Bir kitap düşünün, aşkı en güzel ve en acı haliyle anlatsın. İçinde ihanet olsun, kafa karışıklığı olsun. Şehvetten uzak ve aşkı alelade bir bedene sahip olmayı reddeden hisler olsun. Birbirlerinin gözlerine, yüzüne bakarak her şeyi okuyan, anlayan ruhların aşkı olsun. Birbirlerini sadece mutlu etmek için çırpınan, karşılık gözetmeksizin
Eksiklik...
Yokluklarında ihtiyaç duyduklarımıza taktığımız ad.
Olmasını istediklerimizin olması gerektiği yerde olmadıklarında, aklımıza gelen tek sıfat.
Kimi zaman ağlayan bir çocuğun karnındaki açlık, kimi zamansa aşk yoksunu bir kadının ya da adamın tok kalbi.
Kimi zaman damağımızda kalan bir tad, ömrümüze ömür katan bir nefes,
Genelde Sabahattin Ali denilince akla ilk ”Kürk Mantolu Madonna” gelir ama benim için ilk sırada İçimizdeki Şeytan var. Başından sonuna kadar içine çeken, bağlayıcı ve sürükleyici bir tadı bulunmaktadır. Eserde Sabahattin Ali toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın "kapana kısılmışlığını" etkileyici bir
Ağrıdağı Efsanesi, bitirmiş olduğum ilk Yaşar Kemal kitabı oldu. Yaşar Kemal öyle bir yazar ki, biraz kitaplara ilginiz varsa, okumasanız bile orada bir Yaşar Kemal olduğunu bilirsiniz. Sadece ismen değil, derdinin ne olduğunu da bilirsiniz. Zenginliğe, ağalığa ve zulme karşı mazlumların yanında bir Anadolu insanı gözüyle olaylara baktığından
Kim bilir..
Biz ; atom bombası gibi yeri yerinden oynatsın, kocaman bir ışık saçsın, öncesinde kendine benzemeyen ne varsa yok etsin, her şeyi değiştirsin, çook uzun sürsün gibi ütopik hayallerle onu zihnimizde şekillendirmeye çalışsak da ,aslında ufak ayrıntılarda gizlidir çoğu zaman.
Mutluluk kahkaha atmaz, sessizdir. Gülümser, ısıtır,
Kırgınlık,
Özlem,
Hasret,
Bir tutam kızgınlık,
Farkındalık,
Yorgunluk,
Daha nice duygunun harmanlanmış haliyle daralıyorsa içiniz, siz kendinizle başbaşa bırakılmışsınız.
Öyle yalnız değil,
"Görünüşte başı dik geldim,
ama beni sürükleyen yalnızlıktı sadece,
sessizce yanına diz çöktüm
ve istemedim hiçbir şeyi birazcık sevgiden başka."
Rus asıllı yazar
Lou Andreas-Salomé, 1861'de Petersburg'da doğdu. Henüz küçükken Almanca, Fransızca gibi diller de öğrenen Salome hayatı boyunca birçok dilde yazmasına rağmen, ağırlıklı
“Tâne her ne şeye gebe ise ondan başka şey doğmuyordu.”
Sorunlar hayatın daimi parçası. Eli ve koluyla sarıldığı hayat ipinde biri çözülse hemen peşinden hali hazırda orada yer alan fakat sırası gelmediği için görünmeyen bir başka düğümle karşılaşır durur insanoğlu. Sorunu iri de olsa, minik de olsa vardır; kısa da sürse, ömrüne de yayılsa