Selvi Boylum Al Yazmalım
Oradan oraya yük taşıyan İlyas (Mirza) bir köy yolundan geçerken çamura saplanır (Beter olsun) Kamyonun altına girip ne olduğuna bakar. Üstü başı çamurlu bir kadın kamyonun önünde dikilmektedir. İlyas onu yaşlı bir kadın sanır. - Nene napıyon nene çekil oradan. - Ben nene değilim genç bir kızım. - Güzel bir genç kız mı? Kamyonun altından çıkıp
HAKİKATİN ŞERİATİ Allah hidayet ve inayeti üzerine bulundurduğu kulundan ikilik perdesini kaldırır. Allah’ın yolu Peygamber makamında şeriat yoludur. Bu yolun yolcularına Allah’ın emir ve yasakları vardır. Bu emir ve yasakların tebliği şeriat peygamberine verilmiştir. Ümmetlerini doğru yola iletir. Allah’ın, ilim irfaniyet evi olan peygamberlikle görevlendirilmiş bireyin kalbi, arşullahtır. Allah’ın o bireyde, sonsuz aşk ve feyzini esirgemeden mazharı aşk olan âşıklara vahdet evinin bahçesinin kapısını açık tutar. Âşıklar o kapının feyz coşkunluğundan vahdet şarabı içerler. İçtikleri görülmeyen latif bir iksirdir bu şarapla sarhoş olurlar (şaraben tahura) te-şe=tevhid şarabı. Şeriat peygamberi yasakları tebliğ etmekle görevlidir. Peygamber ayrıca velidir. Bu veliliği ile de peygamberliğinin görevini sürdürerek ayrı olarak ta, iç âleminde bulunanı şeriati ile birlikte tanıtır. Bireye iç alemindeki nurun ışığının dış şeriate yansıyıncaya kadar (için ve dışın bir olması dır); şeriat öğütleri ile birlikte, az yemek, az uyumak, az konuşmak, zikri ibadetle meşgul olmak, Allah’ı bilmek, dünyaya fazla itibar etmemek, dünyada bulunan her neyse Allah’tan fazla sevmemek eğitimini verir. Şayet bu eğitim üzerine tam yürümüşse, o velidir. Şeriat peygamberinin kalbi hem içeriyi ve hem de dışarıyı gözler( yani içerideki vahdet âlemi ve dışarıdaki kulluk olan kesret âlemini gözler)ancak gözleyen birleyen yine Allah’tır. Allah’ı bilme ve görmekliğiyle onun zuhuruyla kendinden geçer. Kendi beşeri varlığını görmeden, onu onun basariyetiyle görür görüntüye de gelirse, o zaman o bir Kâmil’dir. Pir Seyyid Mustafa Altun
Reklam
Gökyüzünü karıştırırım,günü,geceyi Rüzgarla yağmurla dans ederim Biraz aşk,bir tutam bal Ve dans ederim,dans,dans,dans youtu.be/K5KAc5CoCuk
Erenköylü Ruhiye Hanım 19. yüzyılda bir adama aşık olur. Adamın Adanalı Sadi Bey'dir. Ruhiye Hanım, Sadi Bey'e olan aşkını bir türlü itiraf edemez. Aşkını kendi içinde yaşarken bir yandan da "Aman Adanalı" türküsünü söylemeye başlar. Türküyü etraftakiler de duyar, böylece türkü dilden dile dolaşmaya başlar. Türküyle birlikte Ruhiye Hanım'ın aşkı da duyulur. Bu aşk saraya kadar ulaşır ve Ruhiye Hanım'ın babası Tersane Nazırı Muhittin Paşa da bu aşkı duyar. Muhittin Paşa çevreye yayılmış olan bu aşk dedikodularından rahatsız olur. Dedikodulardan sonra kızını ev hapsinde tutar. Ancak dedikodular devam etmektedir, saray bu aşka el atarak Tersane Nazırı'na bir emir gönderir. Bu emir sayesinde Ruhiye Hanım ve Sadi Bey evlenirler. youtu.be/N7YPAsRS8SE
Aşkım diyorlar... Flört ettiklerine aşkım, eşlerine aşkım, Kediye aşkım, köpeğe aşkım, Oğluna aşkım, kızına aşkım... Bilmiyorlar ki aşk geçici bir duygudur... AŞIK MAŞUĞUNA KAVUŞUNCA AŞK BİTER!!! Çabuk biten, yitip giden, Geçici aldatıcı bir histir aşk dedikleri... “Evlilikleri ayakta tutan aşk değildir”... Aşkla evliliğini devam ettirmeye
Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile... Âlem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nâfile! Kaç hakîkî müslüman gördümse, hep makberdedir; Müslümanlık, bilmem amma, gâlibâ göklerdedir! İstemem, dursun o pâyansız mefâhir bir yana... Gösterin ecdâda az çok benzeyen bir kan bana! İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yâdigâr, Çok değil, ancak, necîb
Reklam
1.000 öğeden 301 ile 310 arasındakiler gösteriliyor.