Değişem dünyanın ayak seslerini edebiyata taşıyan 1950-60 Japon edebiyatı serisine iyi bir örnek. Bu döneme ait Japon edebiyatını, aynı dönemdeki Türk edebiyatı ile okuduğunda alınan keyifte artıyor. Romanda Kimona sanatçısı bir ailenin bireysel düzlemde yaşadıkları basitçe anlatılırken geri planda ise toplumsal değişim ve eski mesleklerden vazgeçme durumu iyi özetlenmiş. Büyük bir edebi tat aldığımı söyleyemem, sanırım yazarım diğer kitaplarını da okumalıyım ama bir ülkenin ya da dönemin değişimi okumak için faydalı bir roman.
Kiraz ÇiçekleriYasunari Kawabata · Can Yayınları · 2022683 okunma
Halkevleri'nin ve onun yan birimi Halkodaları'nın varlığı, ülkenin her kesiminde yaşayan insana ulaşarak, onu yeni yönetimin saygın bir bireyine dönüştürme amacı taşıyordu. Nitekim Halkevleri'nin değişik kolları aracılığıyla yapılan uygulamalar, milyonlarca insanın o güne değin yaşamında olmayan gelişmeyi ve değişimi de devreye sokuyordu. Halkevleri'ni kuranlar ve o birimlerde görev alanlar; Atatürk ilkelerini yaşama geçirmeyi, devrimlerin halk tarafından özümsenmesi için gerekli çabayı göstermeyi, dünden bugüne eğitim, sanat ve kültür alanında önemli atılımlar yapmayı, ulusal bilincin geliştirilmesiyle herkesin iyi birer yurttaş olarak yetişmesini sağlamayı, daha da önemlisi laik ve çağdaş bir toplum yaratabilmeyi amaçlıyordu.
Sayfa 93 - İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE YAYINLARIKitabı okudu
Saray kadını olan Prie, ülkenin kralı tarafından sürgüne gönderilmiştir. Aristokrat bir yaşama alışmış olması onun dengesini alt üst etmiştir. Sürgüne gönderildiği yerdeki insanlari alt kültürden insanlar olarak görmüş ve onlardan beklediği ilgiyi alamamıştır. Bir an da görünmez olan Prie bu durumu kendi egosuna yediremeyip kendisinin ölümünü planlayıp 'sevilebilirim, ilgi alabilirim, eski yaşamıma geri dönebilirim' arzusuna yenik düşüp gerçekten ölüp beklentisinin boşa çıkmasını anlatan bir eserdir. Eserdeki kadın bende hastalıklı düşünceye sahip bir kadını çağrıştırdı. Koşullar her zaman değişebilir fakat bu değişimi ölümle taçlandırmak sadece hastalıklı bir zihnin üretebileceği bir çözüm önerisidir.
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202176,8bin okunma
...Bu ülkenin üniversitelere girmeye hak kazanmış güzide insanları, bazen şiddet dozu yüksek eylemlere varacak taşkınlıklar üretebilen kalabalıklar içinde bulunmakla, " değişimi" gerçekleştirebileceklerine inandırılıyor. Bu yöntemin kötü bir sonucu var: Koskoca bir insan, öyle nice koskoca insanlar, pırıl pırıl genç zihinler, akılsız kalabalıklarda çoğu zaman modası ve etkinliği dahi geçmiş, anakronik birer slogana indirgeniyorlar. Onlar bunu duyarlılık adına, belki ulvi bazı niyetlerle yapıyorlar fakat onların sınırsız potansiyellerini böyle nümayişlerde, böyle negatif enerji deposu protestolarda harcayan
muktedirlerin çarklarının nasıl işlediğini göremiyorlar. Bu kalabalıklarda yer almayı erdemli bir davranış olarak görebilmeleri için devamlı olarak koşullandırılıyorlar. Kendilerine, bireyselliklerine ve benzersizliklerine inançları taammüden zayıflatılıyor; isyankar ama sönük birer kıvılcıma dönüşüyorlar zamanla ...
Altıncı yüzyılda Yunanca o kadar yaygın konuşulur olmuştu ki İmparator Heraklios (610 - 641) Yunanca'yı ülkenin resmi dili olarak ilan etti ve bir kuşak sonra da Latince'yi yalnızca bir avuç bilim adamı biliyordu.
BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE
Finlandiya coğrafi, stratejik ve halkın genel yapısı bakımından imkansızlıklarla, zorluklarla örtülü küçücük bir ülke...Beyaz Zambaklar Ülkesi ise bu ülkenin kaderinin nasıl değiştiğini anlatan bir kitap. Atamız Mustafa Kemal Atatürk bu kitabı ülkemizdeki okulların, özellikle askeri okulların müfredatına dahil
1905-1970 yılları arasını kapsayan romanda üç kuşak üzerinden Türkiye’nin geçirdiği değişimi okuyoruz. Bu değişim Işıkçı ailesi üzerinden anlatılıyor.
Osmanlının son yıllarında tüccar olup işlerini büyütmek ve istediği gibi bir aile hayatı kurmak isteyen Cevdet Bey.
