Çankaya'nın Silahşörü Recep Zühtü Soyak
Recep Zühtü Soyak (1893-1963/1966)(?) Recep Zühtü Bey, 1893 senesinde Manastır’da (vukuatlı nüfus kayıt örneğinde doğum yeri “Filarit” olarak geçmektedir) doğmuştur. Annesi Fatma Hanım, babası İpeklioğullarından Hasan Basri Efendi’dir. 1911 tarihinde İstanbul Vefa İdadisi’nden diplomasını aldıktan sonra Beylerbeyi İhtiyat Zabiti Mektebi (Yedek
İsrail Dışişleri Bakanı Abba Eban da 11 Eylül 1967'de BM Genel Sekreteri'ne gönderdiği mektupta Kudüs'te sükûnet ve asayişle, bütün dinlerin serbest ibadeti için gerekli şartlar sağlanmadıkça, milletlerarası bir düzenleme düşünülemeyeceğini, İsrail'in bu şartları sağlamaya çalıştığını ve halihazırda alınan tedbirlerin nihai çözümü engellemeyeceğini bildiriyordu. Artık atı alan Üsküdar'ı geçmişti. Bundan sonra da hem Güvenlik Konseyi ve hem de Genel Kurul, Kudüs konusunda daha birçok kararlar alacak fakat durumda hiçbir şey değişmeyecektir. Sonunda da, İsrail, 1978 Ekim'i sonunda Kudüs'ü resmen başkent yapacak ve 1980 Temmuz'unda da Doğu Kudüs'ü Batı Kudüs'e ilhak ettiğini ilanla, Kudüs'ü kendi egemenliği altında tek bir şehir haline getirecektir.
Sayfa 264 - Kronik Kitap 7. BaskıKitabı okudu
Reklam
Vermezse Mâbud neylesin Sultan Mahmud?
"Selamün aleyküm baba!" demiş. İhtiyar bakmış şöyle... "Aleyküm selam evlat!" "Yahu nedir bu tıkanan? 'Tıkandı da tıkandı.' diyorsun. Dikkatimi çekti, merak ettim. Anlatır mısın?" "Gel evladım, gel. Otur anlatayım." demiş. "Bundan aylar aylar önce bir rüya gördüm yavrum. Rüyamda çok büyük bir
Ama bir nasip meselesi var... O var... Bir öksüz çocuk eline bir simit alır, simidi yerken, meselâ Üsküdar'ın deniz kıyısında bir susam düşer suya; o dakikada oradan geçen balık yutuverir susamı... ilahi muhasebede o susam o balığındı. Buna itikat da evet diyoruz. Yalnız o balığı bulmak vazifesiyle susamı suya atmıyoruz.
Ermenileri bugünkü Suriye'nin çölümsü Zor bölgesine göç ettirmek başlı başına bir ölüm fermanıydı. Talat Paşa'nın, Rumların yaşadığı yerlere yerleştirilen Müslüman muhacirlerin neden Üsküdar'dan Basra'ya kadar olan boş arazilere yerleştirilmediğini soranlara 1914 Temmuzu'nda verdiği cevap bunu çok iyi bildiğini gösteriyor: ''Bu muhacirleri dedikleri gibi oralara gönderip çöllere serpecek olsaydık oralarda cümlesi açlıktan öleceklerdi... ''Yüzbinlerce Ermeni'nin başına gelen de bu oldu: Yollarda ve vardıkları çöllerde açlıktan, susuzluktan, hastalıktan öldüler. Yüz binlercesi de Teşkilat-ı Mahsusa'nın ve yerel güç odaklarının oluşturdukları çetelerce katledildiler. Bu çetelerin oluşumunda hapishanelerden salınan adi suçlular, göçmenler ve Kürt aşiretleri kullanıldı. Ölümden kurtulan veya kurtarılan belki on binlerce kadın ve çocuk ise Müslümanlar tarafından paylaşıldı ve Müslüman yapıldı. Müslümanlığa geçip tehcirden kurtulmak isteyen Ermeni erkekler felaketten kurtulamadılar; çünkü bir Gayrimüslimin asla güvenilir bir Müslüman olamayacağı düşünülüyordu. Bir yıl içinde Anadolu neredeyse tümüyle (toplamı 300 bin civarında olan İstanbul, Edirne, İzmir Ermenileri ve Katolik ve Protestan Ermeniler dışında) Ermenisizleştirilmişti. Talat Paşa, Ermeni Meselesi'ni çözme yolunda Abdülhamid'in otuz yılda başaramadığını kendisinin üç ayda başardığını söylerken bunu kastetmektedir.
