ağır döndüğünü, sakin sakin aktığını görmeme yetecek bir bakış. O bakışta, bu kadar çok olmasam. Tek yörüngede tek merkezde toplansam. Yekpâre olsam. Kesrette dağılmasam. Küçülsem. Tek noktada toplansam. Yaşam büyük, âmenna. Ama ben biraz azalsam. Sadeleşsem. Durulsam.
Geleceğin büründüğü tek bir şekil vardır, o da olasılıktır; “olsun” ise, geleceğe uygun yönelimdir. (…) Bu “olsun”dan hareketle ancak, mev­cut olasılıkların varlığı araştırılabilir ve bakış, tarihe ancak buradan hareketle yönelmektedir. (…) . Günümüz şartlarında hangi yöne­limin galip geleceği belli değildir, çünkü mücadele eden taraflar ütopik yönelimlerle gerilimsizlik içinde bulunan yönelimlerdir; zira, gerçeklik de henüz tamamlanmamıştır. Geleceğe gelince-(şeyler değil, insan olduğumuz için) potansiyel olarak her şey, muhtemellik açısından ise, birçok şey istemimize bağlıdır. Seçimimizin yönü ise, sonuç olarak her bir bireyin iradesine bağ­lıdır.
Sayfa 243 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Reklam
Yön verici ütopyanın, başta sadece tek bir bireyin “istemlerinin yarattığı düş”ü, hayali olarak öne çıkarttığı, daha sonra ise bunun ancak geniş ve sosyolojik olarak net bir şekilde belirlenebilir katmanların politik istemleri kapsamına alındığı sıkça görülmektedir. Bu gibi durumlar­da, bir öncülden ve onun bayraktarlığından söz edilmektedir. Başa­rıları ise, sosyolojik olarak vizyonunu lehine dile getirdiği, düşün­celerini geliştirdiği tabakaya ait saymaktadır. Belli tabakaların bu yeni bakış açısının bu şekildeki (yani sonradan) kabulüyle ilgili ol­gu, bu bireysel iradesel içtepinin ve şekillendirici prensibin top­lumsal köklenmişliği şeklindeki yansımasından başka bir şey de­ğildir. Ki öncül birey, toplumsal kök salmışlığın bir parçası olarak ve aslında sadece bireysel bir başarı olan başarısının tayin edilmiş yönünü, daha önceleri bilinç dışı bir biçimde ve muhtemelen köklenmişlikten sağlıyordu. Bireyin yaratıcılığının reddedilmesi gerek­tiğine ilişkin düşünce, sosyolojinin en yaygın yanlış anlamalarındandır. Tam tersine: Yeni olan, tekil kişinin mevcut varoluşsal sta­tüyü yıkan bu yeni türden “karizmatik” bilincinden başka nerede oluşabilir ki? Sosyolojinin daima göstermesi gereken şey ise, yeni olanın mevcut olanla temellenerek (çoğu kez mevcut olana karşı muhalefet içinde bulunur şekliyle de olsa), yönünü tam da mevcut olana göre tayin ettiği ve öte yandan mevcut olanın ise daima top­lumsal bünyedeki güçler arası gerilimlere kenetlenmiş olduğudur.
Sayfa 199 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Sokrates ise ölümün olduğu bu dünyada ölmeyecek tek şeyin aşk olduğunu söyleyerek farklı bir bakış açısı geliştirmiştir.
Sayfa 107 - Destek Yayınları | Felsefe: 23Kitabı okudu
Allah'ı gördüğüm bakışla Allah'ın beni gördüğü bakış bir tek ve aynı bakıştır.
“…insan kuşkusuz arkadaşına da ağlar, ama o zaman bile hayatta kalmış olmanın hoşnutluğu gibi bir duygulanım vardır ya da daha iyi bir bakış açısıyla, ölen değil, ölüme iştirak eden taraf olmanın, onun tablosunun tamamını görebilecek ve sonunda hikâyeyi anlatacak olmanın ve geride kalan savunmasız insanlara sahip çıkan ve onları teselli eden taraf olmanın hoşnutluğu vardır. Arkadaşları öldükçe insan daha çok kabuğuna çekilir ve daha yalnız hisseder kendisini ama aynı zamanda eksilenleri tek tek sayar: Biri gitti, biri daha…”
YKY
Reklam
Bizce, İslam'ın ve İslam toplumlarının, çakılıp kaldıkları ortaçağlardan bugüne ve geleceğe taşınması problemini tek başına çözmesi mümkün olmayan, ama çözüm yollarının üretilmesine büyük ölçüde katkı yapacak, yeni bir dinamizm yaratacak, İslam'a ve İslam'ın geçmişine sağlıklı bir bakış sağlayacak olan sağlam bir tarihsel perspektiftir.
