Tutunamayanlar'ı ikinci kez okuyorum. Bu okuyuşum bana hem büyük bir keyif verdi, hem de ufuk açtı. Bu da bana bazı kitapları okumak için uygun zamanın gelmesi gerektiğini öğretti. Aksi takdirde kitap size okuma hazzı vermiyor ve bir nevi boşa kürek çekiyorsunuz. Oğuz Atay; içten, samimi, anlattiklari hep bir yerlerden tanıdık geliyor, ya bir yaranıza dokunuyor ya da sizi kahkahalarla güldürüyor. Kitabı okurken ister istemez oradan oraya savruluyorsunuz. Aslında çok derin ve hüzünlü bir hikaye anlatıyor ama bunu yaparken ucuz yollara başvurmak, acındırmak yerine mizahın gücünü kullanıyor. Aşk bile onun kaleminde sıradışı bir anlatıma ulaşıyor. Kitap 724 sayfa ve açıkçası daha başlarken ön yargı oluşturuyor. Benim acizane tavsiyem, eğer bu kitabı okumaya karar verdiyseniz sayfa sayısını, başkalarinin düşüncelerini, değerlendirmelerini olumlu ya da olumsuz eleştirileri bir kenara bırakın ve kitaba samimi bir okuma arzusuyla başlayın. Sevdiyseniz devam edin, sıkıldıysanız ve gitmiyorsa bilin ki biraz daha zamana ihtiyacınız var. Ve bence o zamanı kendinize verin...
Spoiler İçerebilir..
Kitabımız Alice Rose (14 yaşında lise ilk sınıf öğrencisi) bahsedilmekle başlıyor. Kısaca bahsedersek okulda ezilen ve kendisi de dışarıya karşı oldukça korkak bir kız. Bir de Elijah var, Alice ondan çok hoşlanıyor. Çocuk da ona iyi davranıyor. Tabi bir yere kadar. Gene oldukça geren bir başlangıç. Sonrasında da gerçek
BİR DERİN OKUMA DENEMESİ
Georges Perec’in Kayboluş’undan söz edilmişti. Hiç E harfi kullanmamış diye. Niyeyse aklıma geldi. Ardında Bilge Karasu varmış meğer. Perec bulanıklaşınca anladım. Kılavuz. Asıl oymuş aklımda. Zaten ne olacaktı ki ya Gece ya Kılavuz.
Bilge Karasu da hiçbir eserinde VE bağlacını kullanmamış ya, Perec işte onu
Bu durum size de bir yerlerden tanıdık geliyor mu?
Size halkın maneviyatının ağır hasta olduğunu söylüyorum. Halk, fena halde hastadır. Halkın dini inançlarının zayıflaması sadece kilisenin meselesi değildir, Bu durum, devlet için de oldukça tehlikedir. Yığınların dinsizliği, belki de en
tehlikeli hastalıktır. Tanrıya inanmayan bir gönül, yoksulluğu
ve manevi olarak hiçliği seçmiş demektir. Dinsizlik, halkın tüm
kutsal değerlerini yok eder. Bunun sonucunda, hayvanlar gibi
yaşamak vicdansızlık, pis bir bencillik, yağmacılık ve ahlaksızlık alip basını gider.
Her insandan, her hayattan ve her dönemden birer parçayı rahatlıkla bulabileceğiniz bir distopya. Bir yerlerden tanıdık geliyor sanki diyeceksiniz. Yaşar Kemal önsözüyle bir Zülfü Livaneli klasiği.
Son AdaZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201364 okunma
Yine bir yerlerden tanıdık geliyor. *Koşu atlarının atası
Atların acımasızlığı aristokratlıklarından da kaynaklanıyordu.Her birinin baba ya da ana tarafından şeceresi meşhur Smetanka'ya* dayanırken,iğdişin hangi soydan olduğu belirsizdi;alaca dışarıdandı, (...)