Çelişiyorum sürekli kendimle. Bir yanım sürekli konuşmak, anlatmak, anlaşılmak istiyor; bir yanım susmak. Çok susmak. Herkese susmak. Hep susmak.
Ruhumla ruhumun kavgasını izliyorum. İçim sıkılıyor. Sığamıyorum bedenime. Dünyadaki bütün oksijeni çeksem içime yettiremeyeceğim sanki.
Kimim ben, nasıl biriyim?
Sena'yım. Şûra'yım. Çok neşeliyim. Çok depresifim. Hayatta olumlu kısımlara odaklanmayı severim. Bataklıktaysam da yıldızlara bakmaktır felsefem mesela. En sevdiğim oyundur ufak şeylerden büyülü koskoca şeyler çıkartmak. Gökyüzünü çok severim. En çok da yıldızları. Neden deseniz söyleyemem, ama hatırlarım ilkokuldan beri yıldızlarla konuşmamı. Bana geveze demeyen de zaten bir tek yıldızlardı.
Ben kimim?
Sena'yım. Şûra'yım. Kocaman hanımım. ufacık kız çocuğuyum. İnsanım. İki insanın evladıyım. Tek başımayım. Çok kalabalığım. İyi bir insan olacağım derken fark etmeden kendime kötülük yapanım. Herkesin hikayesinde iyi olamayacağını çok geç anlayanım. Bardağın dolu tarafına bakacağım derken boşluğunda boğulanım.
Selda Bağcan'ın 'yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe' diyen sesiyim.
Frida Kahlo'nun iki yanı arasında ezildiği ruhuyum.
Düşenim, kalkanım.
Kendine yaslananım.