Sayfa 133Kitabı okudu
Bu devran yine o devran - Recep Zühtü Meselesi
Sinirini alamayarak o sırada dayağın etkisiyle yorganın altına saklanmaya çalışan Fatma Medeniye’yi oradan çıkararak başından ve bacaklarının arasından üç el ateş eder. Fatma Medeniye ölmemiştir; fakat hastaneye getirmekte çok geç kalınmıştır. Taksim’deki Fransız Pasteur Hastanesi’nde yapılan tüm müdahalelere rağmen kanaması durdurulamayarak
Reklam
Osmanlı'da Sokak Köpekleri Meselesi
Osmanlı'da da sokak köpekleri meselesi var. Bir makaleden tuttuğum notlardan özetle: I. Ahmed'in sadrazamı Nasuh Paşa, 1600'lerin başında köpekleri suriçinden alıp kayıkla Üsküdar'a bıraktırmış. II. Mahmud döneminde köpeklerin bir İngiliz vatandaşını parçalamasından sonra, köpekler toplatılıp adaya gönderilmiş, ancak halk ses
Üsküdar'ı tek bir cümle ile tarif edin diyenleri Ahmet Yüksel Özemre şöyle cevap veriyormuş: Üsküdar "serâpa sehavettir." Yani herhangi bir karşılık beklemeden verebilmesini ve vermesini bilmektir. Üsküdar halkı böyleymiş.
Bugün (8 Ağustos) Aliya İzzetbegoviç'in doğum günü...
"Merhaba efendim, ben Aliya. Aliya İzzetbegoviç. Bosna-Hersek'in cumhurbaşkanıyım. Sizi Devlet-i Aliyye'nin en güzel şehirlerinden birinden, Bosna Sarayı'ndan, sizin daha sık kullandığınız haliyle Saraybosna'dan selamlıyorum. Bu kısacık sohbetimizde, parçası olduğumuz Avrupa'dan, Avrupa'nın ve Batı'nın
304 syf.
·
Puan vermedi
“Ellerinde sahibine ulaştırılmak üzere altın, gümüş ve elmas taşlarla bezenmiş çok kıymetli bir emanet vardı. Canı pahasına bu emaneti korumak ve sahibine teslim edebilmek için canhıraş hale geldi. Yolu uzundu ve azığı emanetin yerine ulaşması ümidiydi. Kuvvetli bir imanla yola koyuldu. Yolculuğunda kıble rüzgârları ona yoldaş oldu. Buna rağmen
Cinnet Mustatili
Cinnet MustatiliNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 20161,464 okunma
Reklam
128 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Peyami Safa o kadar kıymetli bir yazar ki öncelikle ne kadar sevip beğendiğimi söylemek istiyorum. Bazı bazı hissettiğim duyguları benden önce yaşayıp bana hissettirdiği için minnettarım. Tam bir dönem kitabı. Şark ve garp meselesi çok güzel anlatılmış. Kahramanlar Neriman ve Şinasi. Neriman annesi ölünce boşluğa düşen, sorgulayan, özenen bir kız. Şinasi'nin kardeşiyle aynı okulda bu vesileyle arkadaş olup senelerce sevgili oluyorlar. Zamanla değişiyor ilişkileri Şinasi'nin Neriman yüzünden geçirdiği zor günler, karakter geçişleri ,Neriman'ın beklentileri, Neriman'ın babası Faiz Beyle ilişkileri, arkadaşları Fahriye, yardımcıları Gülter. Her şey çok güzel şiirsel bir dille verilmiş. Üsküdar'da başlayıp Fatih'te biten bir İstanbul masalı. Şiddetle tavsiye ediyorum.
Fatih Harbiye
Fatih HarbiyePeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 202047,4bin okunma
Süleyman'a karısı telefon etti : — Konuşan ben, ben, Fahire. Tanımadın mı sesimden? Demek çok bağırdım birdenbire. Çığlık mı? Belki... Hayır,
Hikmet Kıvılcımlı – Memleket Davalarından İşsizlik
A- İşsizlik Nedir? Türkiye’de, otuz yıldır, halk yığınlarının hayatını kanser gibi kemiren bir hastalık var: İşsizlik… İşçi Sınıfının bütün çırpınışları: İlk dernek ve sendika davalarından, son grev tartışmalarına ve yerli malı kampanyalarına kadar bütün hareket ve mücadeleleri hep aynı noktada başlayıp, aynı noktada bitiyor: İşsizlik:
41 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.