Sayfa 199Kitabı okudu
Zerdüşt’ü yazdığım yıllar, özellikle de ondan s o n r a k i evre korkunç bir mutsuzluk dönemi olmuştu. Pahalıya mal olur insana ölümsüzlük: bin kez ölür insan daha yaşarken bunun karşılığında. –Bir şey vardır büyük işin öç alması diye. Yapıt olsun, edim olsun, bir kez tamamlanmaya görsün büyük iş, yapanın karşısına dikilir. Bu işi yaptığından g ü
Kaçıp gitmek istediğiniz yerin kaçtığınız yerle aynı olduğunu görmek tam bir aydınlanmaydı. Hapishanenin bir yer değil, bakış açınız olduğunu anlamak. Deneyimlediği, birbirinden apayrı hayatlar içinde, en köklü değişim hissinin ancak kaçıp gitmek istediği hayatta yaşanabileceği, Nora'nın aldığı en garip dersti. Başladığı ve dönüp dolaşıp yine geldiği hayatta. Her şey farklıydı.Farklıydı çünkü artık başkalarının hayallerini gerçekleştirmek için yaşamak zorunda hissetmiyordu kendini. Hayalindeki mükemmel evlat, kız kardeş, partner, eş, anne, çalışan olmaya uğraşmaktansa, doyum verici bir hayatı ancak yalnızca insan olarak, kendi amacının yörüngesinde dönerek, bir tek kendine hesap vererek yaşayabileceğini artık anlamıştı.
Düşünün. Hayata ne olacağı belirlenmiş bir şey olarak nasıl başladığımızı düşünün. Toprağa ekilmiş bir ağaç tohumu gibi. Ardından büyürüz büyürüz ve ilk başta gövdeye dönüşürüz.” Ama sonra bu ağaçtan -yaşamımız olan ağaçtan dallar çıkar. Gövdeden farklı yüksekliklerde ayrılan onca dalı düşünün. Dalların çoğu zaman farklı yönlere doğru giden başka dallara ayrılışını düşünün. Dalların farklı dallara dönüşmesini, o dalların da daha ince dallara ayrılmasını düşünün. Aynı daldan çıkan ince dalların uçlarını, hepsinin nasıl da ayrı yönlere doğru gittiğini düşünün. Yaşam da daha büyük bir ölçekte, aynı şeydir. Günün her anında yeni dallar çıkarır. Bizim bakış açımızdan hepimizin bakış açısından bu bir süreklilik gibi görünür. Her bir dal yalnızca tek bir yolu gitmiştir. Ama her zaman başka ince dallar da vardır
Reklam
Feurbach üzerine tezlerin tamamı
Karl Marx [Feuerbach Üzerine Tezler[1]] 1. ad Feuerbach 1 Bundan önceki tüm materyalizmin (Feuerbach'ın ki de dahil olmak üzere) başlıca kusuru; nesnenin, gerçekliğin, duyumsallığın duyusal insan etkinliği, pratik olarak, öznel olarak değil, yalnızca nesne ya da sezgi [Anschauung1] biçiminde kavranmasıdır. Bu yüzden, etkin yan,
Sayfa 15 - Kor Kitap
Önsöz
Jakoben geçmişle aralarına mesafe koymaya can atan Fransız liberallerinin Devrim'den bugüne dair çıkarılacak tek bir ders bulunmadığını ilan ettikleri günlerin,Pekin'deki öğrencilerin ya da Moskova'daki Kongre'nin yeni seçilmiş üyelerinin 1789 ile 1989 arasında doğrudan bağ kurdukları günlere tesadüf etmesi,tarihin aydınlatıcı ironilerinden birisidir.
Bunların bazılarını neden sakladığımı ben bile bilmiyorum." diye mırıldandı cadı. Eski masalları değerli bulan bilginler olduğunu biliyorum ama bana sorarsanız, genç beyinler için sadece zehir." "Ciddi olamazsınız," dedi Serilda, öyle olduğundan emin olduğu halde "Ara sıra masal okumaktan zarar gelmez. Hayal gücüne ve zekice düşünmeye faydası olduğu gibi iyi davranışlara da özendirir. Sonsuza dek mutlu yaşayanlar hiçbir zaman kötü ve açgözlü karakterler değildir. Sadece iyilerdir." Madam Sauer doğruldu ve ona korkutucu bir bakış attı. "Ah, doğru, çocukları korkutarak iyi davranışlar sergilemeye yöneltmek için biraz acayip fikirler olabilirler ama benim tecrübelerime göre, çoğunlukla etkisizdirler. Sadece gerçek olaylar bir çocuğun ahlaki tutumunu geliştirebilir." Serilda, Madam Sauer onu söylediği yalanlar için cezalandırmaya çalıştığında birçok kez ellerinin üstüne vurduğu söğüt dalını düşününce yumruğunu sıktı. "Şu kadarını söyleyebilirim ki," diye devam etti cadı, "o saçma hikâyelerin tek yaptığı masum ruhları kaçmaya ve orman halkına katılmaya özendirmek." "Kaçıp karanlık ruhlara katılmak istemekten iyidir," dedi Serilda
İnsan bir bakışa, tek bir söze, körü körüne nasıl güvenirdi? Güvendim. Uzattım elimi korkusuzca. Düşsem ne olur ki gördüğüm son bakış onun gözleri olacaksa…
Eğer içinde hâlâ bir parça sağduyu kalmışsa, tek yapabileceği yol gösterenleri ve akıl hocaları her ne kadar mahvetmiş olursa olsun, yine de ona bir şekilde büyüleyiciymiş gibi gelen çocukluğuna dönüp bakmaktır. Oradayken, bilinen tüm sınırlamaların yokluğu aynı anda yaşanan birkaç hayatın bakış açısına sahip olmasına olanak tanır; bu yanılsama içinde iyice kök salar ve artık tek ilgilendiği her şeyin faniliği, aşırı derecede kolay oluşudur.