İKİNCİ MERAKLI SUAL Bu iki ay zarfında heyecanlı bir vaziyet-i siyasiye karşısında bana hem alâkadar olduğum çok kardeşlerime kavî bir ihtimal ile ferah verecek bir teşebbüs etmek lâzımken, o vaziyete hiç ehemmiyet vermeyerek bilakis beni tazyik eden ehl-i dünyanın lehinde olarak bir fikirde bulundum. Bazı zatlar hayret içinde hayrette kaldılar. Dediler ki: "Sana işkence eden bu mübtedi' ve kısmen münafık baştaki insanların takip ettikleri siyaseti nasıl görüyorsun ki ilişmiyorsun?" Verdiğim cevabın muhtasarı şudur ki: Bu zamanda ehl-i İslâm'ın en mühim tehlikesi, fen ve felsefeden gelen bir dalaletle kalplerin bozulması ve imanın zedelenmesidir. Bunun çare-i yegânesi: Nurdur, nur göstermektir ki kalpler ıslah olsun, imanlar kurtulsun. Eğer siyaset topuzuyla hareket edilse, galebe çalınsa o kâfirler münafık derecesine iner. Münafık, kâfirden daha fenadır. Demek, topuz böyle bir zamanda kalbi ıslah etmez. O vakit küfür kalbe girer, saklanır; nifaka inkılab eder. Hem nur hem topuz; ikisini, bu zamanda benim gibi bir aciz yapamaz. Onun için bütün kuvvetimle nura sarılmaya mecbur olduğumdan, siyaset topuzu ne şekilde olursa olsun bakmamak lazım geliyor. Amma maddî cihadın muktezası ise o vazife şimdilik bizde değildir. Evet, ehline göre kâfirin veya mürtedin tecavüzatına set çekmek için topuz lâzımdır. Fakat iki elimiz var. Eğer yüz elimiz de olsa ancak nura kâfi gelir. Topuzu tutacak elimiz yok!
Bir baba ihtiyacı her zaman mı vardır, yoksa, kafamız karıştığı, dünyamız dağıldığı, ruhumuz daraldığı vakit mi isteriz babayı?
Reklam
Savaşta kadının yüzü yoktur, savaşmak kadının işi değildir, savaşta kadının kokusu yoktur, hep erkek kokar denilse de vatan, özgürlüğünü korumak için "çocuklarını" çağırıyorsa o vakit hangi cinsiyette olunduğunun pek de bir ehemmiyeti yoktur.
Sayfa 79 - Duyguların Tarihi: Kadın Yok Savaşın Yüzünde
Kimselerin vakit ayırmadığı biriyim Biliyorum. Sıradan bir alışkanlık, körleşmiş Bir küçücük ayrıntıyım Biliyorum.
Çocuklar büyürken birlikte çok vakit geçirdikleri ve kapalı bir ortamda çokça baş başa kaldıkları yetişkinlerden bir takım özellikleri alabilirlerdi ve büyüdüklerinde de aslında temelde birbirinden son derece farklı olan bu yüzler arasında çarpıcı bir ifade benzerliği oluşabilirdi.
Sayfa 344 - Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Olsa olsa bir anıdır güzellik, herkesin bir vakit kirpiklerinde bir rüzgarla yaşadığını sandığı…
Sayfa 83
Reklam
Cumartesi, bir tatil gününde yapacak ne var? Hiçbir şey. Yapacak hiçbir şey bulamıyorsun. İnsanlar ne yapıyor. nasıl vakit geçiriyor? Ne yapıyorlarsa. bunları nasıl yaptıklarını anlayamıyorsun. Dünyam küçüldü. diyorsun kendi kendine. dünyam o kadar küçüldü ki belki ben bile onun dışında kaldım.
Yaşamaya Dair
Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak. Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani o derecede, öylesine ki, mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde. Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığından.
"İşte öyle bir şey yazmak istiyorum ki yukarı bakılsa mavi ve daima mavi; aşağı bakılsa siyah daima siyah... Bir şey ki mavi ve siyah olsun. Hasta mıyım, bilemiyorum; fakat ah! Ne yazmak istediğimi bir bilsem; onu şöyle karşımda resmedilmiş, betimlenmiş görmek mümkün olsa; işte o vakit zannediyorum ki artık ölebilirim."
“Ne önemi var ki benim erdemimin? Henüz öfkelendirmedi beni. Ne kadar usandım kendi iyimden ve kötümden. Yoksulluktan, pislikten ve sefil bir huzurdan başka bir şey değildir bütün bunlar!” dediğiniz vakit.
Sayfa 7 - İş Bankası YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
“Ne önemi var ki benim aklımın? Bir aslanın yiyeceğini araması gibi arıyor mu ki bilgiyi? Yoksulluktan, pislikten, sefil bir huzurdan başka bir şey değildir o!” dediğiniz vakit.
Sayfa 7 - İş Bankası YayınlarıKitabı okuyor
“Ne önemi var ki benim mutluluğumun? Yoksulluktan, pislikten ve sefil bir huzurdan ibarettir o. Oysa benim mutlululuğum, varoluşun kendisini haklı çıkarmalı!” dediğiniz vakit.
Sayfa 7 - İş Bankası YayınlarıKitabı okuyor
aşırı önemli diğer konu: iki defa okumak
Repetitio est mater studiorum.* Herhangi önemli bir kitap (ilk okumanın ardından) hiç vakit kaybedilmeden bir kez daha okunmalıdır. (…) kitap ikinci kez okunurken kişinin içinde bulunduğu ruh hali ve zihin yapısı ilkinden farklıdır, dolayısıyla çoğu kez başka bir izlenim elde edilir; muhtemeldir ki muhteva başka bir ışıkta görünür. *(Tekrar, öğrenimin anasıdır.)
Rahatı Kaçan Ağaç- Melih Cevdet Anday / 1946
Tanıdığım bir ağaç var Etlik bağlarına yakın Saadetin adını bile duymamış Tanrı'nın işine bakın. Geceyi gündüzü biliyor Dört mevsimi, rüzgârı, karı Ay ışığına bayılıyor Ama kötülemiyor karanlığı. Ona bir kitap vereceğim Rahatını kaçırmak için Bir öğrenegörsün aşkı Ağacı o vakit seyredin.
Sayfa 111 - Literatür Yayınları, 3. Basım, Nisan 2010.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.