"Ahhh... Ahh. .." dersin, "keşke bir evim olsa da şu kiradan kurtulsam o kadar rahat edeceğim ki..." Bir evin olur, 2+1. "Biraz büyük olsa, şuraya bi konsol sığsa ne güzel olurdu." dersin sonra. O da olur, valla olur! Daha büyük bir ev de alırsın. Üstünden az biraz zaman geçer sıkılmaya başlarsın: "Keşke
Modern insan, modern çağda, tarihteki hiçbir çağın bireye yüklemediği adı 'Arayış' olan bir misyonu yüklenme zorunluluğuyla yüzyüze... Modern çağ haricindeki tarihin bütün çağlarında bireyler, hem teorik olarak hem pratik olarak var olan yalnızca bir tek ideanın etrafında yaşam sürmekteydi. Birey, ekstra her hangi bir arayış süreci
Reklam
her hâl ve âhval için!
doğuştan bir gözümün miyop olduğunu daha geçen gün öğrendim. bilgisayar/telefon ekranı, dersler ve kitaplardan zamanla derecesi artarak ikiyi bulmuş. göz nimeti gerçekten çok farklı, tek gözle bile ne kadar netmiş ki bu yaşıma kadar hiç farkına varmamışım. şükür ve hâmd edecek ne çok nimete sahipmişiz, bunu da ancak ne yazık ki kaybedince anlıyoruz. sen yine de her dâim, her hâl ve ahvâlin için el'hamdü lillâh veş-şükrü lillâh diyenlerden olmayı dile.
- Düşünüyorum da! Ne çok acı var yeryüzünde... İnsanın attığı her adımda, düşündüğü her saniyede bir yerlerde bir masumun kalbi kırılıyor, küçücük bir çocuğun düşlediği her şey tek bir anda yok oluyor. Bir yerlerde bir canlı yok olup gidiyor, son nefesini veriyor. Bir çiçek daha kökünden koparılıp solmaya mahkum ediliyor. Daha acısı tüm bu zulüm içinde aşağılık insanoğlu yine her şeye sırtını dönüyor...
Doldum ben, damla damla, taşacak gücüm yok, daha da genişledim, ucum yok bucağım yok Kendime yabancıyım, tanışmaya niyetim yok, daha da uzaklaştım, kimim yok kimsem yok. Dalganıp durulduğum, bir uçsuz bucaksız deniz Varacağım bir yer yok sanki, limanım yok, evim yok. Köksüzüm, öksüzüm, bir bağıra basılmayan Sazsızım, sözsüzüm, tek satıra yazılmayan Tatsızım, tuzsuzum, bir damağa yatmayan. Bir bahçenin gülü olmayı methetmişler Bir yosunum taşlardan sulara savrulan.
Ey göl!! Henüz aradan 1 hafta geçti ancak, seyrine doyamadığı o canım su yanında bir gün onu üstünde gördüğün şu taşa bak oturdum tek başıma! altında bu kayanın yine böyle inlerdin, yine böyle çarpardı dalgaların bu yara, ve böyle serpilirdi rüzgarla köpüklerin o güzel ayaklara. ey göl hatırında mı? bir gece sükut derin, çıt yoktu su
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.