Bir amaca bağlanmak, halka faydalı olmak isteyen; gelişime ve değişime köy
Tarımsal üretimin hızı, sanayi üretiminin hızına hiç bir zaman yetişemez. Bunun başlıca nedenlerinden biri, tarımda üretilen artık-değerin bir bölümüne toprak rantı adı altında asalak toprak sahiplerinin el koymasıdır (Bk. Rant). Geribıraktırılmış ülkelerin temel ıraları, tarımcı topluluk (Os. Cemâatı zirâîye, Fr. Communauté cultivateur, İng. Farming community)'lar oluşlarıdır. Kentliye göre köylünün kafa ve cüzdan yoksulluğu ne orandaysa, gelişmiş ülkeye göre tarımcı ülke
lerin kafa ve cüzdan yoksulluğu da o orandadır. Hele anamalcı ülkelerle bunların peşine takılan ve anamalcı yapıda gelişmeyi olanaklı sanan geribıraktırılmış zavallı ülkelerde küçük tarım üreticileri, ya tümüyle yoksullaşma ya da proleterleşme yolundadırlar ve bundan asla kaçınamazlar. Toplumcu üretim düzenine geçmeyi başaran tarım ülkeleri tarımı kollektifleştirme yoluyla sorunu çözümlemişlerdir. Ne var ki bu da yetmez, bir yandan da ülkenin hızla sanayileştirilmesi gerekir. Lenici toplumculuğun kuruluş plânında iki temel öğe bunlardı. Lenin şöyle der: «Tüm toplumsal gelişmenin dayanağı olarak toplumcu işletmecilik örgütlenmesinin temeli sanayidir» (Lenin, Yapıtlar, c. XXXII, s. 235-6). «En büyük anamalcı ülkenin ulaştığı tekniğin ve kültürün başarılarından yararlanmadan sosyalizme gidilemez» (İbid, c. XXVII, s. 342-3). Tarım kesimi, devletin anamal yatırımı olmaksızın, çagdaş teknik araçlarla donatılmaksızın, kentlerle mal değişimi yapılmaksızın; eşdeyişle çok gelişmiş bir sanayie dayanmaksızın süreklı olarak artık-ürün kaynağı olamaz.
Nâzım Hikmet'in en önemli eserlerinden biri sayılan "Memleketimden İnsan Manzaraları" 5 kitaptan oluşuyor. Yapı Kredi Yayınları tarafından, şiir kitaplarının beşincisi olarak ve "Şiirler 5" alt başlığı ile yayınlanmış.
Kitapta, ikinci meşrutiyet döneminden ikinci dünya savaşı dönemine kadar ülkenin sosyal, siyasal, toplumsal gelişimi ve değişimi, insan karakterleri ve olaylar-halk yorumları üzerinden anlatılmış 544 sayfalık destansı kaynak bir eser. Nâzım Hikmet'in kendi siyasi görüşünü öven doğrultuda pek çok dize bulunsa da toplumun o dönemdeki dinamiklerini yansıtması bakımından önemli bir eser olduğunu düşünüyorum.
"Şunu kabul etmeliyim," dedi Nathan. "Ülkenin diğer bölgelerinde neler olduğunu gördüm, ama bunun bizi etkilemeyeceğini düşündüm. Sanırım elinizde imkan varken değişimi başlatmak, bu değişime karşı koymaktan ya da tepki göstermekten daha iyi. Belki de kendi Peynir'imizi kapmalıyız." "Ne demek istiyorsun?" diye sordu Frank.
Nathan karşılık verdi: "Eski mağazalarımızı satsaydık ve diğerlerinin tümüyle rekabet edecek büyük, modern bir mağaza açsaydık bugün ne durumda olurduk merak ediyorum." Laura, "Belki de Kırın duvara 'Maceranın tadını çıkarın ve Peynir'i kapın,' yazarken bunu kastediyordu," dedi.
George Orwell Kitabı uzun bir süredir okumayı hedefliyordum ve en sonunda okumayı başardım.
Kitapta insanların yönettiği bir çiftliği hayvanların başkaldırmasıyla kendileri yönetmeye başlamasından ve sonrasında kendilerini zeki sanan bazı hayvanların eşit olmayan yönetiminden bahsediliyor. Aslında bu kitaptan çıkarabileceğimiz birçok ders var bunlardan en önemlilerinden biri kendi gücü ve yeteneklerinin farkında olmayan, kendi özgürlüklerini savunmayanların elbet bazı kurnaz domuzlar tarafından kendi çıkarları için kullanılacaklarıdır. Bu kitap 1945 yılında yazılmış olmasından bu yana aslında dünya düzeninde pek fazla değişikliğin olmadığını söyleyebiliriz dünyayı geçtim Türkiye de de bu değişimin olmadığından bahsedebilir. Yani insan düşünen bir varlıktır ama nedense bizim ülkemizde bu kaideler değişime uğruyor en azından ülkenin %51 i için (aslında daha fazladır) öyle olduğunu söyleyebilirim. Ve bunu değiştirmek bizim elimizde lütfen bu yorumu okuduysanız bu kitabı bir arkadaşınıza okutur musunuz. Ancak bu şekilde ülkemizdeki okur oranını arttırarak bu değişimi sağlayabiliriz. Bu yorumu okuduysanız değerli vaktiniz için teşekkür ederim sağlıcakla kalmanızı dilerim.